Sosyoloji

Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi Adetleri

Abdullah
Karataş – Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi Adetleri
– Özet

Doğum

Hamile kadının kucağına gül koyması halinde bebeğin
vücudunun herhangi bir yerinde gül lekesiyle doğacağına inanılır.

Benzer şekilde hamile kadınlar ciğer
doğradıktan sonra ellerini bebeğin bulunduğu karın bölgesine silerse bebekte
karaciğer rengine benzeyen bir doğum lekesi oluşacağına inanılır. Evi süpürerek
temizleyen hamilenin doğumunun daha kolay olduğu söylenir.

Hıdırellez arifesi girdiği andan itibaren
dikiş dikmek, un elemek, bir bitkiyi tamamen veya bir kısmından koparmak gibi
hareketler çocuğun kör, şaşı veya sakat doğmasına neden olabilecek
hareketlerdir.

…kısırlık giderici etkisi olduğu düşünülen
geleneksel inanışlardan bazıları buhara oturmak, göbeğin düşük olduğu gerekçesiyle
kasıkların çekilmesi gibi adetlerdir.

Aşeren (…) Annenin istediği yiyeceğin temin
edilmemesi durumunda doğacak çocuğun doyumsuz/açgözlü olacağına inanılır.

Lohusalık döneminin ilk kırk gününde anne ve
bebeğin sağlığına, dış dünyanın tehlikelerinden korunmasına önem verilir.

Lohusa kadına tez zamanda güçlenmesi ve ayağa
kalkması için şerbet, helva gibi şekerli yiyecek ve içecekler verilir;
beslenmesinde daha titiz davranılır.

İkiz erkek bebek dünyaya gelirse Hasan ve
Hüseyin adını koymak hala icrâ edilen ve sıkı bir şekilde işleyen âdetlerden
biridir.

Düğün

Geçmiş yıllarda eş seçimi çoğunlukla görücü
usulüyle olurdu. Erkeğin kıza ilgisini, beğenisini iletmesi için kız kardeşi
veya yengesi aracılık ederdi. Taraflar birbirlerine mektupla veya sözlü olarak bu
aracılarla haber iletirlerdi.

Erkekler için ideal evlilik yaşı, 18-20 yaş
aralığındaydı. Dolayısıyla kızların evlenme yaşı 15-16 olabiliyordu. Erkek
evlat 18’ine girdiğinde ailesi gelin aramaya başlardı. Evvela yakın çevre,
komşular arasında uygun aday aranırdı. Yakın çevrede uygun bir aday bulunamazsa
uzak yerlerden de gelin aranırdı.

Erkeğin annesi, ablası veya yengesi
beğendikleri gelin adayı için görücüye giderler. Bu ziyaretteki amaç gelin
adayının fiziki yapısı, güzelliği, temizliği, oturması ve kalkmasını tahlil
ederek nihai bir karara varmaktır.

Kız istemeye gidildiğinde iki tarafın
ebeveyni sohbete başlar, damat sessizce oturur. Gelin adayı kahve servisi için
gelir, en son damada gelecek şekilde kahve servis eder. Damadın kahvesine tuz
koymak yaygın bir adettir. Gelin adayı damadın kahveyi içmesini bekler. Tuzlu
olmasına rağmen kahveyi içip içmediğine göre damat nezdindeki hatırını, damadın
samimiyetini ölçmüş olur. 

Kahveler içildikten sonra sıra asıl meseleye
gelir; erkeğin anne ve babası “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle” diye söze
girip kızı isterler. Kız tarafı olur verirse söz kesilmiş sayılır. Kimi
yörelerde hemen orada söz yüzükleri takılır.

Kurulacak evin eşyasının maddi yükü her iki
tarafın anne ve babasının sorumluluğundadır.

Hıdırellez’in evlenecek olan çiftlere bolluk
ve refah getireceğine inanılır. Bu inancın etkisiyle bazı yörelerde düğün
gününü Hıdırellez gününe denk getirmeye dikkat edilir.

Nişan esas itibariyle davetlilerin
şahitliğinde kız ve erkeğe yüzük takılması olayıdır. Nişan merasiminden sonra
erkek tarafı, içinde mendil, peşkir, havlu gibi eşyalar bulunan bohçayı çıkarıp
bir masanın üzerine koyar. Bohçanın üzerine tülbentle kapatılıp, masayla
birlikte davetlilerin arasında gezdirilir. Davetliler bu vesileyle yanlarında
getirdikleri hediyeleri masaya bırakırlar. Hazırlanan bu bohça ve toplanan
hediyeler gelin tarafına verilir. Nişandan sonra bu defa kız tarafı, erkek evi
için bohça hazırlar. Bu bohçada damadın yakınları için günlük kullanım eşyaları
bulunur.

