Seçici Dikkat – İşitsel Dikkat – Görsel Dikkat
İşitsel Dikkat
Cherry (1953) aynı zamanda iki farlı mesaj kullanarak kokteyl parti olgu incelemiştir. Bu olgu kalabalık bir ortamdaki (örn. mezuniyet partisi) yapılan sohbet sırasında çevredeki diğer konuşulanlara dikkat edememe problemidir. İstenmeyen konuşmalara kulak kapatılamaz. Bundan dolayı önemli olan bilgiler seçilirken diğerleri elenir. Buna seçici dikkat denir. Cherry mesajın kaynağı ve şiddeti gibi uyaranın fiziksel özelliklerinin kullanılması sayesinde istenilen ve istenilmeyen uyaranların birbirlerinden ayırt edildiğini bulmuştur. Aynı ses tarafından farklı mesajlar iki kulağa sunulduğu zaman dinleyicinin bu iki mesajı birbirinden ayırt etmesi neredeyse olanaksızdır. Yine kokteyl parti olgusu araştırmalarında belirgin veya önemli bilgilerin dikkat filtrelerini geçtiği bulunmuştur. Örneğin, bir partide birisi sizin isminizi seslendirdiğinde onu hemen yakalarsınız (Moray, 1959). Bu nedenle dikkat ile ilgili geliştirilen kuramlar dikkat değiştirmeyi açıklar. Çift kulaklı dinleme deneylerinde, katılımcılara bir kulaktan gelen mesajı diğerinden gelen mesaja önem vermeyerek izlemeleri istenir. Böylece dikkat edilmeyen mesajın bilgi işlem süreçlerinin araştırılma olanağı ortaya çıkmaktadır.
İlk çalışmalar dikkat edilemeyen işitsel mesajın çok az işlendiğini göstermiştir. Bu durum, dikkat sürecinde uyaranların seçiminin algısal seviyeden çok duyusal seviyede gerçekleştiğine işaret etmektedir ve bundan dolayı Broadbent erken filtre kuramını önermiştir (Şekil 4.9a). Bu kurama göre birbirleriyle yarışan uyaranlar arasından sadece bir tanesi filtreden geçerek sonraki bilgi işlem süreçlerine girmektedir. Filtreleme mekanizmasının olması sınırlı kapasitesi olan sistemin aşırı yüklenmesini önlemektedir.
Çift kulaklı deneylerdeki performansın pratik yama sonucunda artması ve uyaranın farklı modalitelerde sunulması ile bellek performansının her iki mesaj için iyileşmesi, daha sonraki aşamalarda da filtrelemenin yapılacağını önermektedir. Bu durum genel olarak dikkat edilmeyen uyaranın bilgi işleme tabi tutulduğu anlamına gelmektedir. Bu bulgular neticesinde Deutsch (1963) uyaranların arasında seçimin sistemde daha ileri seviyede yapıldığını öneren gecikmeli filtre modelini ortaya koymuştur (Şekil 4.9b). Treisman (1964) ise azalma modelini önermiş ve fiziksel (sesin fiziksel özelliği), dilsel (seslerin kelimelere dönüştürülmesi) ve anlamsal (anlamın analizi) süreçleri bu kuramda birleştirmiştir (Şekil 4.9c).
Görsel Dikkat
Bazı seçici dikkat kuramları görsel arama görevlerindeki performansları açıklamayı da amaçlamaktadır. Görsel arama görevlerinde, dikkat dağıtıcı ya da bozucu olarak nitelenen uyarıcılar arasından hedef olan bir uyaranı yakalama beklenir. Hedef ve dikkat dağıtıcıları arasındaki çeşitli ilişkiler araştırmacıların ilgilendiği alanlardır. Treisman’ın “özelliklerin entegrasyonu’ bu ilişkileri test eden kuramlardan biridir. Katılımcıların birçok “X” arasından “O” harfini arayıp bulmaları son derece kolay ve hızlıdır. Bununla birlikte, kırmızı “X” ve mavi “O” harflerinin arasında kırmızı “O” harfini arayıp bulmaları daha zor ve yavaştır. Anlaşılacağı üzere özelliklerin entegrasyonu kuramının birinci aşaması özelliklerin işlenmesi ve ikinci aşaması özelliklerin birleştirilmesi süreçlerini kapsamaktadır. Birinci aşamada görüntüdeki bütün özellikler eş zamanlı olarak işleme alınır. Bundan dolayı bu aşama hızlıdır. “O” harfini “X” harfleri arasında tanımak bu aşamada yapılmaktadır. Bu arama biçimine paralel arama da denilmektedir. İkinci aşamada ise özellikler (renk, yön gibi) obje içinde birleştirilir. Bu aşama göreli olarak ilk aşamadan daha yavaştır çünkü her bir anda tek bir özellik işleme alınmaktadır. Bir başka deyişle arama adım adım veya sıra ile yapılmaktadır.
Görsel dikkat konusundaki bir diğer kanı dikkatin spot ışığı (Posner, 1980) olarak çalıştığıdır. Spot ışığı görsel alanda belirli bir yere odaklandırılır. Aydınlatılan bu yerdeki uyaranların işleme konulma olasılığı artar. Gerçek anlamda insanda spot ışığı yoktur. Zihinsel kaynaklar belli görsel alan içinde belli bölgeye yönlendirilmekte ve oradaki uyaranlar seçici dikkat mekanizmaları ile algısal işleme alınmaktadır. Buradaki temel soru spot ışığının obje veya yer temelli olup olmadığıdır. Örneğin, spot ışığını kontrol eden kişi spot ışığını yeşil mantolu kişiye mi yoksa sahnenin önündeki alana mı odaklamıştır? Posner dikkatin belli bir yere yönlendirildiğini öne sürerken Duncan (1984) dikkatin objeye yönlendirildiğini vurgulamıştır. Olumsuz ipucu verme çalışmaları (Tipper, 1985) dikkatin hem obje hem de yer temelli olduğuna işaret etmektedir. Bu çalışmalar, seçici dikkatin aktif bir şekilde istenilen bilgiyi seçtiğini fakat aynı zamanda aktif bir şekilde de istenilmeyen bilgiyi engellediğini göstermektedir. Tipik bir olumsuz ipucu verme deneyinde, katılımcılar aynı zamanda bir uyarana dikkat ederken diğer taraftan başka bir uyaranı görmezlikten gelmektedir. Eğer görmezden gelinen uyaran bir sonraki denemede hedef olursa katılımcılar bu uyarana yeni bir uyarandan daha yavaş tepki vermektedirler. Tepkideki bu yavaşlama görmezden gelinen uyaranın yeni bir yerde sunulması durumunda devam etmektedir. Bu, dikkatin obje temelli olduğuna işaret etmektedir. Öte yandan daha önceden görmezden gelinen yerde yeni bir uyaran sunulduğunda, bu uyaranın işlemi de yavaşlamaktadır. Bu da dikkatin yer temelli olarak yapıldığını göstermektedir