İslam Filozofları – Müslüman Düşünürler

Şeyh Esad Erbili/Erbilli Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

(1847-1931) Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.

Musul’un Erbil kasabasında doğdu. Asıl adı Muhammed Esad olup Esad Efendi diye de tanınır. Dedesi, Hâlidiyye’nin ku­rucusu Hâlid el-Bağdâdî’nin Erbil’de in­şa ettirdiği tekkeye şeyh olarak tayin ettiği halifesi Hidâyetullah Efendi, ba­bası daha sonra aynı tekkede şeyhlik gö­revinde bulunan Muhammed Said Efendi’dir. Medrese tahsilini doğduğu bölge­de tamamlayan Esad Efendi yirmi üç yaşında Hâlidî şeyhi Tâhâ el-Harirî’ye intisap etti. Beş yıl sonra sülûkünü tamam­layarak hilâfet aldı (1875). Aynı yıl hac farizasını yerine getirdi. Dönüşünde şey­hinin vefat ettiğini öğrenince İstanbul’a gitmeye karar verdi. İstanbul’da Cağaloğlu’nda Beşir Ağa Dergâhı’nda bir süre misafir olarak kaldı. Daha sonra Çarşıkapı’daki Molla Pîrî Camii’nin müezzin odasına yerleşti. Fâtih Camii’nde Hafız divanını okuttu. Bu sırada Beyazıt Camii imaretinin meydanı gören bir odasına taşındı. II. Abdülhamid’in damadı Hâ­lid Paşa kendisini saraya davet ederek sohbetlerinden istifade etti. Bu arada Meclis-i Meşâyih üyeliğine tayin edildi. İlim ve irşad faaliyetlerini sürdürdüğü bu yıllarda kendisine bir tekke şeyhliği verilmesini istedi. O sırada şeyhlik ma­kamı boş bulunan Şehremini’nin Odaba­şı semtindeki Kelâmî Dergâhı’nın şeyhli­ğine talip oldu. Ancak bu dergâhın şeyh­liği Kâdirî meşâyihine ait olduğundan ve kendisinin Kâdirî icazetnamesi bulun­madığından bu isteği uygun görülmedi. Bunun üzerine Esad Efendi Kâdirî şeyhi Abdülhamîd er-Rifkânî’den Kâdirî icazetnamesi alarak bunu ibraz edince adı geçen dergâhın şeyhliğine tayin edildi (1883). Bu dergâhta Kâdirî ve Hâlidî âdâb ve erkânı üzere irşad faaliyetinde bulun­du. Bir süre Fatih Halıcılar’daki Feyzullah Efendi Dergâhı’na da devam etti.

Kelâmî Dergâhı şeyhi olduktan sonra daha geniş bir çevreye hitap etme im­kânı bulan Esad Efendi, II. Abdülhamid tarafından memleketi Erbil’e sürgüne gönderildi (1900). Burada müntesiplerinden zengin bir hanımın kendisi için inşa ettirdiği tekkede irşad hizmetini sür­dürdü ve mensuplarıyla mektuplaşarak onların ilgilerini canlı tutmaya çalıştı, II. Meşrutiyet’ten (1908) sonra İstanbul’a döndü ve Kelâmî Dergâhı’m genişleterek yeniden inşa etti. Meşrutiyetle birlikte tekke mensuplarının da cemiyet kurma faaliyetlerine giriştikleri sırada Cem’iyyet-i Süfiyye’nin kuruluş çalışmaları bu dergâhta yürütüldü. Şeyhülislâm Müsâ Kâzım Efendi cemiyetin reisi, Esad Efen­di de ikinci reisi oldu. Esad Efendi ce­miyetin açılış töreninde yaptığı konuş­mada devrin genel havasının tesiriyle Meş­rutiyet idaresini ve taraftarlarını öven, Abdülhamid dönemini eleştiren ifade­ler kullandı. Tasavvuf ve Beyânü’l-hak mecmualarında tasavvufî konularda ya­zılar yazan Esad Efendi 1914’te yeni­den Meclis-i Meşâyih âzalığına getiril­di, meclis reisi Elif Efendi’nin istifası üzerine k;sa bir süre sonra da reis oldu. Sultan Mehmed Reşad tarafından surre emini olarak hacca gönderildi. Ertesi yıl Meclis-i Meşâyih’teki görevinden is­tifa etti. Üsküdar Çiçekçi’deki Selimiye Dergâhı’nın meşihatını da üzerine ala­rak oğlu Mehmed Ali Efendi’yi vekâle­ten bu dergâhın şeyhliğine tayin ettir­di. Esad Efendi, Kelâmî Dergâhı’ndaki görevinin yanı sıra zaman zaman Seli­miye Dergâhfna da giderek irşad fa­aliyetini tekkelerin kapatıldığı 1925 yı­lına kadar sürdürdü. Bu tarihten kısa bir süre önce Kelâmî Dergâhı’nda iki hafta misafir olarak kalan Danimarkalı psikolog Cari Vett’in hâtıraları, Esad Efendi’nin çevresini ve tekke or­tamını yansıtması bakımından önemli­dir. Tekkeler kapatıldıktan sonra inziva­ya çekildiği Erenköy Kazasker’deki evin­de sürekli polis gözetimi altında tutul­du. Menemen olayı ile(Aralık 1930) ilgisi olduğu iddia edilerek oğlu Mehmed Ali Efendi ile bir­likte Menemen’e götürülüp idam talebiyle yargılandı. Hakkında verilen idam cezası yaşlılığı sebebiyle müebbet hap­se çevrildi. Oğlu Mehmed Ali Efendi ise idam edildi. Esad Efendi Menemen’de askerî hastahanede tedavi görürken 3-4 Mart 1931 gecesi vefat etti. Onun ze­hirletilerek öldürüldüğü şeklinde bir ka­naat de vardır. Cenazesi ailesine verilme­yerek resmî makamlar tarafından Me­nemen’de defnedildi. Mezarının bulun­duğu arsa üzerinde 1962-1963 yılların­da bir cami yaptırıldı. Mahkeme zabıtları açıklanmadığından Esad Efendi ile oğlu hakkında verilen idam cezasının hangi delillere dayandırıldığı, olayla ilgilerinin olup olmadığı anlaşılamamıştır.

İstanbul, Anadolu ve Balkanlar’da bin­lerce mensubu bulunan ve çok sayıda ki­şiye hilâfet veren Esad Efendi’nin silsi­lesi en yaygın olarak halifelerinden Mah­mut Sami Ramazanoğlu (ö. 1984) tara­fından sürdürülmüştür.

İlgili Makaleler