Kimdir

Salvador Allende Gossens kimdir? Hayatı

Salvador Allende Gossens kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1908-1973) Şilili siyaset adamı ve devlet başkanı. Halk Birliği iktidarı sırasında başkan­lık yapmış ve parlamenter yoldan sosyalizme geçişi savunmuştur. Salvador Ailende Gossens, Valparaiso’da doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. 1932’de Şili Üniversitesi’nde tıp öğrenimini tamamladı. Öğrencilik yılla­rında siyasetle ilgilenmeye başladı; 1933’te Şili Sosya­list Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. 1937-1945 arasında milletvekilliği yaptı. 1938-1942 arasında Devlet Başkanı Pedro Aguirre Cerda’nın kurduğu Halk Cephesi hükümetinde sağlık bakanı olarak çalıştı. 1943’te Sosyalist Parti genel sekreterliğine getirildi. 1945’te senato seçimlerini kazandı ve bir süre sonra da senato başkanı oldu. 1952, 1958 ve 1964 başkanlık seçimlerine sosyalist ve komünist partilerin oluşturduğu ittifakın adayı olarak katıldı. Ancak, bu seçimleri kazanamadı. 1970’tc sosyalist, komünist ve diğer sol partilerin oluşturduğu Halk Birliği koalisyo­nunun adayı olarak başkanlık seçimlerini kazandı ve Şili Devlet Başkanı oldu. 1973 Eylülü’nde yapılan askeri darbe sonucu öldürüldü.

Allende’nin yönetime geldiği dönemde Şili’yi Latin Amerika’daki öteki azgelişmiş ülkelerden ayı­ran özelliklerden biri güçlü bir parlamenter geleneğe sahip olmasıydı. 1920’lerde kurulan sol partiler halk kesimlerinden, özellikle işçi örgütlerinden geniş des­tek görmüştü. Demokratik kurumların gelişmiş olma­sı dolayısıyla Şili’ye “Latin Amerika’nın İngiltere’si” adı da verilmekteydi.

1938’de Aguirre Cerda’nın devlet başkanı seçil­mesiyle, radikal, sosyalist ve komünist partilerden oluşan ve ulusal bir sanayi kurmayı amaçlayan Halk Cephesi iktidara geldi. Ailende bu hükümette sosya­list partinin bir üyesi olarak sağlık bakanı oldu. 1941’de Aguirre Cerda’nın ölümünden sonra dağılan Halk Cephesi, 1952’de sosyalistlerin ve komünistlerin ittifakıyla yeniden kuruldu. Bu ittifakın adayı olarak başkanlık seçimine katılan Ailende seçimi kazanamadı ve Ibanez devlet başkanı oldu. 1958’de sosyalistler ve komünistler Halk Eylem Cephesi’ni (FRAP) kurdu­lar ve ortak aday olarak yine Allende’yi önerdiler. Ancak, Şili iç politikasında önemli etkisi olan ABD’ nin desteklediği muhafazakâr Alessandri başkanlık seçimini az bir farkla kazandı.

1963’ten sonra ABD, Şili’de reformcu bir alternatifi desteklemeye başladı. Güçlenen sol hareket karşısında gerek duyulan bu alternatifi Hıristiyan Demokrat Parti adayı Frei temsil ediyordu.

1964 başkanlık seçimlerinde sosyalıst-komünıst ittifakın adayı olan Ailende karşısında Hıristiyan Demokratlar’ın adayı Frei devlet başkanı oldu. Frei yönetiminin ihracata yönelik reformcu iktisadi büyü­me modeli, uygulamada büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Hıristiyan Demokratlar’ın reform politi­kasının yol açtığı hayal kırıklığı sonucunda kitleler, radikal talepler öne sürmeye başladılar. 1966’dan sonra toprak işgalleri ve grevler tüm ülkeyi kapladı. 1970’e gelindiğinde ülke ekonomisi, yüksek enflas­yon, ekonomik durgunluk, işsizlik, ödemeler dengesi açığı ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler gibi büyük sorunlarla karşı karşıyaydı.

