SENDİKA
SENDİKA
İşçilerin ve
işverenlerin, çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe
sahip
kuruluşlara
“sendika” denir. Sendika terimi, batı ülkelerde sadece işçi
kuruluşlarını ifade eder. İşverenlerin aynı amaçla kurmuş oldukları kuruluşlara
ise “İşveren Birliği” (Employers Union) gibi isimler verilmektedir.
Türkiye açısından, hem işçi, hem de işveren kuruluşları “sendika”
terimiyle ifade edilmektedir.
Sendika terimi, bazan
geniş anlamda, sendikal kuruluşların; yani sendika, federasyon ve
konfederasyonların tümünü anlatmak için de kullanılmaktadır.
Sendikalar
kapitalizmin gelişme süreci içinde 19. yüzyıl başlarında ortaya çıkmaya
başlamışlardır. 18. yüzyılın sonlarında, ilerleyen tekniğe bağlı olarak
kapitalizmin gelişmesi, başta İngiltere olmak üzere, Batı Avrupa ülkelerinde
sanayi devrimini ortaya Çıkarmış, o zamana kadar bağımsız çalışan esnaf ve
sanatkârların çoğu, başka bir kimsenin hizmetinde işçi olarak çalışmaya mecbur
kalmışlar ve bir işçi sınıfı doğmuştur. Ancak, iktisadî liberalizmin ortaya
koyduğu “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı içinde
devletin çalışanları koruyucu bir rol üstlenmemesi karşısında, işçi sınıfının
sömürülmesi gerçeği ortaya çıkmıştır. Böyle bir ortamda işçiler, kendi kendine
yardım anlayışı içinde, biraraya gelme ve ortak menfaatlerini koruma yolunda
birleşmeye başlamışlar ve bu birlikler “sendika” olarak anılmıştır.
Ne var ki, bu hareket iktisadî liberalizmin akit serbestisi kuralına aykırı
görüldüğünden, önceleri devletçe yasaklanmış, daha sonra meşruiyeti kabul
edilmiştir.
Sendikaların doğup güç
kazanmasıyla, işçiler sendikaları aracılığıyla toplu sözleşme yapma hakkını ve
toplu iş sözleşmesinin yapılması için toplu bir iş mücadelesi aracı
olan grev hakkını da
elde etmişler ve günümüzde önemli bir baskı grubu haline gelmişlerdir.
İşçilerin sendikalaşması karşısında, işverenler de ortak hak ve menfaatlerini
korumak için benzeri kuruluşlar içinde birleşmeye başlamışlar ve işveren
sendikaları ortaya çıkmıştır.
Ülkelerin
“sendika kurma hakki” konusunda yaptığı yasal düzenlemeler farklılık
göstermektedir. Bazı ülkelerde sendikal hürriyetler anayasalarda güvence altına
alınmış, sendika kanunları da ayrıntılı olarak bu hakkı düzenlemiştir. Bazı
ülkelerde ise yalnızca anayasal güvence ile yetini!-miş, ayrıca yasal
düzenlemeler yapılmamıştır. Ülkelerin bazılarında ise bu hak, ne anayasada, ne
de yasalarda yer almış, yargı kararlarıyla kabul edilmiştir. Mesela, Federal
Almanya’da sendika kurma hakkı anayasada yer almakta, fakat bir sendika kanunu
bulunmamaktadır. İsrail’de sendika hakkı yargı kararlarıyla tanınmıştır.
Türkiye’de ise, hem anayasa ve hem de sendikalar kanunu sendika hakkını
düzenlemektedir.
Sendikaların
kurulmaları üç ayn sistem içinde mümkündür:
1) İzin sistemi: Bu sistemde sendikaların kurulması ve
tüzel kişilik kazanması, bir makamın iznine bağlıdır. Totaliter rejimlerde
görülen bu sistemde, ilgili makamın tam bir takdir yetkisi vardır.
2) Normatif sistem: Sendikanın kurulması için, sendika
tüzüğü yetkili makama verilir. Yetkili makam tüzüğün kanunlara uygun olup
olmadığını denetleyerek, aykırılık görürse yargı organına başvurur.
3) Serbest kuruluş sistemi: Kuruluş için ka mınun
aradığı belgelerin yetkili makama verilmesi ile sendika kurulmuş olur. Türkiye’deki
sistem budur.
Tarihî gelişiminin
başlarında yasaklarla
karşılaşan sendika
hakkı, işçi sınıfının uzun mücadeleleri sonucu yasalara girmişse de,
uluslararası belgelerde yaygın olarak yer alması, ancak İkinci Dünya Savaşı
sonrasında gerçekleşmiştir. Sendika hakkının Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) belgelerinde yer almasının tarihi, bu örgütün kuruluşuyla yaşıttır. ILO
Anayasası’nda bu konuya yer verilmiştir. 1944 Philadelphia Bildirge-si’nde de
değinilen sendika hakkı konusunda ilk önemli sözl t ,c 1948 tarihli ve 87 sayılı
Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi’dir. 1949’da 98
sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi yapılmıştır. Bu temel
sözleşmelerle birlikte, sendikal haklara ilişkin sözleşme sayısı yediye
ulaşmıştır. Türkiye ise bunlardan sadece ikisini (11 sayılı Tarımda Dernek
Hakkı Sözleşmesi ve 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi)
onaylamıştır.
1948’de Birleşmiş
Milletler’ce kabul ve ilân edilen İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi, 1950
tarihli İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi, 1961 tarihli
Avrupa Sosyal Şartı; sendika kurma hakkı ve özgürlüğüne yer veren uluslararası
belgelerdendir.
Türkiye’de sendika
hakkı ilk olarak 1947’de 5018 sayılı Sendikalar Kanunu ile tanınmıştır. Ancak,
sendikacılık hareketinin 1871’de kurulmuş Ameleperver Cemiyeti İle başladığı
görüşü yaygındır. İlk olarak 1909’da birbirini izleyen grevler üzerine
çıkartılan Tatil-i Eşgal Kanunu sendikalardan söz etmiş ve umumi hizmet gören
müesseselerde sendika kurulmasını yasaklayan ve cezalandıran hükümler koymuştur.
1947 tarihli
Sendikalar Kanunu, sendika hakkını tanımasına karşılık, grev hakkı tanımamıştır.
Buna rağmen sendikacılık hareketi gelişmiş, 1952 yılında Türkiye îşçi
Sendikaları Konfederasyonu (Türk-tş) kurulmuştur.
1961 Anayasası’yla
sendika, grev ve toplu sözleşme haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması
ve 1963’de çıkartılan 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile Türk sendikacılık
hareketi güçlenmiştir. 1967’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),
1970’de Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK), 1976’da Hak İşçi
Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) kurulmuştur. 12 Eylül 1980’den sonra DİSK
kapatılmış; MİSK, YURTİŞ Konfederasyonu adını almıştır.
Türkiye’de işveren
kesiminin sendikalaşması ise, işçilerinkinden daha geç olmuştur. 1961’de
İstanbul işveren Sendikaları Birliği kurulmuş, 1962’de Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) haline gelmiş, Konfederasyonum merkezi 1%5’de
Ankara’ya taşınmıştır.
1961 Anayasası’nın
yerini olan 1982 Anayasası da, sendika hakkını düzenlemektedir. Yeni Anayasa
eskisinden daha ayrıntılı ve oldukça değişik esaslar getirmiş, 1983’te yeni
bir Sendikalar Kanunu,, 2821 sayılı Kanun olarak yürürlüğe konmuştur.
Halen Türkiye’de 743
işçi, 108 işveren sendikası bulunmakta, 4 milyonu aşkın işçi, sendikalar
bünyesinde yer al maktadır.
Özgürlükçü parlamenter
ülkelerdeki sendikalar ile totaliter marksist ve faşist Ul kelerdeki sendikalar
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Hür sendikalar, serbestçe kurulan,
devlete karşı bağımsızlıkları sağlanmış kuruluşlardır. îşçi ve işveren
sendikalarının birbirlerinden bağımsız olması da gereklidir. İşveren kesiminin,
işçi sendikalarını denetimleri altına almak istemeleri ve bazan bunu
gerçekleştirmeleri sonucu, “sarı sendika” olarak adlandırılan,
işveren güdümündeki sendikalar ortaya çıkmıştır. Güçlü sendikacılığın
sağlanması için, san sendika kurulmasını engelleyici yasal düzenlemeler
çeşitli ülke mevzuatlarında yer almaktadır. Türkiye açısından, işyeri düzeyinde
sendika kurulmasının yasaklanması, toplu iş sözleşmesi yapabilmek için sendikanın
kurulduğu işkolundaki işçilerin en az yüzde onunu üye kaydetmesi zorunluğunun
getirilmesi gibi düzenlemeler güçlü sendikacılığı sağlamak içindir.
ILO belgelerinde de
yer aldığı gibi, işçiler sendikaya üye olmakta veya üye olmamakta özgür
olmalıdırlar. Öte yandan, aynı işkolunda birden fazla sendika kurulması da
önlenmemelidir. Buna “sendika çokluğu” ilkesi denir. Ancak,
sendikaların güçlü olabilmesi için, kanunla herhangi bir zorlama olmaksızın,
her işkolunda tek sendikanın kurulması en iyi yoldur. Federal Almanya bunun
iyi bir örneğini vermekte, her iş kolunda güçlü birer işçi sendikasının kurulmasıyla
sadece 17 sendika bulunmakta, bunlar da 7 milyonu aşan üyeyi temsil eden Alman
îşçi Sendikaları Birliği’nde (Deuts-cher Gewerkschaftsbund=DGB) yer almaktadır.
Başlıca gelirleri üye
aidatları olan sendikaların en önemli faaliyeti, toplu iş sözleşmesi
yapmaktır. Bu sonucu sağlamak için işçi sendikaları grev, işveren sendikaları
ya da sendika üyesi olmayan işverenler lokavt hakkına sahiptirler. Sendikaların
toplu sözleşme yapmak yanında, üyelerine her konuda, özellikle adli konularda
yardımcı olinak, eğitim faaliyetlerinde bulunmak, belli ölçülerde iktisadî
teşebbüslere yatırımda bulunmak gibi sosyal ve ekonomik fonksiyonları da
vardır.
Mehmet MURAT Bk. Grev,
lokavt