Cemaatler Tarikatler

SEYR U SÜLÜK USÛLLERİNE GÖRE TARİKATLAR

SEYR U SÜLÜK USÛLLERİNE GÖRE TARİKATLAR
insan, Cenâb-ı Hakk’ın cemâl ve celâl sıfatlarının müştereken tecellî ettiği “zübde-i âlem” bir varlıkdır. Cemâl tecellisinin eseri ruh, celâl tecellisinin eseri de nefstir. Nefs ve ruh insanın vücûd mülkünde hükümranlık sevdâsında bulunan iki ayn sultan gibidir.
Tarikatların gayesi, insanm vücud mülkünde ruhu hakim kılmak, nefsi ona esir etmektir. Yani nefsi ahlâk-ı zemimeden kurtarıp, ruhu “elest bezmi”nde verdiği ahde muvafık şekilde sultan etmektir.
Tarikatlarda, bu gayenin tahakkuku için bir takım usûl ve esaslar vardır. Bu usûl ve esaslann farklılık durumlarına göre tarikatlar ikiye ayrılır:
1.    Ruhanî tarikatlar
2.    Nefsânî tarikatlar.
1.    Ruhanî Tarikatlar
Ruhânî tarikatlarda sâlik: “O’nun yaratılışını tamamlayıp tarafımdan ona rûh üfürdüğüm zaman, hemen ona secde edin/’4 âyetindeki “menfûh rûh”un üzerinde bulunan kesâfetin
4.    el-Hicr, 15/29; Sâd, 38/72

kalkması için kalb tasfiyesi ile meşgul olur. Bunun yolu da nâfi- le ibadetler, zikir, teslimiyet, rabıta gibi mânevi gıdalarla ruhu beslemektir.
Ruhânî tarikatlarda “çile” yoktur. onun yerine rûhun saf-laştırılıp “elest bezmi”ndeki mîsâka bağlı’kalması için gerekli çalışmalar yapılır ve bu suretle nefs, rûhun emrine girmiş olur.
Ruhânî tarikatlarda zikir “haf!”dir, tarikat silsilesi de genellikle Hz. Ebûbekir (r.a) vasıtasıyla Hz. Peygambere ulaşır. Bugün bu özelliği taşıyan tarikatların başında Nakşibendiyye gelir. Bu yolda sâlik, kalb, ruh, sır, hafi, ahfâ, letâif-i nefs, letâifü’l- küll, nefy ve isbât, murâkabe gibi mertebelerden geçerek sülûkünü tamamlar. İnsan vücudunda her birinin ayn bir mahalli bulunan bu lâtîfeler, zikir hâline yükselip tevhid durumuna gelince, rûh yaratılışı gereği olan marifete ererek “hakkai- yakîn” mertebesine yükselir.
2.    Nefsânî Tarikatlar
Nefsin aldatıcı ve geçici arzuları ile mücâhede ve mücâdeleyi esas alan tarikatlardır.
Nefsânî tarikatlarda nefs için yedi perde esas alındığından, bunların her biri “esmâ-i husnâ”dan “esmâ-i seb’a”mn biriyle terbiye edilerek o isimlerin mânâsına uygun harekete alıştırılır.
Nefsin Mertebeleri
Nefsânî tarikatların kabul ettiği nefsin yedi makamını ve on-lara tekabül eden isimleri şöylece sıralayabiliriz:
a- Nefs-i emmâre: Münker ve günah olan şeyleri işlemeyi teşvik ve emreden nefstir. Kur’an’daki: “Çünkü nefs kötülüğü şiddetle emreder.”5 âyet-i kerimesi nefsin bu makamına işâret eder.
5.    Yûsuf, 12/53

