Tarihi Şahsiyetler

Seyyid Hasan Paşa -Sadrazam- Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Seyyid Hasan Paşa (ö. 1161/1748) Osmanlı sadrazamı.

Reşadiye’ye bağlı Kabalı köyünde doğ­du. Babası bu köyün ileri gelenlerinden Çardaklizâde Mehmed Abdullah Ağa’dır. Doğduğu yerin Şebinkarahisar (Şarkîka-rahisar) sancağı sınırlan içinde bulunması sebebiyle Karahisarh lakabıyla da anıl­mıştır. Seyyidlik sıfatının Hz. Peygamber’in soyu ile doğrudan ilgisi yoktur.

Muhtemelen 1699 yılında İstanbul’a gi­derek Yeniçeri Ocağı’na kaydoldu. 1718′-de Üsküdar çorbacılığı ve 1733’te çavuşbaşılık görevlerinde bulundu. Bir yıl son­ra kul kethüdası olarak İran seferine ka­tıldı. 1735 Eylülünde azledilip köyünde ikamet etmesi bildirildi. Ertesi yılın sonlarında tekrar Yeniçeri Ocağı’na dönerek 32. Bölüğün kethüdâlığını ve cebeciler ağa vekilliğini üstlendi. 1738 Şubat ayı sonlarında yeniden kul kethüdası oldu. Bu görevinde iken 1736’da başlamış olan Avusturya-Rusya savaşlarına, özellikle Vt-din seraskeri Hacı İvaz Mehmed Paşa ile Timok nehri çarpışmalarına katıldı. Yeni­çeri Ağası Abdullah Ağa’nın Vidin’de öl­mesi üzerine 19 Rebîülevvel 1151 ‘de (7 Temmuz 1738) bu vazifeye getirildi.

Yeniçeri ağası sıfatıyla Avusturya ordu­su ile yapılan Hisarcık çarpışmasında ya­rarlılık gösterdiği gibi Adakale ve Belgrad’ın fethinde de önemli hizmetlerde bulundu. Özellikle Hisarcık ve Belgrad çarpışmalarındaki üstün gayretleri sebe­biyle 13 Cemâziyelâhir 1152’de (19 Eylül 1739) kendisine vezirlik verildi (BA, Atik Vüzerâ Defteri, nr. 2, s. 46). Yeniçeri ağa­lığı sıfatıyla vezirlik rütbesi verildiği için “ağa paşa” olarak anılmaya başlandığı bu devrede, İstanbul’da kış şartlan dola­yısıyla meydana gelen iaşe darlığı yüzün­den çıkan karışıklıkların kontrol altına alınmasında etkili oldu.

Bu başarıları üzerine, Sadrazam Hekİ-moğlu Ali Paşa’nın azlinden sonra 4 Şa­ban 1156’da(23 Eylül 1743) sadrazamlık makamına getirildi. Seyyid Hasan Paşa’­nın bu göreve tayininde Kızlarağası Beşir Ağa’nın rolü olduğu belirtilir. Onun sadra­zamlığa getirildiği sıralarda, doğuda Nâ­dir Şah Osmanlı topraklarına yönelik as­kerî faaliyetlerde bulunuyordu. 1. Mah-mud, Nâdir Şah’ın ilerlemesi karşısında yeni sadrazamın bir ay içinde Üsküdar’a geçmesini ve İran seferi İçin hazırlıkların tamamlanmasını istedi. Ancak bu arada Kerkük’ü zapteden ve Musul’u kuşatmış bulunan Nâdir Şah’ın bu sonuncu mevki­de yenilgiye uğraması üzerine İran sefe­rinden vazgeçildi ve Nâdir Şah’ın İstan­bul’a gelen elçisi Fettan Ali ile yapılan gö­rüşmeler sonrasında 9 Muharrem 1159’-da (1 Şubat 1746) bir antlaşma imzalan­dı. Bu antlaşma ile IV. Murad devrindeki sınırlar esas kabul edildi.

Seyyid Hasan Paşa’nın sadâreti sırasın­da 1740’ta başlamış olan Avusturya ve­raset savaşları sürmekte ve hükümet merkezi Avrupa’daki olayları yakından ta­kip etmekteydi. Bu mücadelenin tarafla­rı olan Avusturya, İngiltere, Felemenk, Sicilyateyn ve Fransa devletlerinin İstan­bul’daki elçileri davet edilerek hem ara­cılık teklifinde bulunulmuş, hem de savasin Akdeniz’e özellikle Osmanlı suları­na taşırılmaması konusunda uyarılmış­lardır. İsveç ve Prusya ile ilişkilerin geliş­tirilmesi yolunda yazışmalar yapılırken Hasan Paşa 174S yılı ortalarında Arna-vutluk’a kadar uzanan bir inceleme gezi­sinde bulunmuştur.

Üç yılı aşkın görev yaptığı sadrazamlık­tan 21 Receb 1159’da (9 Ağustos 1746) azledilen Seyyid Hasan Paşa Rodos’a sü­rüldü. Görevden alınmasına sebep olarak narh işlerine dikkat etmemesi ve iaşe darlığını önleyememesi gösterilirken ye­ni kızlar ağası Hafız Beşir Ağa ile olan an­laşmazlığı da öne sürülür. Yerine geçen Tiryaki Mehmed Paşa mallarının müsa­deresi konusunda oldukça sert davran­mış ve onunla bir hayli uğraşarak Rodos’a sürülmesini sağlamıştır. Yedi ay Rodos’­ta kalan Hasan Paşa. 1160 Rebîülevvel or­talarında (Mart 1747 sonlan) İç İl sancağı mutasarrıflığına, bir süre sonra kasım ayı ortalarında Diyarbekir valiliğine tayin edildi. 1161 Zilhiccesinde de (Aralık 1748) burada vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Hasan Paşa’nın pek çok hayır eseri mevcuttur. Zengin vakıflar tahsis ettiği hayrat arasında, İstanbul Beyazıt’ta Ede­biyat Fakültesi yanında bulunan 1745’te inşa ettirdiği külliyesi (sıbyan mektebi, medrese, mescid, sebil, çeşme), biraz aşağıda henüz ayakta duran hanı, Bel-grad’da han, cami, medrese, çeşme, çifte hamamı. Kabalı köyünde cami ve mekte-biyle Zeyrekteki çeşmesi sayılabilir. Ha­san Paşa’nın vakıfları 1938 yılından itiba­ren mazbut vakıflar arasına alınmıştır. Kaynaklarda kendisinden tahsili noksan ancak dindar, dürüst, hayırsever, insaf sahibi bir devlet adamı olarak bahsedilir.

Bazı telifleri de bulunan oğlu Said Be­yefendi (ö. 1778) İstanbul kadılığına ka­dar yükselmiştir. Nesli bugün de sürmek­tedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler