SENTEZ
SENTEZ
Sentez, mantıkta, tümdengelime
(de-düksiyon) dayalı akıl yürütmenin genel metoduna verilen isimdir. Bu genel
metod, basitten karmaşığa, genelden özele, tümelden tikele, zorunlu olandan
olumsal (contin-gent) olana, bir ilkeden onun tatbikine, sebepten neticeye
giderek çözüme ulaşma veya mevcut bir problemi çözme amacını taşır.
Sentez, yine mantıkta
ve onun bir bölümü veya yan çalışma dallarından biri olan metodolojide
(yöntembilimde) analiz yolu ile elemanlarına ayrılmış bir bütünün yeniden
birleştirilmesi ve oluşturulması anlamına gelmektedir. Gerçek bir sentezin
hedefi, basit öğeleri bir araya getirerek yeni bir bütün yapmaktır. Ancak
sentezin, gerçek bir bilimsel çalışmanın bütün aşamalarında, başarılı bir sonuç
verebilmesi İçin analiz metodu ile ortak bir çalışmaya girmesi gerekir. Zira,
bilinmeyen bir şeyi bulup çıkarmak gibi bir özelliğinin yanında metodolojinin
bir önemli niteliği de bilinen birşeyi başkalarına gösterip ispat etmek için
fikirlerin iyi bir şekilde sınırlanması ve kullanılmasıdır. Bu ikinci amacın
gerçekleşmesi ise ancak sentez yardımı ile mümkündür. Sentez metodu, mevcut
bütünün analiz yolu üe parçalarına ayrılması sonucu gerçekleştirilen
ipsatlamalann bütüncül bir sonuç, mantıkî bir tutarlılık ile doğrulanmaları ve
genel bir kuralın ve
kanunun oluşturulması için de önemli bir işleve sahiptir.
Sentez, ele aldığı,
analiz yolu ile çözümlenen ve ayrıştırılan parçalar ve bu parçalardan oluşan
bütünün özelliğine ve cinsine göre ikiye ayrılır. Bunlar, deneysel sentez ve
rasyonel sentez olarak adlandırılmaktadırlar.
Deneysel sentez veya
bileşim, cisimler veya maddî varlıklar, nesneler üzerinde yapılan
sentezlerdir. Bilimsel çalışmaların deney ve gözlem aşamalarında kullandığı
sentez bu tür oluşturulan deneysel sentezdir. Mesela, oksijen ve hidrojen
moleküllerine ayrıştırılan suyun tekrar bileşimi veya prizma ile ayrılmış olan
yedi rengi birleştirerek tekrar güneşin beyaz ışığını yapmak, birer deneysel
sentezdir.
Rasyonel (zihinsel,
manevî) sentez ise basit elemanlarına ayrılmış olan bir kavram veya fikri
birleştirmeyi ifade etmektedir. Özellikle matematik alanında rastlanılan ve sık
sık başvurulan rasyonel sentez, bilimsel çalışmaların teori, varsayım ve
bilimsel kanun oluşturulması safhalarında da kullanılmaktadır. Nitekim
deneysel bilimlerle de teorilerin kurulması bir sentez aşamasını ifade
etmektedir. Bu aşamada tümdengelimin (dedüksiyonun) yardımıyla çeşitli fikirleri,
deneysel veriler ve gözleme dayalı sonuçlar ile düzenleme, birleştirme, bütüncül
(total) bir yargıya, fikre ulaşma sözko-nusudur. Mesela, fizikte evvelce
bulunmuş mevcut bir yerçekimi kanunu belirtilir ve bir iki deney yapılarak
kanun ispat edilir. Psikolojide, en basit eleman ve tüm ruhî ve zihinsel
faaliyetlerin ilk aşaması olarak kabul edilen duyumlardan hareket ederek bunların
karmaşık şekilleri olan çağrışım, hayalgücü, yargılar ve akıl yürütmelerin meydana
gelişleri, oluşumları gösterilir. Tarih alanında ise geçmiş bir olayın doğrulanması
veya bir geçmişi canlandırmak amacıyla birçok belgeler toplanır ve bunların
yardımıyla binlerce ve hatta yüzbin-lerce yıl önceki toplumların hayatı,
geçirdiği evreler tesbit edilir ve yeniden kurulur. Burada ve bu gibi pek çok
bilimsel çalışma örneklerinde hep tümdengelime (dedüksi-yona) dayalı bir
düzenleme, birleştirme, kısaca bir sentez sözkonusudur.
Bilimsel metodun
Önemli iki akıl-yürüt-me biçimi olan tümdengelim (dedüksiyon) ve tümevarım
(endüksiyon) yanında bunları tamamlayan ve bunlardan daha yüksek birer
dereceye sahip olduğu söylenen yöntemler, analiz ve sentezdir. Tümevarım ve
tümdengelim metodlan, basit deneysel ilişkilere dayanır; eşya ve olayların
görünüşlerine göre niteliklerini ele alırlar. Analiz ve sentez ise daha derin
ve esaslı özellikler araştırır. Olaylar ve olgular arasındaki ölçüyü ve
kesinliği sağlayan ve koyan da yine bu iki metod, analiz ve sentezdir. Tümevarımın
en yüksek şeklinin analiz olmasının yanında, sentez, dedüksiyonun daha yüksek
şeklidir. Bu anlamda, bilimsel çalışmalar teori veya varsayım oluştururken
mevcut kanunlar ve varsayımlardan hareketle sentez ile başlar, deneysel
çalışmalar esnasında analize başvurur ve bu deneylerin sonuçlarının
değerlendirilmesi ve yeni kanunlar oluşturulması amacıyla son aşamada tekrar
sentez metoduna yönelirler. Demek ki, bilimsel bir tavır, sentez-analiz-sentez
grafiğini takip eder. Diğer bir bakış açısıyla da bilimlerin incelemelerinin
başlangıcının tümevarım ve tümdengelim olduğu, analiz ve sentezin ise bunların
ölçü ve kesinlik kazanmış bulunan yüksek şekilleri olduğu görülür.
Yukarıda belirtilen
bilimsel çalışmalarda olduğu gibi zihnî ve düşünsel planda da iki sentez
arasında bir analiz mevcuttur. Tam ve doğru bir bilgi elde etmek için iki
sentez arasında bir analiz yapmak gerekir. Sentez bir ispat ve kontrol yoludur.
Sentezde iki mevcut
şarta dikkat etmek gerekin
1- Bir
bütünün -ki bu bütün, bir nesne veya maddî bir bütün olabileceği gibi, zihinsel,
aklî bir bütün, yani fikir de olabilir- onu oluşturan gerçek unsurlarına
ayrılmasına özen gösterilmelidir. Zira eksik veya fazla bir unsur, sentezin
doğruluğunu ve hedefine ulaşmayı engeller.
2- Bir
bütünden ayrıştırılmak suretiyle elde edilen parçalar veya unsurlar, gerçek ve
doğru bir sıraya göre tertip edilerek bir-leştirilmelidir. Ayrıca bu tertipte,
hiçbir unsurun dışta bırakılmamasına da dikkat etmelidir. Aksi takdirde,
bütünün bütünselliğine (totalliğine) zarar vermiş olur.
Metot konusu üzerinde
hassasiyetle duran ve hatta metodolojinin kurucusu olarak kabul edilen
Descartes, bu son şarta, doğru sayım ve denetleme ismini vermektedir.
Deneysel sentez,
bilimsel çalışmalara yöntem oluşturmalarından da görülebileceği gibi, daha çok
yeni bir şey elde etmeye yarar. Zihinsel sentez ise daha çok bir ispatlama
yolu olarak kabul edilir. Nitekim matematikte iki iane ikinin toplanması sonucunda
dört edeceğinin söylenmesi bize yeni bir bilgi vermez. Sadece bir akıl-yürütme
sonucu, mevcut bir iddianın ispatı yapılmış olur. Bu görüş, Kant’ın
sentetik-analitik önermeler ayrımına kadar geri götürülebi-lir. Kimyasal ve
fiziksel alanda ise elementin bileşimi sonucu elde edilecek olan yeni
bir bileşik veya iki
rengin karıştırılması ile oluşturulacak bilinmeyen bir renk, bize ispatlama
yolunu değil, yeni bir bilgi kazanma yolunu göstermektedir. Deneysel sentezler,
bize daha çok yeni bir olguyu tanıtan, zihinsel sentezler ise yeni bir
ispatlama biçimini gösteren sentez türleridir.
Genel metodolojik ve
bilimsel olarak ele alınan sentez kavramı, mantıkta, diyalektik sürecin üçüncü
aşaması olarak da kabul edilmiştir. Tez ile antitez ikiliğinin (düalite-sinin)
veya çatışmasının zorunlu bir sonucu olarak görülen sentez, en belirgin ve açık
yorumunu Hegel (1770-1831)’de bulmaktadır. Hegel, evrenin yorumunda diyalektik
bir işleyişin mevcudiyetine inanmaktadır. Ancak onu, daha sonraki
diyalektikçilerden ve Özellikle diyalekük-materyalisilerden ayıran önemli ve
Özgün yön, Hegel’in saf olarak tez ve antitezin varlığını kabul etmemesidir.
O, sentezlerin var olduğunu söyler. Her sentez, kendi içinde mevcut olan bir
tez-antitez düalitesine ve bunlar arasındaki mevcut bir çatışmaya sahiptir. Bir
şey, aynı zamanda karşıtını da içermektedir. Ancak, herşey kendilerinde mevcut
bulunan karşıtlarını reddetmekledir. Bu red veya inkar sonucunda
kendilerinden çıkan yeni bir şey bu ilk reddi de reddeder. Böylece bir sentez
ortaya çıkar. Görüldüğü gibi, Hegel, sentezi, bir reddetmenin reddetmesi
anlamında ele almaktadır.
Ali DÖLEK Bk. Analiz