Nefs-i emmâre mertebesinde bulunan sâlik, iyilik işlemez, kötülüklerden de kaçmaz; ancak kötülüğün zuhurundan piş-manlık duyar. Fakat bu nedâmet davranışlarını etkilemez. Bu sıfatla muttasıf olan iıefs hevâsma fazla düşkündür.
Bu mertebedeki sâlikin zikri “Lâ ilâhe illallah”, seyri “seyr ilallah” usûlü “şerîate riâyettir. Tevhid kalbe te’sir edince, nefy gidip isbât kalır ve tedricen diğer esmâ zikrine başlanmak üzere ikinci makama geçilir.
b- Nefs-i levvâme: Yaptığı kötülüklerin akabinde zaman za-man nedâmet duyan ve sâhibini münkere mülâzemetinden do-layı ayıplayan ve tevbeye temâyül gösteren nefsdir. Adını Kur’an’daki: “Levvâme (pişmankâr) olan nefse kasem ederim.” 6 âyetinden almaktadır.
Bu makamda sâlikin zikri “lâfza-i celâl” (Allah), seyri “seyr aîellah”, makamı “kalb”, âlemi “berzah”tır. Bu makamda mu* habbetullah hasıl olup nefs-i levvâme rûha tâbi olur.
c- Nefs-i mülheme: İlhâm ve keşfe mazhar olmaya başlayan, neyin hayır, neyin şerr olduğunu idrâk edebilme melekesine sâhip olan, şehvetin isteklerine karşı direnme gücü bulunan nefstir. Adını diğerleri gibi Kurian’dan alır: “And olsun, nefse isyanını ve itaatim ilhâm edene”7 Mülheme mertebesinde seyr, “seyr billâh”, zikir “ism-i Hû” , âlem “âlem-i ervâh”, zikrin mahalli “makam-ı rûhtur”.
d- Nefs-i mutmeinne: Kötü ve çirkin sıfatlardan kurtulup güzel ahlâk ile hemhal olan nefstir. Bu nefs, Cenâb-ı Hakk’m tevfik ve inâyetiyle sekînet ve yakîne mazhar olarak ıztıraplar- dan kurtulur. Bu makamda beşeriyyet fenâ bulup “Nûr-ı
6.    el-Kıyâme, 75/2
7.    eş-Şems, 91/8

Muhammedi” zuhur ettiğinden nefs, hıtâb-ı ilâhiyye mazhar olun “Ey itmi’nâna ermiş itaatkâr nefs!” 8
Bu makamda seyr, “seyr anillah”, zikir “İsm-i Hakk”tır. “Ayne’l-yakîn” makamıdır.
e- Nefs-i râdıye: Kendisi ve başkalan hakkında tecelli eden kazâ hükümlerine -gerek hayır, gerekse şerr olsun- tereddütsüz teslim olup rızâ gösteren nefsin makamıdır. Bu makam sâlikin esrâr-ı İlâhîye muttali’ olup şuhûd-ı kemâl ve vahdete erdiği makamdır. Bu makamda seyr “seyr fillah”, zikir “ism-i Hayy”dır. “Müşâhede” makamıdır. Kur’an’daki : “Dön Rab- bı’na, sen O’ndan razı olarak”9 âyeti bu makama işâret sayılmaktadır.
f- Nefs-i merdıyye Allah ile kul arasında rızânın müşterek bir vasıf olduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın kuldan râzı olduğu makamdır. Yukarıdaki âyetin devamı olan “Rabbın da senden râzı olarak” hükmü bunu göstermektedir. Bu makamda seyr, “seyr maallah”, zikir “ism-i Kayyum”dur. “Hakka’l-yakîn” ma-kamıdır.
g- Nefs-i kâmile (veya sâfiye): Bu makamda sâlik, bütün ma’rifet sıfatlarını kazanarak irşâd mevkiine yükselir. Bu makam vehbîdir. Seyri “seyr lillah”, zikri “yâ Kahhâr”dır.
Nefsin yedi mertebesi esmâ ve makamlar şematik olarak şöyle gösterilebilir (bk. 237’deki tablo):
8.    el-Fecr 8927
9.    el-Fecr, 89/28

İlgili Makaleler