1970 başkanlık seçiminde, sermaye kesiminin muhafazakâr kanadı Alessandri’yi aday gösterdi, re­formcu kesimi ise Hıristiyan Demokrat Parti’den Tomic’i destekledi. Öte yandan sosyalist, komünist ve öteki küçük sol partilerin Halk Birliği adı altında oluşturduğu koalisyon Salvador Allende’yi ortak aday gösterdi. 4 Eylül 1970’tc yanılan başkanlık seçimim Ailende kazandı ve Kasım ayında kabinesini ilan etti. Devrimci Sol Hareket (MIR) sosyalizme geçişin devrim yoluyla gerçekleşeceğini savunmakla birlikte, hükümeti dışardan desteklemeyi kabul etti.

Salvador Ailende Şili’de parlamenter yoldan sos­yalizme geçişi gerçekleştirebileceği inancındaydı. Ül­kede çoğulcu bir anayasal düzenin var olması, işçi örgütlerinin gelişkin bir nitelik göstermesi ve geniş bir siyasal hoşgörü düzeyinin bulunması, Allende’nin bu düşüncesine temel oluşturuyordu. Halk Birliği koalis­yonu, işçilerin ve ücretlilerin desteklediği partiler arasında bir koalisyondu ve temelde işçilerle orta kesimler arasındaki ittifakı geliştirmeyi amaçlıyordu. Halk Birliği’nin hedef aldığı güçler ise emperyalizm ve ülke içindeki tekelci sermaye idi.

Allende’nin seçimleri kazanması hem ABD’yi hem de Şili sermaye kesimini tedirgin etmişti. ABD, Şili’ye iktisadi yardımı durdurdu. Bankalardan büyük ölçüde para çekildi ve yurt dışına sermaye kaçırıldı. Hıristiyan Demokrat Parti’yi destekleyen ılımlı ke­simler “bekle-gör” politikası içine girerken, Ulusal Parti’yi destekleyen kesimler baştan beri Allende’ye karşı kesin tavır aldı. International Telephone and Telegraph Corporation (ITT) gibi uluslararası şirket­ler ise Ailende yönetimini devirmek için çabalara giriştiler. Amerikan Haberalma Teşkilatı CIA (Cen­tral Intelligence Agency) Allende’nin seçilmesini ön­lemek için 1962-1970 arasında 11 milyon dolar harcamıştı.

1971 yılı Şili-ABD ilişkilerinin gitgide bozuldu­ğu bir yıl oldu. ABD’nin tepkisini çeken en önemli gelişme, Ailende yönetiminin ekim ayında Amerikan bakır işletmelerini millileştirme kararı oldu. Bu kara­rın ardından Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun kasım ayında Şili’ye bir ay süren bir ziyarette bulunması, ABD’nin Ailende yönetimine karşı açık bir tavır almasını hızlandırdı.

Ailende hükümeti ilk yılında geniş çapta kamulaştırmalara yöneldi. Maliye ve bankacılık sektörünün % 90’ı, ihracatın % 80’i, ithalatın % 55’i hükümet denetimine geçti, iktisadi alanda Ailende yönetimi işçilerle orta kesimlere gelir aktarımını öngörüyor­du. Keynesci bir yöntemle, bu kesimlerin satın alma güçleri yükseltilerek aralarındaki ittifakın güçlenmesi sağlanacaktı. Birinci yılın sonunda hükümetin uygu­ladığı iktisadi program olumlu sonuçlar verdi; iktisadi canlanma sağlandı, işsizlik oranı düştü, düşük gelirli­lerin tüketim düzeyi yükseldi.

Ailende yönetimi 4 Nisan 1971’de yapılan yerel seçimlerde oyların % 50,9’unu aldı. Bu arada muhale­fetin çoğunlukta olduğu mecliste sürekli engelleme­lerle karşılaşılıyordu. Ayrıca., Sosyalist Parti içindeki sol kanat, yönetime daha radikal davranması konu­sunda baskı yaparken, parlamento dışı muhalefetin baskısı da artıyordu. Köylülerin toprak işgalleri devam ediyor, MIR tarafından desteklenen bu eylem­lere güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi sonucunda yer yer çatışmalar oluyordu. Sağ muhalefetin ilk önemli sokak gösterisi ise Castro’nun ziyareti sırasında orta kesimlerden kadınların boş tencerelerle yaptığı yürü­yüş oldu. Piyasadaki mal darlığını protesto amacını güden gösteriden sonra çıkan çatışmalar sonucunda hükümet, ordunun yardımına başvurmak zorunda kaldı. Santiago’da sıkıyönetim ve gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

1972’de ekonomik göstergeler olumsuz işaretler vermeye başladı. Özellikle tarımsal üretim, artan talebi karşılamamaya başlamıştı. Öte yandan ödeme­ler dengesi açığı Ailende yönetiminin besin maddeleri ithal etmesini sınırlıyordu. 1971’de talep artışı stok­lardan, ithalattan ve yatırım fonlarından karşılanmıştı. Ancak 1972’de bu olanaklar sonuna dek kullanılmıştı. Bu yüzden hükümet, Merkez Bankası vasıtasıyla para basmaya yöneldi. Sonuç, bütçe açığının büyümesi ve enflasyonun artması oldu. Sermaye sahiplerinin yeni yatırımlara yönelmemesi ve ülkeden yabancı sermaye çıkışının hızlanması da bunalımı derinleştiren etken­lerdi.

1972’de Şili-ABD ilişkileri hızla bozuldu. Ocak ayında Nixon, millileştirilen şirketlere yeterli tazmi­natı ödemeyen Şili gibi ülkelere karşı daha sert bir politika izleyeceğini açıkladı ve Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası kararıyla Şili üzerinde baskı uygulamaya başladı. Şili’nin borç ve kredi taleplerinin reddedilmesinin yanı sıra, eylül ayında Kennecott Bakır Şirketi Şili’nin bakır ihracatını boykot edeceğini ilan etti.

1972 Eylülü’nden başlayarak gelişen olaylar sol güçlerin birlikte davranmasına yol açtı. Bir askeri darbe hazırlığını ortaya çıkaran MIR, Komünist Parti ile çelişkilerini bir süre dondurup sağ güçlere karşı gösterilerde ortak tavır almaya karar verdi. Darbe söylentileri üzerine Genelkurmay Başkanı General Prats silahlı kuvvetlerin anayasal düzenin yanında olduğunu açıkladı. Ekim ayında orta sınıflar Ailende yönetimine karşı harekete geçti. ABD tarafından desteklenen kamyon sahipleri grevi, daha sonra kü­çük dükkân sahiplerinin ve fabrika sahiplerinin de katılmasıyla tüm ülkeye yayıldı. Üretim ve dağıtım durma noktasına geldi.

İşçiler ise kısa zaman içinde karşı harekete geçti. Sahipleri tarafından kapatılan fabrikalar işçiler tara­fından işgal edildi ve üretime açıldı, işçiler kendi aralarında dağıtım sistemleri kurarak malların dağıtı­mını gerçekleştirdiler. Ailende olaylardan dolayı kim­senin cezalandırılmayacağını ve iktisadi bunalımdan dolayı durumları bozulan dükkân sahiplerine yardım yapılacağını açıkladı. Sağ muhalefet siyasal istikrarın sağlanması ve Mart 1983’tcki meclis seçimlerinin yapılabilmesi için ordunun kabine içinde temsil edil­mesini istiyordu. Ailende bunu da kabul etti ve MIR’dan ve partisinin sol kanadından gelen tüm eleştirilere karşın, kasım ayında kurduğu yeni bakan­lar kuruluna üç general aldı.

1973 yılı Ailende yönetimi ile sağ güçler arasın­daki mücadelenin keskinleştiği ve eylül ayında askeri darbeyle noktalandığı bir dönem oldu. Ocak ayında hükümet, tüm tarımsal ürünlerin dağıtımı üzerinde devlet denetimi kurulacağını ilan etti ve işverenler örgütünün büyük tepkisiyle karşılaştı.

Bu arada, yaklaşmakta olan meclis seçimleri için kampanya yoğunlaşmıştı. Mart ayında yapılan seçim­lerde Halk Birliği, oyların % 43,4’ünü alarak iktidarı­nı sağlamlaştırdı. Bu sonuç sağ partiler açısından anayasal yoldan hükümeti devirme olanağının orta­dan kalkması anlamına geliyordu; çünkü güvensizlik oylaması için gerekli 2/3 çoğunluğun sağlanması artık olası değildi. Böylece seçim yolunun tüketildiğini gören sağ muhalefet, güç kullanma yolunu, yani ordu müdahalesi seçeneğini benimsemeye başlıyordu.

Nisan ayında Hıristiyan Demokratlar’ın Başkanı Frei, partisinin bundan böyle Halk Birliği ile hiçbir şekilde işbirliği yapmayacağını açıkladı. Nisan ve mayıs aylarında ülke yaygınlaşan çatışmalara sahne oldu. Haziran ayında kamyon sahipleri tekrar greve başladılar. Bunu 29 Haziran’da Albay Roberto Sauper önderliğindeki darbe girişimi izledi. Genelkur­may Başkanı Prats’ın da katılmasıyla kısa zamanda bastırılan darbe girişimi üzerine ülkenin en büyük sendikal kuruluşu olan CUT, işçileri fabrikaları işgal etmeye çağırdı. Ailende ise, işgal edilen fabrikaların eski sahiplerine geri verilmesini istedi; Hıristiyan Demokratlar’la uzlaşma yollarını denedi ve ordunun kabineye katılmasını önerdi. Ordu kabineye katılmak için dört koşul öne sürdü. Bunların kabul edilmesi, Halk Birliği programının terkedilmesi anlamına geli­yordu. Allende’nin koşulları reddetmesi üzerine sivil yönetim ile ordu arasındaki görüş ayrılıkları ilk kez açığa çıktı.

Ağustos ayında Hıristiyan Demokratlar’ın sü­rekli baskıları sonucunda Ailende, 4 generali bakanlar kuruluna almak zorunda kaldı. Ancak, sağ kesimin baskılarının artması üzerine, anayasal rejime bağlılığı ile bilinen Genelkurmay Başkanı General Prats “or­dunun birliğini korumak için” istifa etti. General Prats’ın yerine General Pinochet’nin genelkurmay başkanlığına getirilmesiyle, orduda darbe yanlıları ağırlık kazandı. 22 Ağustos’ta Meclis, Silahlı Kuvvetler’e “anayasanın ihlaline yol açan koşullara son vermesi” çağrısında bulundu. Bu arada ordu içindeki kimi kesimlerin darbe hazırlığı içinde oldukları ortaya çıktı. Ailende, ordudaki darbeci faaliyetler karşısında etkin bir tutum almadı; ordu içinde kendine yakın unsurlarla herhangi bir bağlantı kurma çabasına da girmedi. Öte yandan, gerek MIR’in ordu içinde yürüttüğü çalışmalar, gerekse işçi ve köylülerin ülke çapında eyleme geçmesi, ordu üst yönetiminin tepki­sini şiddetlendirdi. Savaş uçakları gösteri uçuşları yapmaya başladı. MIR ve öbür radikal sosyalist hareketler, olası bir askeri darbeye karşı hazırlanmaya başladılar. Ancak hem kendi aralarındaki eşgüdüm hem de kitle örgütlenmeleri ile aralarındaki organik bağlar yeterli değildi. Ailende yönetimi de bu bağın güçlenmesinde etkili olamadı.

Önceleri denetimindeki partiler eliyle sosyalist hükümeti etkisiz kılmaya çalışan sermaye kesimi, siyasal iktidarında açılan boşluğu yine siyasal önlem­lerle doldurmaya çalışıyordu. Ancak, askeri darbe arefesindeki dönem için farklı bir durum söz konusuy­du. İlk kez bu kesimin toplumsal egemenliği büyük bir tehlike ile karşı karşıya idi. Ülkedeki yüzlerce fabrika ve çiftlik işçiler tarafından işgal edilmişti. Bu koşullarda, yerli ve yabancı sermaye çevreleri bir çözüm olarak askeri darbeyi destekledi.

Orta sınıfların önemli bir bölümü açıkça Ailende yönetiminin karşısında yer alıyordu. Hükümetin ilk yılında elde etmiş oldukları ekonomik kazançlar daha sonraki yıllarda ortadan kalkmıştı. Bunun da ötesin­de, yaygınlaşan fabrika ve toprak işgalleri ve sosyalist bir devrim olasılığından ürkmeye başlamışlardı. Ülke­de düzeni sağlayacak ve mülkiyet hakkını garanti altına alacak bir yönetimi desteklemeye gönüllüy­düler.

ABD ise darbeden haberdardı. Nixon Hüküme­ti, ABD’nin Şili büyükelçisini darbeden birkaç gün önce Washington’a çağırmıştı.

