Sır Cemiyetleri
Sırf dinî grupların ikinci önemli bir türü “sır” (mister) cemiyetleridir. Gelişmiş eski kültürlerin çoğunda sır cemiyetlerine rastlanmak- tadır. Aynı şekilde, Polinezya gibi ilkel seviyede kabul ve itibar olunan kültürlerde de bu tür dinî gruplar görülmektedir.
Gerçekte, sır cemiyetlerini, gizli dinî cemiyetlerden kesin hatlarla ■ ayırmak güçtür. Bununla birlikte onları ötekilerden ayıran bazı özellikler mevcuttur. Meselâ, genellikle gizli cemiyetlerin kurucularını bulmak imkânsız olduğu halde, sır cemiyetlerinde biraz bulanık da olsa, cemiyetin efsanevî veya tarihî bir kurucusunun bulunduğu görülmektedir. ikinci önemli bir farklılık da, bu cemiyetlerde, özellikle ilkel gizli dinî cemiyetlere kıyasla daha ince ve teferruatlı ve daha gelişmiş efsaneler, doktrinler, ilâhiyat ve âyin usûllerine rastlanması ve aynı zamanda onların daha derin ve daha net bir dayanışma duygusuna sahip olmalarıdır. Sır cemiyetlerinde aslî gaye dinîdir. Ancak onlarda, meselâ karşılıklı yardımlaşma gibi başka sosyal, ekonomik ve hattâ politik gayelerin de kısmen rol oynadığı söylenebilir. Bu itibarla dinî amaçlı sır cemiyetlerini, onların aynı zamanda içlerinde besledikleri başka gayelere göre tiplere ayırmak mümkündür. Bununla birlikte sır cemiyetleri yaş ve mesleğe dayalı gruplar ve loncalardan oldukça farklıdırlar.
Başlangıçta sır cemiyetlerinin sahip oldukları “mister dini” ve kültü, ister ferdî isterse kolektif olsun, gerçek bir dinî hareket sonucu ortaya çıkar. Ekseriyetle bu dinî hareket, geleneksel ve yerleşik dine karşı bir tepki hareketi olarak başlar. Böylece teşekkül eden dinî grup sağlam bir tarzda oturarak varlığını uzun yıllar sürdürebilir veya tersine çok kısa ömürlü olabilir. Sır kültü, grubun üyeleri tarafından büyük bir gizlilikle saklanır. Esasen cemiyete seçilen üyeler de büyük bir itina ile seçilirler ve tıpkı gizli cemiyetlerde olduğu gibi bazı sınavlardan ve özel bir giriş merasiminden sonra gruba kabul edilirler.
Özellikle, antik greko-romen dünyası sır kültlerinin klâsik örnekleriyle doludur. Eski Yunan’da rastlanan sır derneklerini iki ana kategoride toplamak mümkündür. Birincisi kökten Yunanlı olan sır kültleridir. Elozis, Dionizos ve Orfizm gibi sır dinleri bu kategoriye dahildir.
İkinci kategori, bir kültür karışması çağı olan Hellenistik devirde Doğudan gelen ve yunanlılaştırılan Kibele, Attis, Oziris ve Adonis kültleri gibi ibadetler tarafından oluşturulmaktadır. Sır kültlerinin hemen hepsi ölüm, yeniden dirilme ve ölümsüzlük nazariyelerini dile getirmektedirler. Meselâ, Atina yakınlarındaki Elozis şehrinde görülen Elo- zis sır cemiyetinin inancı, ziraat, çoğalma ve bereket tanrıçası olan De- meter ile ilgili olup, gerçekte tabiattaki devrî bir hadise olan mevsimlerin değişmesini dile getirmektedir. Gerçekte Demeter, genel Yunan dininin tanrılarından biridir. Ancak Elozis inancında ona özel bir efsane ve kült isnat edilmiştir. Efsaneye göre, Demeter’in kızı Persofone yer altı tanrısı Plüton tarafından kaçırılmış, ancak annesinin yalvarmaları üzerine senenin yarısını yer altında geçirmek şartıyla serbest bırakılmıştır. Böylece tohumların kış boyunca toprak altında kalmasına karşılık, baharda filizlenerek yeryüzüne çıkışı sembolize edilmekte ve tabiattaki mevsim değişikliğine işaret edilmektedir. Daha sonra bu duruma ahlâkî bir veçhe de verilerek ve derinleştirilerek, ölüm ve yeniden doğuş nazariyesi şeklinde insanlara da uygulanmaktadır. Şöyle ki, insanlar da öldükten sonra yeniden doğuş şansına sahiptirler. Bu da onların Tanrı’nın rızasına uygun yaşamaları ile mümkündür. Çünkü insanların, gerek iyi ve sevaplı işleri ve gerekse günah ve kötülükleri ölümden sonraki kaderleri ve hayatlarına etki edecektir.
Roma’da da sır cemiyetlerine rastlanmaktadır. Ancak genellikle bu tür cemiyetler oraya dışarıdan gelmişlerdir. Özellikle ölüm ve ölümden sonra tekrar dirilme temalarıyla ilgilenen Romalılar arasında Yunan’ın mister kültlerinin yanı sıra Doğu ülkelerinin sır dinlerinin de tutunduğunu görmekteyiz. Böylece Elozis, Kibele, Attis, İzis, Öziris sır kültleri ve nihayet İran’ın Mitra’sının Roma’da taraftarlar bulduklarına şahit olunmaktadır. Ancak bu dinlerin genel Roma dini için bir tehlike olmaları karşısında onlar, miladî 186 tarihinde kanlı bir şekilde yasaklanmışlardır.
Sır cemiyetleri ile ilgili önemli bir nokta da onların doğrudan doğruya fertlerin ruhları ve vicdanlarına hitap etmekte oluşlarıdır. Nitekim, tabiî teşkilat ile dinî teşkilatın çakıştığı doğal dinî gruba fertler doğumla kendiliğinden ait oldukları halde, onların içinden çıkan sırf dinî gruplara ancak belli bir seçimle girilebilmektedir. Bu bakımdan sırf dinî gruplar ve onların bir türü olan sır cemiyetleri, genel halk dinlerine nazaran daha ileri bir âdımı ifade etmektedirler. Ancak, böyle de olsa sırf dinî gruplar, çok tanrılı halk dinleri çevrelerinde istisnaî bazı tezahürler olarak görülürler