Tarihi Şahsiyetler

Seyyid Ahmed Han Kimdir, Hayatı, Eserleri, Fikirleri

Seyyid Ahmed Han. (1817-1898) Hindistanlı tanınmış fikir adamı ve yazar.

17 Ekim 1817’de Delhi’de doğdu. Ba­bası Seyyid Muhammed Muttaki Han’­dır. Ataları, Şah Cihan devrinde Herat’tan Hindistan’a gelip yerleşmiş ve bu­rada çeşitli devlet hizmetlerinde görev almışlardır. Neseplerinin Hz. Hüseyin vasıtası ile Hz. Peygamber’e ulaştığı yo­lundaki iddiadan dolayı aile fertleri “Seyyid” unvanını taşımaktadır. Ahmed Han, ilk tahsilini annesinin nezaretinde geleneklere uygun olarak tamamladı. Daha sonra Farsça. Arapça, matematik ve geometri öğrenimi gördü; şiir ve ede­biyatla ilgilendi; bu arada devrin önde gelen edipleriyle yakın ilişki kurdu. 1838’de babası Muttaki Han’ın ölümü üzerine hayatını kazanmak için çalışmak zorunda kaldı ve Delhi Ceza Mahkemesi zabıt kâtipliğine tayin edildi. Burada hâkim olan amcası Halîlullah’ın yanın­da meslekî bilgisini İlerletti. Bu sırada açılan hâkimlik imtihanını kazanarak 1841’de Manipûr’a stajyer hâkim oldu. Bir yıl sonra Fetihpûr Sikri’ye ve 1846’da Delhi’ye gönderildi. Delhi’de kaldığı dokuz yıl zarfında, resmî görevi yanında bir taraftan da kitap ve risaleler yaza­rak büyük bir şöhrete kavuştu. 1855’te daha yüksek bir hâkimlik derecesi olan “Sadr-ı emîn” unvanı ile Bicnor’a tayin edildi.

1857’de İngilizler’e karşı başlatı­lan ve Hint tarihine “sipahi ayaklanma­sı” olarak geçen hareket sırasında Bicnor’da bulunan Ahmed Han, tamamen İngilizler’e bağlı kaldı. Bicnor’daki bir­çok kadın ve erkek İngiliz’i  Meerut’a göndermek suretiyle hayatlarını kurtar­dı. Bu hareketi İngilizler tarafından tak­dirle karşılanarak kendisine “Star of India” (Hint yıldızı) nişanının Companion rütbesi verildi. Daha sonra intikam al­mak için mukabil harekete geçen İngi­liz askerlerine karşı, bu defa masum halkın kurtarılmasında büyük hizmetle­ri oldu. Hareketten sonra kendisine, hizmetlerine karşılık olmak üzere, yerli­lerden müsadere edilen ve yıllık on beş bin İngiliz lirası gelir getiren bir mülk bağışlandıysa da kabul etmedi. 1857’den sonra Murâdâbâd’da daha üst bir derece olan “Sadrü’s-sadr” unvanı ile hâkimlik görevine devam etti. Burada müslümanların sosyal hayat ve eğitimle ilgili problemlerini dile getiren bazı yazı ve broşürler yayımladı. Loyal Mohammadan oî India ve Esbâb-ı Beğavât-ı Hind adlı eserlerini bu sırada yazdı. İkinci eser Hindistan’da sıkıyönetim uy­gulandığı sırada neşredilmiş olup Hin­distan halkının devlet kademelerinde temsil edilmediği yönünde birçok ten­kitler İhtiva etmektedir. 1859’da eşini kaybeden Ahmed Han. aynı yıl Murâdâ-bâd’dan Gâzîpûr’a ve 1864 yılında Aligarh’a giderek hâkimlik görevini sür­dürdü. Burada da müslümanlartn eği­tim düzeyinin mutlaka yükseltilmesi ge­reği üzerinde önemle durdu.

Ahmed Han, 1869’da oğulları Hâmid ve Mahmud’la birlikte İngiltere’ye gitti. On yedi ay müddetle meslekî tet­kiklerle birlikte İngiliz üniversite teşki­lâtını da inceledi. Özellikle Kraliçe Victo­ria’dan ve İngiliz devlet adamlarından büyük ilgi gördü. Hindistan’a dönüşün­de Tehzîbü’l-ahlâk adıyla aylık bir ga­zete çıkararak müslümanlan Batı kül­türüne ve İngiliz hükümetine ısındır­mak için çaba gösterdi; din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması ve dinin her işe karıştırılmaması gerektiğini sa­vundu. 24 Mayıs 1875’te, Kraliçe Victoria’nın doğum yıldönümünde, en büyük eseri sayılan Aligarh’taki Mohammadan Anglo Oriental College’i kurdu. 1876’da mesaisini tamamen okula vermek iste­diği için hâkimlik görevini bıraktı ve Aligarh’a yerleşti. 1877de kraliyet naibi Lord Lytton yeni kolej binasının teme­lini attı; 1878’de Cambridge ve Oxford örnek alınarak yüksek öğretim sınıfları açıldı. Bu kolej Ahmed Han’ın ölümün­den sonra 1920’de üniversite hali­ne getirildi. Hindistan’daki günümüz müslüman aydınlarının birçoğu Aligarh Koleji veya üniversitesinde yetişmiştir.

1878’den 1883’e kadar kraliyet nai­binin yasama meclisinde üye olan Ah­med Han, halkın direnişinden korkan birçok İngiliz memurun muhalefetine rağmen, bulaşıcı hastalıklara karşı mec­buri aşılanma kanununu kabul ettirdi. 1886’da, ülke müslümanlarını eğitim, öğretim ve siyaset alanlarında aydınlat­mak amacıyla ve her yıl toplanmak üze­re, The Mohammadan Educational Conference’ı (İslâm Eğitim Konferansı) baş­lattı. Aynı yıl Hint aydınları tarafından kurulan All-İndia National Congress’e karşı çıkarak müslümanların bu hare­kete karışmamaları için bütün gücüyle çalıştı. 1887’deki İslâm Eğitim Konferansı’nda Millî Kongreyi şiddetle tenkit etti. Onun kanaatine göre müslümanlar, İngiliz hükümetinin aleyhine olan Millî Kongre ile birlik oldukları takdirde İngilizler’in teveccühünü kaybedecekler ve bu kuruluşun istediği seçim tarzı ge­tirilirse mağdur olacaklardır. Onun bu çabalan İngiliz hükümetince büyük bir memnuniyetle karşılandı ve kendisine “Sir” ve “Knight Commander of the Star of India” (Hint yıldızı nişanının şö­valye kumandanı) unvanı verildi. 1889’da Edinburg Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanıyla taltif edildi. 27 Mart 1898’de Aligarh’ta öldü.

İlgili Makaleler