Tarihi Şahsiyetler

Seyyid Emir Ali Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Seyyid Emir Ali (1849-1928) Hindistanlı müslüman hukukçuve siyasî lider.

8 Nisan 1849’da Hindistan’ın Orissa eyaletinin Cuttack şehrinde doğdu. Hz. Fatma’nın soyundan geldiğini iddia eden Horasanlı Şiî bir aileye mensup olan Emîr Ali’nin büyük dedesi Ahmed Efdal Han, Nâdir Şah’ın Hindistan seferinde subay olarak görev almış (1739) ve daha sonra Hindistan’a yerleşmişti. Nevvâb Âsafüd-devle’nin hizmetinde çalışan dedesi Mü­nevver Ali Han’ın 1820’de vefatı üzerine babası Saadet Ali Cuttack şehrine yer­leşti. Burada Sambalpür’un asil kişile­rinden Şemseddin Han’ın kızı ile evlen­di. Bu evlilikten doğan dört çocuktan so­nuncusu Emîr Ali’dir.

Emîr Ali, babasının 1856 yılında kole­radan ölümü üzerine annesinin gözeti­minde evde özel ders alarak Urduca. Arapça ve Farsça öğrendi; daha sonra Hooghly’deki Muhsiniye Koleji’ne kay­doldu. Öğrenim yıllarında Batılı yazarla­rın eserlerini okudu. Yetişme devresin­de daha çok .Seyyid Keramet Ali’nin te­sirinde kaldı. Sanat hukuk, tarih ve ik­tisat tahsil ettiği Kalküta Üniversitesi’nden 1867’de mezun oldu. Hukukta yük­sek lisans derecesini alan (1869) ilk Bengalli müslüman olarak kazandığı bir dev­let bursu ile hukuk tahsilini ilerletmek üzere İngiltere’ye gitti. Bu sırada İngil­tere’yi ziyaret eden Hindistanlı meşhur fikir adamı Seyyid Ahmed Han ve oğlu Seyyid Mahmûd ile irtibat kurdu.

1873 yılında hukuk öğrenimini biti­ren Emîr Ali İngiltere’de baroya kabul edildi. Bu sırada bazı Avrupalı şarkiyat­çıların Hz. Peygamber’e yönelik saldırı­larına cevap olmak üzere A Critical Ex-amination of the Life and Teachings of Mohammed adlı ese­rini yayımladı. Aynı yıl İngiltere’den dö­nerek Kalküta Üniversitesi Presidency College’da İslâm hukuku dersleri verme­ye başladı. 1877’de. Hindistan halkının dayanışmasını, Hint müslümanlannın menfaatlerini korumayı ve onlara siyasî eğitim vermeyi amaçlayan, İngiltere’ye bağlılık prensibine dayanan National Mohammedan Association’u kurdu. Kı­sa zamanda büyük şehirlerde bu organizasyonun elli üç şubesi açıldı. Bu sıra­da devam etmekte olan 1877-1878 Os­manlı-Rus Savaşı ‘nda Osmanlılar için Hindistan’da faaliyetler düzenledi, yar­dımlar topladı. Daha sonra İslâm şahıs hukuku ile ilgili The Personal Law of the Mohammedans adlı kitabını neşretti. 1882’de. müslümanla-rın içinde bulunduğu kötü şartları dile getiren ve koloni idaresinden siyasî ve sosyal haklar talep eden “Central Mohammedan Association of Calcutta and the Memorandum Presented to Lord Ri-pon” başlıklı bir muhtıra yayımladı. The Nineteenth Century’ûe çıkan “A Cry from the Indian Mohammedans” adlı kendi makalesine dayanan muhtıra o sırada diğer müslüman liderlerden pek ilgi görmedi, fakat Hindu basınının sert tepkilerine yol açtı. İngiliz koloni idaresinin tepkisi ise olumluydu. Lord Duffer hükümeti, müslümanların sosyal şartla­rının düzeltilmesiyle İlgili bir karar yayımladı. Emîr Ali bu karan müslüman­ların Magna Carta’sı olarak kabul eder. 1881-1883 yıllarında Bengal yasama meclisi üyeliği görevini yürüten ve çalış­maları sebebiyle Genel Valilik Meclisi’ne tayin edilen Emîr Ali 1884’te hukuk pro­fesörü oldu ve hukuk fakültesi dekanlı­ğına getirildi. Burada verdiği derslerin bir kısmı Mohammedan Law (Kalküta 1884) adlı kitapta yayımlandı. Aynı yıl Londra’da üttle Portland Street’teki Uni-tarian Kiüsesi’nde Isabella Ida ile evlen­di. Hindistan’a döndüğünde Kalküta’da hâkim olarak görev aldı. Daha sonra Kal­küta Yüksek Mahkemesi başhâkimi ol­du (1890) ve emekliliğine kadar (1904) bu görevde kaldı. Bu arada İslâm’da kadı­nın durumunu ele alan Real Status of Women in islam adlı ese­riyle birlikte ilk kitabını geliştirerek ha­zırladığı ünlü çalışması The Spiril of is­lam’ı ve yine önemli eserlerin­den A Short History oî the Samcens adlı kitabını yayımladı. Bun­lardan bazıları Urduca, Arapça, Farsça ve Malayca gibi birçok dile çevrildi. Bu dönemde çeşitli dergilerde yayımladığı yazılarıyla da Avrupa’da yaygın olan İs­lâm ve Osmanlı düşmanlığına karşı Av-rupalılar’ı aydınlatmaya çalıştı.