11 Eylül günü Genelkurmay Başkanı General Pinochet emrindeki ordu komutanları Allende’ye bir muhtıra sundular. Muhtırada, Halk Birliği, yarı-askeri grupları eğitmek ve örgütlemekle suçlanıyor; silahlı kuvvetlerin ülkeyi Marxizm’in boyunduruğun­dan kurtarmak ve kanun ve nizamı yeniden kurmak amacında olduğu belirtiliyordu. Allende’nin istifa etmesi isteniyor ve Santiago’da sokağa çıkma yasağı ilan ediliyordu. Komutanlar Allende’ye teslim olması için yarım gün süre tanımışlardı! Ancak, teslim olmayı kabul etmeyen Ailende, başkanlık sarayına girmeye çalışan askerlerle çatışırken öldürüldü. Aske­ri yönetim resmi açıklamasında Allende’nin intihar ettiğini duyurdu. Karısının, cesedini görmesine izin verilmedi.

Darbeden sonra Şili’de yoğun bir baskı dönemi başladı. İlk aylar içinde on binlerce insan öldürüldü. Santiago ve diğer kentlerde tutuklular stadyumlara kondu.

Darbeden sonraki gün kongre feshedildi. Anaya­sa süresiz askıya alındı. Halk Birliği’ni oluşturan partiler yasadışı ilan edildi. Hıristiyan Demokrat ve Ulusal Parti’nin faaliyetleri geçici olarak askıya alındı. Tüm siyasal faaliyetler yasaklandı. Basın denetim altına alındı.

Allende döneminde tutuklanan faşist Anavatan ve Özgürlük Partisi militanları askeri yönetim tarafın­dan serbest bırakıldı. Korporatist nitelikte ve sosyalist bir yönetimin tekrar başa gelmesini önleyecek yeni bir anayasa hazırlanmaya başlandı. Ocak 1974’te Pinochet, ordunun beş yıl daha iktidarda kalacağını ilan etti.

Askeri yönetimin öngördüğü yeni iktisadi ve sosyal politikalar, Şili’de bundan böyle eskisinden oldukça farklı yeni bir dönemin başlayacağının gös­tergesiydi, iktisadi alanda ülke ekonomisi tümüyle uluslararası rekabete açılıyordu. Koruyucu gümrük duvarları ve ithalat kısıtlamaları kaldırıldı. Bu önlem­lerle Şili’de ithal ikamesi yoluyla sanayileşme dönemi kapanmaktaydı. Yeni ekonomik politika “Chicago Okulu” olarak bilinen ve Milton Friedman’ın başkan­lığındaki iktisatçılar grubu tarafından biçimlendirilmekteydi. Ülke ekonomisi içinde kamu yatırımlarının payı azaltıldı, kaynaklar büyük ölçüde özel teşebbüsün hizmetine sunuldu. Enflasyonu düşürmek iddiasıyla işçi ücretleri donduruldu.

Toplumsal örgütlenme alanında askeri yönetim korporatist bir örgütlenme modelini benimsiyordu. İlk adım olarak, eski devlet başkanlarını ve Pinochet tarafından atanan üyeler ile işçi, işveren ve meslek örgütlerinden temsilcileri içinde barındıran bir Devlet Konseyi oluşturuldu, ikinci olarak, sendikalar yerine, karar verme ya da pazarlık yetkisi olmayan mesleki komiteler kurulmasını öngören bir yasa çıkarıldı. Toplu sözleşme sistemi yerine zorunlu uzlaşma siste­mi getirildi, grevler yasaklandı. Yasama, yürütme ve yargı güçleri silahlı kuvvetlerin ve askeri bürokrasinin denetimine girdi.

Ailende olayının özelliği, çoğulcu demokrasinin görece gelişmiş olduğu azgelişmiş bir ülkede parla­menter yoldan sosyalizme geçiş denemesinin güçlük­lerini göstermesidir. Ailende, siyasal kurumlaşmayı ve sosyal düzeni değiştirmek için, hem ABD emper­yalizmini hem de Şili sermaye kesimini karşısına alırken bu iki gücün demokratik çözümlerden vaz­geçme ve bir askeri darbe seçeneğine yönelme eğilimi­ni yeterince değerlendirememişti.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 5. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983