Düğünden bir önceki gece kına gecesi tertip
edilir. Yöresel oyunların oynandığı kına gecesine gelin ve damadın akrabaları,
komşuları, arkadaşları gibi yakın çevre iştirak eder. Gelinin eline kına
yakılırken, gelinin etrafında dolanan, mani ve türküler söyleyen kızlar onu
ağlatmaya çalışırlar.

Yakın çevreyi düğün davet ederken mendil,
havlu gibi küçük hediyeler gönderilir. Hediyeli düğün davetlerine okuntu veya
davet denir.   

Düğün sabahı (…) misafirlere ikram edilmek
üzere damat evinde keşkek, pilav, kuru fasulye gibi yemekler pişirilir.

Damadın yanında düğün günü boyunca tüm
işlerine yardımcı olmak üzere sağdıç bulunur. Sağdıç düğün günü boyunca damadın
eli-ayağı gibidir.

Yöre düğünleri salonlarda müzikli, eğlenceli
olabildiği gibi mevlit ve Kur’an okunarak da düzenlenebilir. Dini nikâh düğün
günü yapılır. Misafirlere yiyecek, içecek veya kuruyemiş ikram edilir. Gelin ve
damada para veya altın olarak hediyeler takılır.

Düğün günü damat, çalgılar eşliğinde
mahalledeki evlerin önünden geçerek gelin evine kızı almaya gider.

Düğün bittikten sonra erkek evinde kısa bir
mevlit merasimi yapılır. Bunun ardından damat, büyüklerinin elini öper. Evdeki
diğer misafirler damadın sırtını yumruklayarak onu gerdek odasına sokarlar.

Düğünden bir sonraki gün “duvak günü” olarak
anılan gündür. Bu günde gelin tüm çeyizlerini yatak odasını süsleyecek bir
şekilde sergiler. Eve gelen komşu ve misafirler bu çeyizlere ve eve bakarak
“Hayırlı olsun” dileklerini iletirler.

Ölüm

Baykuş ve zamansız öten horoz ölümü işaret
eder.

Karga evin bacasına yuva yaparsa, o evden ölü
çıkacağına inanılır.

Evin önünde köpek uluması da ölüme işaret
sayılır.

İnanışa göre şeytan ölecek kişinin imanını
çalmak için onun yanına elinde soğuk bir bardak suyla gelir ve imanını terk
etmesi karşılığında suyu ona vereceğine söyler. Bu nedenle öleceği düşünülen
kişinin dudaklarına sık sık su damlatılır. Böyle kişilerin yanı başında Kur’an
okunur.

İnanışa göre gözleri açık ölen kişinin gözü
dünyada kalmıştır. Bu nedenle ölen kişinin gözleri açıksa hemen kapatılır.

Mevtanın ağzı, çenesinin altından eşarpla
bağlanır. Ayakları da kasılıp çekilmesin diye bağlanır. Bazı yörelerde mevtanın
üzerindeki giysiler makasla kesilir ve yıkanır. Bunun nedeni, mevtanın canının
elbiselere geçtiği inancıdır.

Cenazeler bekletilmez; akşam vakti ölen bir
kişi ertesi gün öğle veya ikindi vaktinde defnedilir. Eğer cenazeye katılmak
için uzaktan gelecek olanlar varsa defin, bir sonraki güne tehir edilir.

Cenaze günü, sabah saatlerinde camiden selâ
okunup, ölüm ilanı verilir. Mevta, dini teamüllere göre, teneşir tahtasının
üzerinde yıkanır ve kefenlenir ve tabuta konur.

Ölen kişi defin için bekletilirken pamuklu
bir bezle sık sık yüzü silinir. “Rahat suyu” denen bu uygulamanın, ölünün
ruhunu ferahlatacağına inanılır.

Tabut musalla taşına konulup, namaz için
sadece erkekler olmak üzere saf tutulur. İmam, toplanan cemaatten mevta için
helallik istedikten sonra defin işlemine geçilir. 

Mevta, başı kıbleye bakacak şekilde mezara
yerleştirilir.

Defin işlemi bittikten sonra cenaze evine
taziye ziyaretleri yapılır. Bu ziyaretler çok kısa tutulur. Taziye
ziyaretlerinde yiyip-içmek yoktur. Defin gününün akşamında ölü evinde mevlit ve
Kur’an okunur. Mevlit için gelen misafirlere şeker ve meyve suyu ikram edilir. Ölünün
yedisinde ve kırkı çıkınca yine mevlit okunur.

Ölen kişinin ardından namaz, oruç ve zekât
gibi borçlarına kefaret olması için belli bir miktar para (bu paraya ıskat
denir), ihtiyaç sahiplerine dağıtılır.

Ölen kişinin kabrinin temiz tutulmasına
gayret edilir.

Karataş, Abdullah. (2017), Samsun İl 19 Mayıs İlçesinde Geçiş Dönemi
Adetleri
, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz mayıs Üniversitesi,
Fen-Edebiyat Fakültesi, Samsun

İlgili Makaleler