Emîr Ali emekli olduktan sonra İngil­tere’ye yerleşti. 1906’da İslâm’a göre Hıristiyanlığı değerlendirdiği Christianity îrom the Islamic Standpoint adlı kitabını yayımladı. 6 Mayıs 1908’de Hin­distan Müslüman Birliği’nin Londra şubesini açtı. Bu birliğin İngiliz Parlamentosu’ndaki lobi faaliyetleri çok etkili oldu; birçok İngiliz milletvekili bu faaliyetlere katıldı. Emîr Ali. Hindistan İngiliz Valisi Lord Mor-ley’in Hindûlar’la ortak seçimlerde müs-lümanlara sandalye ayrılması teklifine karşı çıktı ve müslüman seçmenler için bağımsız bir seçim sistemini savundu. Hindistan’da yapılan büyük mitingler so­nunda ve Şiblî Nu’mânî, Ağa Han ve Muhammed Ali Cinnah gibi liderlerin de destek vermesiyle müslümanlar için ba­ğımsız seçim sistemi kabul edildi. Bu fa­aliyetleriyle yer yer İngiliz hükümetinin tepkilerine ve gizli servisin takibatına mâruz kalan Emîr Ali, öte yandan Dev­let Danışma Meclisi üyeliğine seçilen ilk Hintli oldu (1909) Siyasî olarak İngilte­re’ye bağlılığı savunan Emîr Ali, 1913’te Hindistan Müslüman Birliği’nde yerin­den yönetim konusu gündeme gelme­ye başlayınca bu kuruluştan istifa etti. Trablusgarp ve Balkanlar’da savaşan Os­manlı ordusuna yardım için Londra’da British Red Crescent Society adıyla bir cemiyet kurdu. Londra Merkez Camii’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. Birkaç yıl Woking Camii komitesi başkanlığı yap­tı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan Hilâfet Hareketi’nin Londra’daki öncüsü oldu. 24 Kasım 1923’te Ağa Han’la bir­likte yeni Türkiye Cumhuriyeti hüküme­tine hilâfetin ortadan kaldırılmaması için bir mektup yazdı. Ancak mektup Anka­ra’ya ulaşmadan önce İstanbul’daki bir gazetede yayımlan­dı. Bu durum Türk hükümetinin sert tep­kilerine ve tartışmalara yol açtı, üç ay sonra da hilâfet kaldırıldı. Emîr Ali, dün-ya müslümanlannın çoğunluğunun İngi­liz hâkimiyetinde olması dolayısıyla İn­giltere kralına da hilâfeti koruması için başvuruda bulundu. 1928 Haziranında, Hint müslümanları için uygulanan ba­ğımsız seçim sisteminin kaldırılmaması yönünde İngiltere kralını uyaran “Me­morandum to the Indian Statutory Com-mission” adlı bildiriyi yayımladı. 3 Ağus­tos 1928’de Sussex’teki (İngiltere) evin­de öldü.

