33Sosyoloji Sözlüğü

SAPLANTI

 

SAPLANTI

 

Psikoloji ve
psikiyatri literatüründe bir­birinden oldukça farklı olarak kullanılan iki
kavram dilimize “saplantı” olarak çevril­mektedir. Bu kavramlardan
ilkinin dilimiz­deki karşılığı hezeyandır. Hezeyan (delusi-on), belli bir
dönemin toplumsal gerçeğine uygun düşmeyen, mantıklı tartışma ile de­ğiştirilemeyen
bir yanlış inanç, bir düşünce bozukluğudur. Dilimize saplantı olarak ge­çen
diğer kavramın bir başka karşılığı İse takınü’dır. Takıntı (obsession), biroyin
ira­desiyle bilincinden atamadığı, bireyi huzur­suz eden, benliğe yabancı,
sürekli yinele­nen bir düşünce şeklidir. Bazı yabancı söz­lüklerde
“hezeyan’ ve “takıntı’ arasındaki far­kı ortaya koyabilmek amacıyla,
hezeyana saplanılmış düşünce, takıntıya da zorlayıcı düşünce (imperalive idea)
adı verilmekte* dir.

Hezeyanda düşünce
bozukluğu çok ileri düzeydedir. Ancak şizofreni ve paranoya gibi ağır
psikolojik rahatsızlıklarda ortaya çıkar. Hezeyanlı bir düşünce bozukluğu
içinde olan bireyi, düşüncelerinin saçmalı­ğına ikna etme imkanı yoktur. İleri
sürülen temaya göre birçok hezeyan (sanrı) türü olabilir. En çok karşılaşılan
örnekleri şun­lardır: Bitey kendisini akla uygun olmayan bir biçimde, mevcut
konumuna hiç uygun düşmeyen bir makama, mertebeye koyabi­lir. Peygamber, Mehdi,
Cumhurbaşkanı vb. olduğunu ileri sürer (büyüklük hezeyanı: delusion of
grandeur). Birey, başkaları tara­fından kötülük göreceğini, sürekli izlendi­ğini
düşünebilir (kötülük görme hezeyanı: delusion of persecuüon). Ya da herkes onun
hakkında konuşuyor, radyo ve televizyon­dan kendisine sesleniliyor, bulunduğu
her yere yerleştirilen cihazlarla davranışları kontrol ediliyor şeklinde saçma
iddialarda bulunabilir (alınma hezeyanı: delusion of reference). Fakat bir
düşünceye hezeyan ni­teliğinin yüklenebilmesi İçin, düşüncenin ileri sürüldüğü
kültür ortamının çok iyi de­ğerlendirilmesi gerekir. Düşüncenin heze­yan
olabilmesi için kültürel öğelerle açıkla-namaması, çok ender görülen bazı paylaşıl­mış
hezeyan durumları dışında hezeyanlı düşünceye başka kimsenin inanmaması ge­rekir.
Bu nedenle psikolojik rahatsızlıkları tanımaya ve sınıflandırmaya çalışan bilim­sel
yayınlarda bu konu üzerinde önemle durulur. Bir kültürel grup tarafından kabul
edilen ve paylaşılan yaşantılara hezeyan de-nilmemesi ısrarla belirtilir.

Takıntının (obsession)
hezeyandan (delusion) en Önemli farkı, kişinin bilincine zorla gelen
düşüncelerin akla uygun olma­dığını ve saçmalığını bilmesi, bu düşün­celeri bir
iddia gibi ileri sürmek yerine, tam tersine bunlardan kurtulmak için yoğun bir
çaba göstermesi, fakat çaba gösterdikçe ta­kıntılı düşüncelerin artarak
sürmesidir. Ta­kıntıda birey, dış gerçeğin farkındadır, ger­çeği değerlendirme
yetisini yitirmemiştir. özellikle ergenlik döneminde geçici takın­tılı
düşüncelere çok rastlanır. Normal birey­lerin takıntılı düşünceleri çoğunlukla
‘Yara­tanı kim yarattı?’ ‘Yaratanı yaratanı kim ya­rattı?’, Tlzayın bitiminden
sonra ne var’ gibi metafiziksel niteliktedir. Ya da otomobil plakaları, ev
numaralan sayma, bir işe baş­lamadan önce içinden bir sayı tutarak o ka­dar
saydıktan sonra işe başlama şeklinde­dir. Yine bazı kişilik yapılarında titiz
olma, ince eleyip sıkı dokuma nedeniyle takıntılı düşüncelere rastlanabilir. Bu
normal tipteki takıntılı düşüncelerin psokolojik rahatsız­lıklarda
görülenlerden farkı şiddeti, süresi ve bireyi rahatsız etme düzeyidir. Sağlıklı
bireylerdeki takıntılı düşünceler gelip geçi­cidir ve genellikle rahatsız edici
değillerdir. Takıntılı düşünceler psikolojik bir rahatsız­lık halini aldığında,
kişinin istediği haldebir türlü onlardan kurtulamadığı, çok fazla hu­zursuz
olduğunu söylediği görülür ve çoğu kere takıntılı düşünceler davranışlara yan­sır.
Birey, bu düşüncelerden kurtulmak için yineleyici hareketler yapmaya başlar ve
bunlardan kendini alamaz. Örneğin herhan­gi bir şeye dokunduğunda elinin
kirlendiği­ni düşünen birisi, sürekli olarak ellerini yı­kar ya da havagazı
musluğunu kapayıp ka­pamadığına bir türlü karar vermediğinde defalarca musluğu
kontrol eder. Fakat ta­kıntılı düşünce ve davranışlar bireyi ne kadar rahatsız
ederse etsin, hezeyanlı düşün­celerin ortaya çıktığı ağır psikolojik rahat­sızlıklarla
karıştırılmamalıdır.

Erol GÖKA Bk:
Nevrozlar.

 

İlgili Makaleler