Sehend (Bulud Karaçorlu) kimdir? Hayatı ve eserleri
Sehend (Bulud Karaçorlu) kimdir? Hayatı ve eserleri: (1927-1979) Bulud Karaçorlu (Sehend) Güney Azerbaycan’ın, yakınında önde gelen şairlerindendir. Şehriyar’a hayran ve onun dostluğunu kazanan Bulud Karaçorlu Sehend mahlasını, tıpkı Heyderbaba ve “Savalan” gibi Azerbaycan’ın bir yüce dağından almıştır. Nitekim Şehriyar’ın “Sehend” dağına da, Heyder Baba gibi şiiri güzel bir seslenişi bulunmaktadır. Sehend, Şehriyar’a:
Tökülün tökülün, yol verin geçim
Yüreğim alışıp alev saçıram Şehriyar
boynuna zincir vuralar Çeynerem,
gemirirem, dartıp açaram
İşleyir koluma demir pahlalar Zencir
Gınıcıgdırır sancar etimi Can gardaş
helellik bağışla meni Deyesen
unuttum esaretimi
Ezîz Şehriyar’ım bağışla meni
İncinme, darılma, fikrin hardadır
Mürüvetsiz değil senin gardaşm,
Ancak senin gibi o da dardadır.
gibi kıt’alarla, Şah Pehlevî rejiminden zulüm gören halini anlatan kıt’aları içine alan bir “Mektub”u vardır.
Meraga’da doğan Sehend, öğrenimini bu şehirde (Türk okulu yasak olduğundan) Farsça olarak yaptı. Yoksuldu, üniversiteye gidemedi. Tahran’da uzun işsizlik yılları geçirdi. Bir iplik fabrikasında işçi olarak çalışan Sehend ömrünün son yıllarında bu fabrikanın sahibi olmuştur.
Sehend, coşkun ve hassas yapıda bir şairdir. Özellikle gençlik yıllarında Türkçü-İslâmcı hareketlere, demokrasi mitinglerine fiilen katılmış, ömrü boyunca da Türk-İslâm davasının samimî bir isteklisi olmuştur. Esaretin, zilletin kendisine ağır geldiğini en fazla haykıran Güney Azerbaycan şairlerindendir.
Millet, dil, tabiat sevgileriyle üstün; güzel sade Türkçesi çok yerde Şehriyar’ı andıracak güzellik ve derinlikte düzgün söyleyen Sehend’in, üstadından ayrı olan vasfı, ihtilâlci mizaçta, daha atak, isyancı ve mücadeleci olmasıdır. Birkaç kere,
Pehlevî polisi tarafından tutuklanıp hapse giren Sehend’in ciddî bir isyanı aşağıya alacağımız “Talihime Sen Bak? şiirinde görülmektedir. Yine sunacağımız “Sehend’den Gürçalı’ya” şiirinde ise, içinde bulunduğu karamsarlık ve zindan halinin psikolojisi, ruh hali ustalıkla anlatılmıştır.
Bu ıstıraplarına ve isyanlarına rağmen Sehend’in yaptığı çok büyük ve çok ciddî bir sanat işi, Dede Korkud Hikâyelerini gerçek ustalıkla ve şiir diliyle tekrar yorumlamış olmasıdır. Bu işi Türkiye’de, son yıllarda N. Yıldırım Gençosmanoğlu da başarmıştır. Yeni ve çağdaş bir destan anlayışıyla, içine düşünce ve hayal renkleri de katarak yazdığı bu eseri “Sazımın Sözü” adlı dört ciltlik kitabında toplamıştır. Bu eserin birinci cildi, (Sehend üzerinde geniş bir inceleme ile beraber) 1980’de “Sazımın Sözü” adıyla Dursun Yıldırım tarafından yayımlanmıştır. Bu destanın “Duha Kocaoğlu Deli Dumrul” bölümünden de parçalar sunacağız.
TALİHİME SEN BAK
Talihime sen bak:
Düşüncelerim yasak,
Duygularım yasak Geçmişimden söz
açmağım yasak Ata babamın âdını
çekmeğim yasak.
Anamdan ad aparmağım yasak
…………………………….. Bilirsen?
Anamdan doğulanda bile,
Özüm bilmiye bilmiye,
El açıp danışdığım dilde
Danışmağım yasak imiş yasak.
Dilimi Dalımdan Çıkartsalar da
Koykardaş, derdimi deyim bâri bil
Güneyden kuzeye, şarkdan garba
Hangi halkı gördüm, bizim tek zelil?
Millî âzâdlıklar asrı olsa da Her yerde
her yanda adı bu asrın Ne etmek?
Dünyânı buğda dutsa da,
Kekliğin rûzisi çıngıldır hemin
Bu şeref, bu şevket bu kudret bu
şan Hurra! doğrudan da bize ar
olsun,
Hayatın amansız bir kanunu var
Taassubsuz bir millet, gerek hâr
olsun.
Açıklama
dünyânı buğda dutsa da: bütün dünya buğday olsa da- rûzt kısmet- çıngıl: bir dane- taassubsuz: inançsız, itikatsız.
SEHEND’DEN GÜRÇAYLI’YA
Üç saatdır, gece yandan geçip
Elimde kalemim, karşımda defter
Mektubum bitmeden
yatmayacağım Gözlerim dökülüp
çıksa da eğer.
Bu günler gözlerim ağrıya gelip
Okuya bilmirem, yaza bilmirem
Karanlığa âdet edenden beri
Kamaşır, ışığa baka bilmirem
Okudu, şi’rivi men kulakasdım
Okudukça dedim: Gözü ve dönüm
Goy durum dolanım, dönüm
başuva Şi’rive, özüve, sözü ve dönüm.
Okudu şi’rivi men kulak asdım
Büküldüm, açıldım, ne hala
kaldım Ağlar gören kimi şahin
gözüvi Ucalasan kardaş, men ki ucaldım.
Her lahza, her saat gelip
geçdikçe Belki yüzler adam ölür
dünyada Milyonlar dünyaya
gelip gedirler Konup-göçdügini
kim bilir amma?
Algış merd yaşayıp, merd
ölenlere Algış goçağların
deliliğine Gargış gorhanların
rezaletine Gargış iki üzlünün doğan eline
Seni ar gördüm gönlüm sevindi
Gardaşın da ağlar gören seviner!
Beli ağlamag var gülmekden
yeğdir Bu ma’nanı ancag az
âdâm biler.
Beli güvendiğim uca dağlara
Tekçe garyağmayıp, dolu da
Yağıp
Ömrüvüu meyveli, gülli bağında Ne
bir yarpag galip, ne pita kalıp.
Gartal doğuluban, kartal büyüdüm
Dedim göyler olsun meskenim gerek
Gol-ganad yetirip ucmag isterken
Dediler, ilan tek gerek sürünmek.
Ağa, go ağlayım, koy ağlasınlar
Ahsın gözyaşımız ummana
dönsün Dolsun yeryüzünün
delik-deşiği “Sürünenler” belki
boğulsun, ölsün
Hayatın kanunu değişmiz gardaş
Koy, üzü garalar, özün göstersin
Bahma şah-mah duran buz
“heykellere Gün çıhsa hamisi eriyer yağın
Açıklama
şi’rivi: (vi:ni veya mi anlamana)- ucalmak yücelmek- beli: evet- göyler. gökler- ilam yılan- hamisi: hepsi- algış: dua- gargış. beddua- goçağ. yiğit
Şeytan yaranmışı tanıtdırarak,
Ezelden karlamış geceni insan
Ocaklar, meş’eller yahmakla ancak,
Kaçmışdır geceden, karankulukdan.
Hele de hele de, bizim yerlerde,
Sade insanların, andı çerakdır.
Halkın arasında, kendde şeherde,
Mukaddes yerlerin adı ocakdır.
Koy bum söyleyim el “Vurgun’undan”
“Sanmayın maksadım boş
yaraşıkdır.” Dalıca söylemiş o ölmez
insan, “Dünyada en büyüğ kuvvet
ışıkdır. ”
Üreğin tellen his eder ancah,
Çölün pıçıltısın, dağın nalesin.
Her elin, obanın, efsaneleri,
O elin ruhunu terennüm edir.
Efsanevi eller suret çekeni, Ellerin
simasın tecessüm edir.
Hakikat min iizlıi olsa da eğer,
Gedenmez günde min oynaşa ere.
Özün Hak bilmeyen yohsa bir nefer
Bir söz mani vermez va’de min yere
Hakikat dediğün divanhanada,
“Hak” deye koyulan bir karar değil,
Yahu d “Hu” çağıran “Ali mevcud”un,
Sarhoş başındaki hülyalar değil.
Hakikat hod heman vak’aiyetdir Eni
var, boyu var, izi tozu var,
Zemandan kocaman, mekandan
hündür, Mekanda böyüyir, zemanla
durar.
Hakkın hakikatin bağçası her vah,
İnsanla gül açır, insanla solur.
En böyük hakikat insandır ancah,
İnsansız hakikat olsa, kör olur.
Hele de sergerdan kuş kimidir o,
Ne biryurd tapmışdır, ne de bir yuva!
Gezir insanlığm başı üstünde,
Konur bu budağdan başka budağa.
Efsane, insanlık sin sin ahtaran,
İdeal dünyanın tebessümidir,
Hayatda tecessüm tapıp tapmayan
, Böyük arzuların, terennümidir.
Haksızlık dünyanı çulkayan zaman,
O hakka dayanmış, hak ahtarmıştır.
İstegsiz ilgarsız bir ruzigarda,
O aşka uğramış, İlgar varmışdır.
İnsanın kudretsiz za’if çağında,
Kudretli Tanrılar yonup yaratmış.
Ba’zen de insana kanad vererek Alıcı
kuş kimi, göçe çıhartmış.
Bir ülgü olmuşdur gahden insana,
Asırlardan kalan efsane rüya,
Ohşayıp, tesel li vermişdir ona,
Her zaman darıhıp darda kalanda.
Odur ki insanlık bir peri kimi,
Dağların başından bizi sesleyir.
Ba’zen de bürünür göğerçin donu,
Sahilsiz göğlerden ümid dileyir.
Şebehle doldurmuş gece her yanı,
Men de koşuluram bu şebehlere.
Gezirem sergerdan dağı, ormanı,
Cumup baş çekirem bütün her yere .
Arahkda böyük devran kurulmuş,
Bilmirem toydur bu, yohsa konaklık,
Erenler, kadınlar, kat kat oturmuş
Arada dolanır, kocaman âşık.
Nağmeler terlan-tek kanadlandıkca,
Könül de ardmca kol kanad açır.
Havalar göğlere havalandıkça,
Hasta könüllerden, derd-i gam kaçır.
Hele de bilmirem bu ses bu nağme,
Hansı dünyalardan baş alıp gelir,
Nesim yelleri tek değende kalbe,
Bedenim dincelir, ruhum yükselir.
Özüm de bilmirem harada haçan
Ruhum bu âlemlen aşnalık katmış.
Ancak bilirem ki, uzak zamandan
Könlüme doğmadır, kalbime tanış.
Sazımın Sözü- Bulut Karaçorlu Sehend
Açıklama
kargımak beddua etmek- kent küçük şehir, kasaba- pıçıltı: fısıltı- üzlü: yyzlü- hündür. iri, kocaman- sergerdan: baş çeken- itgin: kaybolmuş- çulkamak. örtmek- ilkar. anlaşmasiB, sözleşmesiz- danhmak. sıkılmak, üzülmek- cunmak. dalmak- terlan: yırtıcı kuş.
KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL