Felsefeciler

Schopenhauer Hayatı – Eserleri – Fikirleri

Schopenhauer köklerinin, Descartes ile Spinoza’nın çalışmalarını sürdürüp etkili oldukları ülkede, yani Hollanda’da yattığını sanmış olsa da, bugünkü bildiklerimiz onun yanıldığını göstermektedir.
1695’te ilk kez bir Schopenhauer, Danzing’de vatandaşlık  hakkı kazanmıştır.
1745’te Andreas Schopenhauer, Anna Renata Soermans  ile evlenince, ileride Hollanda başbakanı olacak bir siyasetçinin kızı üzerinden Schopenhauer ailesine
Hollanda kam karışmış oldu.

Anna Renata ruhsal dengesizlikler gösterme eğilimi
taşıyan bir kadındı. Biyografi yazarı Gvvinner,
kadının, dört oğlundan en az ikisine zihinsel sakatlık
aktarmış olduğunu ileri sürer.’ Bu dört çocuktan biri
Arthur’un babası Heinrich Floris Schopenhauer’di.
Heinrich Floris Schopenhauer ticaret alanında çok
yetenekli, dürüst, sert, aileye ve eşine düşkün bir
adamdı.

1793’te Prusya Kralı II. Wilhelm, Ostsee kıyısındaki
liman kenti Danzing’i kendi ülkesinin sınırları
içine katınca, Heinrich Schopenhauer Danzing’i terk
etmeye karar verdi.
Heinrich Floris 38 yaşındayken Danzing Belediye
başkanının 18 yaşındaki kızı Johanna Henrietta
ile evlendi. Babasına kalsaydı, Arthur Schopenhauer
İngiliz vatandaşı olacaktı. 1787 yılında, evlilikle
rinin üçüncü yılında çift Paris üzerinden Londra’ya
geçmek üzereyken, Johanna üç aylık hamileydi ve
bunu bilmiyordu. Durum anlaşılınca, baba Schopenhauer
Dover üzerinden Londra’ya geçme konusunda
eşini yine de ikna etti. Umduğu gibi, çocuğu
erkek olursa, o dönemde bir tüccar için büyük avantajlar
sağlayan İngiliz vatandaşlığından oğlunun yararlanmasını
hedeflemekteydi. Gelgelelim Londra’nın
sert kasım günleri onu endişeye sevk edince,
yılın son günü Danzing’e döndüler. 22 Şubat
1788’de Arthur Schopenhauer dünyaya geldi. Ticaret
hayatının kaygılarını göz önünde tutan baba
Schopenhauer oğluna “Arthur” adını verdi; çünkü
bütün Avrupa ülkelerinde değişmeden kalan bir
isimdi bu.

Arthur, annesinin zekâ kıvraklığını ve canlılığını,
babasının haşin, ters, aksi ve bildiğinden şaşmaz huyunu
almıştı. 1793’te Prusya ile Rusya Polonya’yı
paylaşırken Danzing Alman İmparatorluğu’na bırakılınca,
kent özgürlük haklarını yitirdi. Prusya birlikleri
Danzing’e girmeden önce, aile beş yaşındaki Arthur
ile birlikte Hamburg’a yerleşti.
Johanna Schopenhauer’in sosyete hayatının tadını
çıkarta çıkarta yaşamaya başladığı Hamburg’taki
çocukluk günlerine ilişkin anılarında (1883) Schopenhauer’in
ne büyük korku ve endişeler içinde yaşadığım
anlıyoruz. Bir gün anne babasının kendisini terk
ettikleri ve bir daha onlarla birlikte olamayacağı vehmine
kapılır. Endişelere hastalık vehimleri eşlik eder.
Hiçbir zaman ısmamadığı anlaşılan bu yeni yuvasında
babasının kendisini yalnız bıraktığını annesinin
ise sevmediğini düşünmektedir. Duyguları karmakarışık,
endişeleri diz boyudur.
Anne, Hamburg’un ve Avrupa’nın üst tabakasının
dedikodu dünyasına karışıp sosyete içinde boy
gösterme yeteneğini geliştire dursun, baba, oğlunun

eğitimde izlemesi gereken yolu çizmekle meşguldür.
Arthur Schopenhauer dönemin zengin eşrafının geleneğine
uyarak özel derslerle eğitimine başlar. Aile,
1800 yılının yazında o zamanki Almanya sınırları
içinde üç aylık bir bilgi, görgü artırma gezisine çıkar.
Prag’a kadar uzanan bu gezi sonunda, yine Schopenhauer’in
anılarından öğrenebildiğimiz kadarıyla çocuğun
entelektüel faaliyete duyduğu ilgi artar. Bunu
sezen baba, oğlunu bu planından vazgeçirmeye çalışır.
Oğlunu iyi bir tüccar olarak yetiştirmek niyetinde
olan baba Schopenhauer, ona, liseye hemen başlamak
yerine, uzun sürecek bir Avrupa gezisi yapma
önerisini getirir. Babaya kalacak olursa, böyle bir gezi,
lise okuma hevesine kesinlikle üstün gelecektir.
Beş parasız bir bilgin olma hevesi, ona göre pek anlaşılacak
bir şey değildir.

Plan tutar. 1803’te aile Amsterdam üzerinden Den
Haag’a gelir. Schopenhauer burada Hollandalı ustaların
ünlü resimleriyle tanışır. Gezi, Calais üzerinden
Dover’a oradan da Londra’ya uzanır. Londra’da küçük
Arthur’u etkileyen kentin zenginlik ve ihtişamından
önce, dilenciler, alt tabaka insanları, sakat denizciler
ve yoksulluktur.
Schopenhauer 1803 yılında Fransa’dadır ve devrimin
bütün şiddet ve vahşetine tanık olur. Anılarında
doğanın bahşettiği zenginlikler ile insanların yoksulluğu
arasındaki tezatı vurgulayıp durur. İleriki
yıllarda, 17 yaşındayken doğru dürüst bir eğitim görmemiş
olmasına rağmen hayatın acılarının tıpkı yaşlılığın,
hastalığın, ölümün ne olduğunu genç yaşında
fark eden Buda’da olduğu gibi, kendisini de kıskıvrak
yakaladıklarını söyleyecektir. “Dünyanın içinden
bas bas bağırarak açık seçik kendini gösteren hakikat,
çok geçmeden, beni de etkilemiş olan Yahudi dogmalarını
bastırdı ve benim çıkardığım sonuç, bu dünyanın
latif ve kerim olan öyle büyük bir varlığın eseri

olamayacağı, ama yaratıklarına, onlarm çektikleri acı
ve ıstıraplardan beslenmek için hayat (varlık) vermiş
olan bir şeytanın eseri olduğu yolundaydı. Veriler
bunu gösteriyordu ve bunun böyle olduğu inancı,
gittikçe ağırlık kazandı.”1

Eğitim Yılları
Schopenhauer büyük Avrupa gezisinden döndükten
sonra babasına verdiği sözü tutmak üzere bir
ticaret adamı olarak kendini yetiştirmeye başlar.
Ama daha o yılın nisan ayında babasının işleri bozulmaya
yüz tutar. Adamın o sarsılmaz, ödünsüz ruh
hali, yerini endişeli, dengesiz bir kişiliğe bırakır. Hayata
duyduğu güvensizlik diz boyudur. 20 Nisan
1805 sabahı, Hamburg’daki iş yerinden kanallardan
birine ‘düşer’. Belirtiler, bir intiharı kanıtlamaya yetip
de artar cinstendirler. Arthur Schopenhauer’in
ruhsal dengesi dibe vurmuştur. Gerçi tuhaf ama anlaşılır
bir yol açmadır bu ölüm: Schopenhauer tüccar
olma baskısından kurtulurken, anne Johanna da koca
baskısından kurtulmuştur: Ekonomik endişesi bulunmayan
dul kadın, hayattan bütün hevesini istediği
gibi alacaktır artık. Anne Johanna kocasının iş ilişkilerini
tamamen bir yana bırakır, işi dağıtır, kızı
Adele ile birlikte, dönemin Weimar entelektüel çevresinin
ve sosyetesinin vazgeçilmez simalarından biri,
aynı zamanda da bir kadın yazar olarak ün salacağı
bu kentin yolunu tutar.
Arthur Schopenhauer ise babasından bu kadar
kolay kopamaz. Babasına verdiği söz doğrultusunda
Hamburg’ta senatör Jaenisch’in yanında ticaret eğitimine
bir süre devam eder. Baba, ölümünden sonra
da çocuğun üzerindeki denetim gücünü korumakta,
onu hâlâ kendine bağlamaktadır.