Emîr Ali’nin hilâfetle İlgili teşebbüsle­ri netice vermedi, fakat Hint-İslâm ha­reketi için yaptıkları ve yazdıkları çok önemli sonuçlar doğurdu. Çağdaşlarının kurtuluşu İngiliz eğitim programında gördüğü bir zamanda siyasî bir organi­zasyonun gereğini ve Önemini ilk farke-den, Hint müslümanlannın ayrı bir kül­türel ve siyasî varlık olarak tanınmasını sağlayan lider oldu. Bağımsız Pakistan’a giden yolda ilk adımları Emîr Ali atmış­tır. Eserlerinde Avrupalılar’in İslâm’a yönelik eleştirilerine cevap verirken savun­mayla yetinmemiş, gerektiğinde Hıristi­yanlığı tenkit ederek modern Batı’nın müslümanların entellektüel mirasına da­yandığını vurgulamıştır. Bununla birlik­te Emîr Ali genel olarak bilim, rasyona­lizm, pozitivizm, hümanizm gibi XIX. yüz­yıl İngiliz liberalizmi değerlerinin, Jeremy Benthan, J. Stuart Mili, Herbert Spen-cer ve J. Cotter Morison gibi düşünürle­rin etkisi altında kalmıştır. Bunlardan Mili ve Morison İngiltere’de Comte po­zitivizminin temsilcileridir. Bunların din görüşlerini benimseyen Emîr Ali. İslâm’ın Hıristiyanlığa göre daha rasyonalist bir din olduğunu, Hz. Peygamber’in aklın sınırları dışına çıkmadığını savunur. Emîr Ali Kur’an’dan başka bir mucize tanı­maz, mi’racı da maddî bir olay olarak kabul etmez. Ona göre Batı rasyonel dü­şünceyi İslâm’dan öğrenmiştir. Comte’un toplum için gerekli gördüğü din özellik­leri İslâm’da bulunmaktadır. İslâm dü­şüncesinde Mu’tezile okulunun etkisi al­tında bulunan Emir Ali Ahmed b. Hanbel’i rasyonelliğe karşı olmakla suçlar.

Yazıları müslümanlardan çok Batılı ilim adamlarına hitap eden Emîr Ali, İslâm tarihinde Fatımî ve Büveyhîler gibi Şiî hanedanlarını yüceltir ve kültürel katkı­larını vurgular. Ona göre Hz. Ali’nin İs­lâm kültürüne olan katkısı Hz. Peygamber’den hemen sonra gelir. Fakat Hz. Ömer’e de büyük saygı duyar. Şiî olmak­la beraber Sünnîliğe bakışı dengelidir. Şîa’daki imamet ve Sünnîlik’teki hilâfet arasında birlikte var oluş teorisi geliş­tirir. Osmanlı hilâfetinden yanadır. Öte yandan her türlü modern düşünceye açıktır, meselâ çok evliliğin kaldırılması­nı savunur. Emîr Ali’ye göre İslâm siyasî bir sistem olarak demokrasiyi getirmiş­tir. Fikirlerinin. İslâmî modernizmin iki merkezi olan Hindistan ve Mısır’daki Ba­tı yanlısı aydınlar üzerinde önemli etkileri vardır. İslâm’a ve İngiliz İmparator-luğu’na bağlıdır. Bu sebeple onun çalış­maları Doğu-Batı sentezi olarak değer­lendirilir.

The Quctrterly Review, The Fortnight-ly Reviewve The Nineteenth Century’-de yayımlanmış pek çok makalesi bulu­nan Emîr Ali’nin ölümünden sonra hâtı­raları ve diğer yazıları Memoirs and Oth-er Writings of Syed Ameer Ali ve Syed Ameer Ali on Islamic History and Culture led. Razi Wasli, Lahore 1968) başlığı altında iki cilt halinde yayımlanmıştır.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi