Makro Sosyoloji

Serbest Zaman Kurumu

 

İnsanlık tarihinin XX. Yüzyılın ortalarından günümüze kadar uzanan evresi “geç kapitalizm”, “ileri endüstri toplumu”, “endüstri-ötesi toplum”, “programlanmış toplum”, “postmodern toplum”, “bilgi toplumu”, “tüketim toplumu” gibi, bu evrenin şu ya da bu niteliğine atıfta bulunan kavramlarla tanımlanmaktadır. Çağdaş dünyaya, bazıları çok tartışılan bu isimlerden başka, yukarıda saydıklarımız kadar olmasa da sıklıkla kullanılan bir ad daha verilmiştir: “Serbest zaman uygarlığı” (civilisation des loisirs*) ya da “serbest zaman toplumu” (société des loisirs).
İngilizler’in “leisure time”, Fransızlar’ın “loisir” dedikleri serbest zaman olgusu, günümüz dünyasının karakteristik özelliklerinden birini ifade etmektedir. Endüstrileşmeyle birlikte girmiş olduğumuz dönemi öncekilerden ayırt edebilmek için çözümlemelerini, geleneksel/modern, cemaat/cemiyet gibi ikili kategoriler şeklinde yapma eğiliminde olan sosyologlar, bu iki kategoriyi kesin çizgilerle ayrıştırmayı yararlı bulurlar. Bu tasnifte serbest zaman, günümüz toplumlarına özgü olgulardan biri olarak kabul edilir. Geleneksel toplumlarda insanların ‘boş vakit’lerinin olmadığını çağrıştıran, bu yüzden de çok da haklı olmayan eleştirilere yol açan sosyolojinin bu kabulü, serbest zaman kavramı tanımlanarak sınırları çizildikten sonra büyük ölçüde anlaşılır hale gelmektedir.

Serbest Zaman Kavramı

Serbest zaman, yemek, uyku ve cinsel ihtiyaçların karşılanması gibi fizyolojik, ev içinde yapılması zorunlu bazı işler gibi ailevi, iş hayatı gibi mesleki faaliyetlerin dışında kalan, tamamen ferdin tercihine bağlı olarak tek başına ya da grup halinde özgürce yapılan faaliyetlere ayrılan zaman olarak tanımlanabilir. 1899 yılında yayınladığı The Theory of The Leisure Class (Aylak Sınıf Teorisi) isimli eseriyle tanınan T. Veblen’e göre “serbest zaman” terimi, ne tembelliği ne de istirahati ifade eder. Ona göre serbest zaman, zamanın üretime yönelik olmadan tüketilmesi demektir.  Veblen’in tanımı çok belirsizlik içermekte, bizim tanımımız ise kavramın sınırlarını yeterince belirgin hale getirememektedir.
Serbest zamanın kapsamlı sayılabilecek bir tanımını yapmış olan Kraus’a göre bu kavramın dar ve geniş olmak üzere iki anlamı vardır: “Dar anlamda serbest zaman, iş ile ilgili sorumluluklardan, hayatı idame ettirme sorumluluklarından veya diğer emirli görevlerden serbest olunan, mecbur olunmayan zamandır. Geniş anlamda serbest zaman, birçok kültürel ve kamu hizmeti kapsamı içindeki hobiler ve meşguliyetler dizisine katılım suretiyle benlik geliştirmek için serbestçe kullanım hakkı ve fırsatlarını ifade etmektedir.
Fransa’da 1954 yılında, CNRS bünyesinde Serbest Zamanı Araştırma Grubu (Groupes d’Études du Loisir) oluşturmuş ve aynı yıl serbest zaman konusunda anket tekniğiyle geniş kapsamlı bir alan araştırması yapmış olan Joffre Dumazedier, serbest zamanı dört kriterle netleştirir.

     Serbest olma
     Yararcı olmama
     Haz sağlama
     Bireysel olma

Ona göre herhangi bir faaliyetin serbest zaman faaliyeti olabilmesi için bu dört özelliğin birlikte var olmaları şarttır. Daha açık bir ifadeyle, bir faaliyet zorla ve/veya kazanç elde etmek ve/veya bir inancı ya da ideolojiyi yaymak için ve/veya haz almadan ve/veya ‘başkası için’ yapılıyorsa “serbest zaman” faaliyeti olamaz.
Dumazedier’nin çizmiş olduğu çerçevede tanım problemi büyük ölçüde çözülmüş görünmektedir. Ama öyle faaliyetler vardır ki, yukarıdaki kriterler açısından incelendiğinde kesin olarak bir yere yerleştirilemez. Örneğin bir faaliyet zevk için olduğu kadar çıkar elde etmek amacıyla da yapılıyor olabilir. Dumazedier bu gibi durumlar için “yarı-serbest zaman” kavramını kullanır.  Ayrıca bir faaliyet, zevk için yapıldığında serbest zaman faaliyetidir; ama aynı faaliyet yükümlülük duyularak yapılırsa serbest zaman faaliyeti olarak kabul edilemez.
Anlaşıldığı üzere bu kavram temelde, ‘faaliyetin kişi için ifade ettiği anlam’ olarak ifade edebileceğimiz sübjektif bir kritere dayanmaktadır. Yani bir fiilin serbest zaman faaliyeti olup olmadığı, failin fiiline bakışında belirir. Fail o fiili yapma yönünde kendini ne ölçüde baskı altında hissediyorsa, o fiil serbest zaman faaliyeti olmaktan o ölçüde uzaklaşır. Bu durum, son yıllarda Avrupa ve Amerika’da serbest zamanlarla ilgili çalışmalar yapan uzmanların, niçin “kantitatif” olan geleneksel araştırma yaklaşımını terkederek “kalitatif” araştırma yöntemlerinden yararlanmaya başladıkları sorusuna da bir açıklama getirmektedir.

Serbest Zamanın Tarihi Gelişimi

Serbest zaman ‘çağdaş’ bir kavramdır. Aristo’nun “loisir” kavramına felsefi düşünceye dalarak “olma hali, eğitim” anlamını verdiği bilinmektedir. Bu anlamda “loisir” kültürün temelidir. Nitekim okul (école) sözcüğü “loisir” kavramının Yunanca’daki karşılığı olan (skole)den gelmektedir. Buradaki eğitim sözcüğü ile iş hayatı ve özel hayatın serbest zaman kullanımı arasında bir ayırım yapılmamakta ve tamamen kitabi bir eğitim kastedilmektedir. Görüldüğü üzere “serbest zaman” kavramında tarihsel olarak tam anlamıyla bir kırılma söz konusudur. Söz konusu kavramın “iş” ile çatışan bugünkü anlamı çağımıza özgüdür.*
Serbest zaman öncelikle bir tüketim faaliyetidir ve her tüketim faaliyetinin bir bedeli vardır. Bu çerçeveden bakıldığında serbest zaman faaliyetinin “boş zaman”, “zevklere ayrılan para” ve “çeşitliliğe imkan veren ortam” olmak üzere üç ön koşula dayandığı görülmektedir. Burada “çeşitliliğe imkân veren ortam” ifadesi ile “birey”in oluşmasını sağlayan toplumsal çevreyi kastediyoruz. Birey kavramı sosyoloji dilinde “ben bilinci”ne sahip (varlığını gerektiği zaman grup aidiyetinden ayırabilen), kişisel doğruları, çıkarları ve tercihleri olan kimse demektir. “Birey”, aktörlere farklı tercihlerde bulunma imkanı veren ‘karmaşık toplum’ların insan tipidir. Boş vakti olup parası olmayan, parası olup boş vakti kalmayan ya da sosyal çevrelerinin değişik seçim yapma şansı vermediği kişiler için serbest zaman faaliyetlerinden söz edilemez. Kısacası serbest zamanın tarihsel gelişim sürecinin “boş zaman”, “yeterli gelir” ve “uygun ortam” faktörlerinden yola çıkılarak incelenmesi gerekmektedir. Bu üç faktör aynı zamanda, serbest zaman olgusunun niçin endüstrileşme sürecinde ortaya çıkan bir olgu olduğunu da anlaşılır kılmaktadır.
Konumuz açısından bakıldığında, endüstrileşme sürecinin önemli olgularından biri işçi sınıfının tarih sahnesine çıkmasıdır. XIX. yüzyılın başlarından itibaren sayıca hızla artan proletarya o dönemin “vahşi kapitalizm” olarak nitelendirilmesini haklı kılacak ölçüde insanlık dışı, sefil bir hayat sürüyordu. İşçiler günde 16 saat çalışmak zorundaydılar ve karşılığında ancak karınlarını doyurabiliyorlardı. O döneme ait belgeler, günde 12’şer saatlik iki vardiya hakkı kazanıldığında işçilerin büyük bir nimete kavuşmuş olduklarını göstermektedir. Endüstrileşmenin anavatanı olan İngiltere’de Manchester yakınlarındaki bir fabrikada, dokuma işçilerinin 80-84 F derece ısıda bir su içme izni olmadan günde 14 saat çalıştıkları; 7-15 yaş grubundaki çocukların günde 15 saat ayakta çalıştırıldıkları, makine tamiri ya da pamuk yetişmediği için iş durursa, bu zamanın çocukların çalışma süresine eklendiği ve geceleri fabrikada yerlerde yattıkları bilinmektedir.  Bu dönem Batı Avrupa’da sosyalist işçi hareketlerinin ortaya çıktığı ve ciddi sınıf mücadelelerinin yaşandığı bir dönemdir.
Bu mücadeleler XIX. yüzyıldan günümüze uzanan süreç içinde mesainin tedricen azalmasını ve çalışma koşullarının düzelmesini sağlamıştır. Örneğin Fransa’da çalışma saatlerini düzenleyen ilk kanun 1841 tarihinde yürürlüğe girmiş; buna göre, 12 yaşından küçük olanların günde 8 saatten, 12-16 yaşları arasında olanların ise 12 saatten fazla çalıştırılması yasaklanmıştır. XX. yüzyılın başında işçilerin emeklilik ve yıllık izin hakkı yoktu ve haftalık çalışma süresi 70 saat idi. 1900 yılında çıkarılan bir kanunla yetişkinlerin mesaisi de 12 saatten 10 saate indirilmiş; 1906’da hafta sonu tatili kabul edilmiş; 1919’da mesai 8 saate indirilmiştir. 1936’da haftalık çalışma süresi 40 saat olarak belirlenmiş ve senede 15 gün ücretli yıllık izin hakkı verilmiştir. 1956’da yıllık izin 3 haftaya çıkarılmış ve izin mecburi hale getirilmiştir. 1969’da yıllık izin 4 haftaya; 1982’de 5 haftaya çıkarılmış ve haftalık çalışma süresi 39 saat olarak belirlenmiştir. 1983 tarihinden itibaren 37,5 yıl çalışmış olanların emeklilik yaşı 60’a indirilmiştir.  Diğer bazı ülkelerde haftalık çalışma süreleri, İngiltere ve İtalya’da 40 saat, Almanya’da 38,5 saat, Belçika’da 38 saattir.  Yüzyıl önce yılda 4000 saat çalışan işçi, günümüzde ortalama 1600 saat çalışır hale gelmiştir.
Bugün Batı’da mesainin yedi saate düşürülmesi (haftada 35 saat olması) ya da iş günlerinin dörde indirilmesi yönünde yoğun bir talep söz konusudur. Uzmanlar, mesainin bir saat azaltılması durumunda çok fazla bir şeyin değişmeyeceğini, eve bir saat erken gitmenin büyük bir çoğunluk için televizyon karşısında bir saat fazla vakit geçirmek anlamına geldiğini; iş günlerinin dörde indirilmesi formülünün ise radikal değişikliklere yol açabileceğini düşünmektedirler. Hafta sonu tatiline bir gün eklenmesinin pek çok serbest zaman projesinin geliştirilmesinden işsizliğin azaltılma-sına ve bebek sayısındaki patlamaya (baby boom) kadar önemli sonuçlarının olabileceği konuşulmakta; bu son ihtimal üzerinde özellikle, çiftlerin az çocuk sahibi olmalarının, mali sebeplerden değil, iş ile özel hayatları arasındaki dengeyi kuramamalarından kaynaklandığını düşünen sosyologlar ısrarla durmaktadırlar.
Bu gelişmeler Dumazedier’nin haklı olarak “kültürel devrim” adını verdiği köklü değişmelere neden olmuştur. Çünkü bu süreç bir taraftan çalışma saatlerinin azalması yönünde işlerken diğer taraftan ücretlerin artması yönünde işlemekte; sonuçta “burjuvalaşma” (embourgoisie) adı verilen alt tabakanın hayat şartlarının düzelerek “orta tabaka”ya yükselmesi olgusu ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere “alt tabaka” temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken toplumsal kesimi; “orta tabaka” ise temel ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilen ve bunun ötesinde sınırlı rakamlarla da olsa zevkleri için para harcayabilen kesimi tanımlayan kavramlardır. Toplumun büyük çoğunluğunun orta tabaka şartlarına kavuşması durumuna “orta sınıflaşma” adı verilmektedir. “Zevkleri için para harcayabilen” bu kesimin gelişmesi “kültür endüstrisi” ya da “serbest zaman endüstrisi” adı verilen ve iktisadi alanda serbest zaman faaliyetlerine yönelik talebi karşılayan yeni bir sektörün ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Görsel sanatlardan eğlenceye, spordan turizme kadar uzanan bu piyasa, her geçen gün artarak çeşitlenen ürünleriyle kapitalist sistemin tabir yerindeyse ‘motoru’ durumundadır.* Kültür endüstrisinin kişilere “kendilerini gerçekleştirme” yönünde sunduğu alternatifler yukarıda tanımını yaptığımız “birey” adı verilen toplum-sal kimliğin şekillenmesine yol açan önemli faktörlerden biridir. “Birey”in karakteristik özelliklerinden biri de “ayırdedilme arzusu”dur. Bu arzu bireyi sürekli bir arayışa yöneltmekte ve böylece, arz-talep ekseninde şekillenen iktisadi alanın dinamizmine katkıda bulunmaktadır.
Kuşkusuz, serbest zaman olgusunun ortaya çıkmasında, yukarıda üç temel faktör -“boş zaman”, “yeterli gelir” ve “uygun ortam”- ekseninde açıklamış olduğumuz koşullara ilaveten birbirlerinin hem ürünü, hem de üreticisi olan bir dizi faktörün rolünü de unutmamak gerekir. Temel kurumlar bazında söylemek gerekirse, eğitim kurumunda okulların yaygınlaşması ve eğitim süresinin uzaması; aile kurumunda evlilik yaşının yükselmesi, çocuk sayısının azalması, ortalama yaşam süresinin uzaması ve ailenin küçülmesi, ikametgah ile işyerinin ayrılması ve evin çok özel bir anlam kazanması; iktisat kurumunda fordist ve taylorist üretim modellerinin olumlu (verim artışı) ve olumsuz (yabancılaşma) sonuçları, emek-yoğun üretimden sermaye-yoğun üretime geçiş (otomasyon) ve genel olarak kentleşme, ulaşım ve kitle iletişim araçlarının gelişmesi, vb. sayılabilir.

Serbest Zamanlar Sosyolojisinin
Doğuşu ve Gelişmesi

Sosyolojide serbest zamanlarla ilgili çalışmaların kökleri XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında aranabilir. Ama ilk ciddi çalışmalar 1920’li ve 1930’lu yıllara rastlamaktadır. R. Lynd ve H. Lynd’ın 1929-1937 yılları arasında yapmış oldukları Middletown ve Middletown in Transition araştırmaları, geleneksel ve modern toplumlardaki serbest zaman faaliyetleri ve bu faaliyetlerin örgütlen-işine geniş bir yer veren çok tanınmış bir çalışmadır. G. Lundberg ve arkadaşlarının 1934 yılında yapmış oldukları Leisure: A Suburban Study isimli araştırma da klasik araştırmalar arasında yer almaktadır.
Serbest zamanlar sosyolojisi (sociologie des loisirs) adını verebileceğimiz sistematik çalışmalar II. Dünya Savaşı sonrasında hızla artar. Bu yıllar Batı dünyasında savaşın yıkıcı izlerini silme çabalarıyla karakterizedir. Bu dönemde kitle iletişim araçlarının hızla yaygınlaşmasıyla yeni tüketim kalıpları ortaya çıkmış, sınıf farklılıkları azalmış ve “tüketim toplumu” (société de consommation) adı verilen yeni bir toplumdan söz edilmeye başlanmıştır. Yine bu dönemde sosyologların konuyla ilgili araştırmalarının birbiri ardınca yayınlanmaya başladığı görülür.
1948 yılında Yalnız Kalabalık (La Foule solitaire) adlı ünlü eserini yayınlamış olan D. Riesman, 1955’de Chicago’da serbest zamanlar üzerinde araştırmaların yapılacağı bir merkez kurarak varoşlardaki kültürü, çalışma ve serbest zaman ilişkilerini ve kitle iletişim araçlarını incelemeye yönelir. Bu merkezde daha çok serbest zaman faaliyetlerini sosyal sınıfların fonksiyonu olarak ele alan araştırmalar yapılır. Aynı yıllarda M. Mead, rekrasyon ve boş zaman olarak serbest zamandan tüketim için olan serbest zamana geçişten söz eder. M. Loewenstein, yeni bir zevk ahlâkının ortaya çıktığının altını çizerek, işin oyuna, oyunun zevke dönüşmüş olduğunu ve artık iş ile serbest zaman arasındaki zıtlığın kalmadığını ısrarla belirtir. Ve bu zeminde endüstri toplumunun yeni bir toplum modeline doğru evrilmiş olduğunu vurgulayan “tüketim toplumu” kavramı kullanılmaya başlanır. Bu kavram, serbest zaman faaliyetlerinin, yeni insan modelinin yeni toplum modeline uyum sağlamasına hizmet ettiğini ileri sürerek, konuyla ilgili çalışmaların teorik bir zemine oturmasına katkıda bulunmaktadır.  Aynı yıllarda Fransa’da Dumazedier yukarıda temas ettiğimiz çalışmalarını yapmaktadır.
Bu çalışmalar çok fazla bir gecikme olmadan ülkemize de yansımıştır. 1961 yılında Nermin Abadan, üniversite öğrencilerinin serbest zaman faaliyetleri üzerinde bir araştırma yapmıştır.  Aynı şekilde çeşitli uygulamalı çalışmalarda serbest zaman faaliyetlerine de yer ayrılmaya başlanmıştır.3 Günümüzde özellikle Mahmut Tezcan bu alandaki çalışmalarıyla tanınmaktadır.
Bugün artık serbest zaman sosyolojisi sosyolojinin alt dalları arasında yerini almış bulunmaktadır. Serbest zaman faaliyetleri kategorize edilerek üzerlerinde sayısız araştırmalar yapılmış, bu faaliyetlerin aile, eğitim, iktisat, siyaset ve din kurumlarıyla, çeşitli yaş kategorileriyle, toplumsal cinsiyetle ve tabakalaşmayla ilişkileri irdelenmiş ve çeşitli teoriler geliştirilmiştir.
Paul Lafargue’ın Tembellik Hakkı isimli broşürü yayınladığı 1883 tarihinde, “bütün kötülüklerin anası ve kaynağı” olarak görülen serbest zaman, günümüzde evrensel bir “insan hakkı” olarak kabul edilmektedir.  “Çalışmaya ayrılan zamanın insan yaşamındaki göreli yerinin hızla önemini yitirdiği”  modern toplumların en karakteristik özelliklerinden birisinin, serbest zamanın insanlar için “hayat gayesi” haline gelmesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.* Sosyologlar arasında “çalışmanın sonu” (fin du travail) tartışmaları yapılıyor.  Serbest zaman çalışmalarının Kuzey Amerika üniversitelerinde yavaş yavaş bağımsız bir bölüm çatısı altında incelenecek ölçüde geliştiği görülüyor. Örneğin Ottowa Üniversitesi’nde İngilizce ve Fransızca olmak üzere iki dille eğitim veren Serbest Zaman Çalışmaları Bölümü (Department of Leisure Studies) mevcuttur. Bu bölümde dört yıllık bir eğitim programı çerçevesinde, serbest zaman bir sosyal olgu olarak felsefi, psikolojik, sosyolojik, iktisadi ve siyasi yönleriyle incelenmekte; eğitim, yönetim, programlama ve geliştirme ekseninde teorik ve uygulamalı çalışmalar yapılmaktadır. Bu bölümden mezun olanlar belediyelerin serbest zaman hizmetleriyle ilgili birimlerinde, mahalli ve milli parklarda, turistik hizmetlerde, okullarda, askeri kurumlarda, sağlık hizmetlerinde, rekreatif amaçlı kuruluşlarda “rekreolog” olarak çalışmaktadırlar.

İlgili Makaleler