Yirmisine merdiven dayamış Schopenhauer ailenin
koruyuculuğundan yoksun kendi başına kalakalmıştır.
Gün boyu masasında oturup ticaretle ilgili bilgilerini
geliştirmeye çalışır, hafta sonları, Le Havre’da
tanıştığı dostu Anthime Gregoire de Blesimarie
kendisini ziyaret etmektedir.
Boş vakit buldukça seminerlere gitmekte, örneğin
Franz Joseph Gall’in kafatası konulu derslerini
dinlemektedir. Bir doktor ve anatomi uzmanı olan
Gali, insanın zihinsel ve psişik yetilerinin yerinin beyin
olduğunu ileri sürmekte, bu yetilerin boyutlarının
kafatasının biçimine göre belirlenebileceğini düşünmektedir.
Gall’in seminerler vererek yaptığı gezilerden
birinde, Goethe de onu 1805’te Halle de dinlemiştir.
Schopenhauer, Gall’in derslerini büyük olasılıkla
1806’da dinlemiş olmalıdır. İlerki yıllarda
“İrade ve Tasarım Olarak Dünya”da, bu konuda şunları
yazacaktır: “Gall’in kafatası öğretisinin en büyük
yanılgısı, ahlaki özelliklerin kaynağı olarak da beyin
(denen) organı göstermesidir.'” Başka bir yerde de
Gall’i, Fransız materyalizminin o yere göğe sırdıramadığı
ünlü siması Cabanis ile birlikte anacaktır:
“Hani asıl amacını tutturamamış olsa da, burada
Gall’i de anmak gerek. Bilgisizlik ve önyargı
(Gall’in) bu yaklaşımına karşı materyalizmin itirazını
getirmiştir; çünkü materyalizm, tamamen deneyime
bağlı kalarak, maddi olmayan o tözü, ruhu tanımaz.”

Annesi, Schopenhauer’in yazışmalar sonucunda
meslek değiştirme talebine olumlu yanıt verince, Arthur
1807’de özel öğretmeni ile ilişkisini kesip önce
Gotha’ya sonra da YVeimar’a geçer. Latince dersleri
alır; edebiyat bilgisini derinleştirir; Antik edebiyatı
inceler. VVeimar’da geçirdiği iki yıl Schopenhauer’in
olgunlaşmasında büyük önem taşıyan bir döneme
işaret eder. 1.809 yılında, 21 yaşında annesinden, ba-
*
ba mirasının kendine düşen payını nakit olarak almıştır.
Ne var ki annesinin soğuk yüreği ve hayatı
karşıiayışmdaki yüzeysellik, VVeimar’ı yaşanmaz kılmaya
yetecektir. Delikanlı sadece tatil günlerinde o
da birkaç saatliğine annesini alabildiğine resmi bir
şekilde ziyaret edebilmektedir. Annesinin yanında
kalamamakta, bu ihtiyacı için kentte kiraladığı mobilyalı
iki odayı kullanmaktadır.
1809’da Göttingen Üniversite’sinde tıp eğitimi
başlar. Doğa bilimlerinin, çeşitli alanlarıyla ilgilenen
Schopenhauer ikinci yarıyılda tıbbı bırakıp felsefeye
geçer. Fichte ve Kant’m transzendental felsefesinin ilk
eleştirmenlerinden biri olan Gottlob Ernst Schulze
(1761-1833), Schohoperıhauer’e bir yarıyıl sonra sadece
Platon ve Kant’ı incelemesini, tavsiye eder. Böylelikle
Schopenhauer’in baş yapıtına ve felsefesine giden
yolun rayları döşenmiş olur.
1811 sonbaharında, Schopenhauer Berlin’e gider.
Başlangıçta gerçek bir folozof ve büyük bir deha olarak
övdüğü Fichte’yi çok geçmeden alaya alacaktır.
Fichte’nin ‘bilim öğretisi’ üzerine derslerini dinlerken
defterine bu konuda şu notları düşer: “Herhalde
bilim öğrenmemenin en doğru okuma yolu.”1 Schopenhauer
ayrıca deneysel kimya, manyetizm, elektrik,
kuş, böcek ve sürüngenbilim seminerlerine katılır;
şiir dersleriyle de ilgilenmeyi unutmaz.
Felsefe öğreniminin son yılma doğru Platon ve
Kant idealizminin yanma kendi öğretisinin ilk öğelerinden
biri yerleşecektir: “İstemek” {irade). “Büyük bir
sözcük” diye not düşer defterine; dünya mahkemesinin terazisinin dili. Cennet ile cehennem arasındaki
köprü!’ Öğretisinin metafizik ilkesinin irrasyonel karakteri
burada ilk kez açık seçik dile gelmiştir. İrade,
düşüncenin bir işlevi olmayıp, kendini bedenin işlevi
üzerinden gösterir. İrade, beden üzerinden kendini
fark ettirir (tanıtır). Düşünce ise bilgi işlevleri düzleminde
ikinci sırada yer alır.