Bilim

Sağlık Nedir? Tanımı

Ruyalar/iyilik-yapma” 110″ 166″ SAĞLIK

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kabul edilen “bedensel, zihinsel ve toplumsal olarak tam bir iyilik hali” tanımına rağmen sağlık, belirsiz bir kavram olmaya devam etmektedir. Bu belirsizlik büyük ölçüde kavramın tanım anlamının alabildiğine geniş olmasından ve tanımın içerdiği alt-tanım gruplarıyla ilgili bir fikir birliği sağlanamamasından kaynaklanmaktadır. Bir yandan insanın yaşam koşulları; hijyen, beslenme, ekonomik refah, eğitim ve hatta içinde bulunulan yönelim biçimi insan sağ­lığım doğrudan etkilerken, bir yandan da insanın kendini sağlıklı, ya da sağlıksız ola­rak algılamasına yol açan sübjektif değer­lendirmeler sağlık tanımında önem taşı­maktadır. Tutarlı bir sağlık tanımı için mut­laka belirlenmesi gereken ‘hastalık nedir?’,

‘Normallik nedir?’ sorularının cevapları net bîr biçimde bîr türlü verilememektedir. Modern tıp, hastalıklara yol açan etkenleri tam olarak saptayamadığı gibi, saptayabildiği çok sayıda etkenin karşılıklı ilişkilerini de bilememektedir. Zihin ve bedenin, zihin sağlığı ve beden sağlığının ayrı ayrı ele alınmaları sağlık tanımında yeni karışıklıklara düşülmesine neden olmaktadır. Dahası, sağlık teknolojisindeki gelişmeler, sağ­lık hizmetlerinin çeşitlenmesi ve bu hiz­metlerde çok sayıda işgücünün istihdamı, ülkeler arasındaki ekonomik düzey farkla­rıyla birleşince sağlık sorunlarının farklı­laşması sonucunu doğurmaktadır. Geri kal­mış olarak nitelenen ülkelerde hijyen ve yeterli beslenme koşullarının olumsuzlu­ğundan kaynaklanan hastalıklar, denetle­nemeyen doğumlar, eğitimsizlik en önemli sağlık sorunları iken, bunlar gelişmiş sana­yi toplumlarında yerlerini zihinsel rahatsızlıklara, trafik ve iş kazalarına, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılıklarına, cinsel yoldan bulaşan hastalıklara bırakmaktadır.

Fakat birçok tanımı belirsiz kavram gibi sağlık kavramı da, toplumun ve insan hayatının temel dinamiklerinden olmaya devam etmektedir. Hemen her insanın kendine göre bir sağlık anlayışı, her yönetim biçiminin bir sağlık politikası vardır. Günümüzün modern toplumlarında bireylerin ve yönetimlerin sağlığa bakışını modern tıbbın bilimsel önkabulleri ve çalışmalarından ürettiği sonuçlar belirler.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 1958’de yaptığı sağlık tanımı, özellikle koruyucu hekimlik alanında tartışmasız kabul görmektedir: “Sağlık, yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve toplumsal olarak tam bir iyilik halidir.” Sağlığı, olumlu ölçütlerden yola çıkarak belirlemeye çalışan bu tanım, gerçeğe değil, ideale yöneliktir. Bu tanıma göre günümüz dünyasında yaşayan hiç kimsenin sağlıklı ol­madığım söylemek mümkündür. Kaldı ki, bu tanım, modern tıbbın bilimsel önkabulleriyle de tam bir karşıtlık halindedir. Çün­kü modern tıp araştırma ve uygulamaların­da J. Bentham’ın 1789’da yaptığı, “sağlık, hastalığın olmaması halidir” tanımına uy­gun bir çalışma izlemektedir. Modern tıbba göre hastalık, bireyin nesnel (objektif) iş­levlerinde bir bozukluk olması ve öznel (sübjektif) bir rahatsızlık, yeteneksizlik hali hissetmesidir. Her hastalığın, bazıları teknolojik yetersizlikler yüzünden saptanmasa bile, ölçülebilir işaretleri vardır. Beden, zihnin taşıyıcısı değil üreticisidüt Zihinsel rahatsızlıklar son tahlilde bedendeki (beyindeki) bir bozukluğun sonucu olup onlarda ölçülerek, som ulaştırılabilirler, insanın bedensel ve zihinsel gelişiminde kal ıh m birincil, kültür ve çevre ise ikincil rol oynarlar. Normal olanı tesbit etmenin tek yolu İstatistiksel araştırmalardır. Normal, çoğunluk tarafından paylaşılan durumdur. Normallik ve sağlıklılık her zaman aynı anlam­lara gelmezler. Örneğin, üstün zekâlılık ve­ya fazla güçlü olma, normal olmayan du­rumlar oldukları halde, zihin ve beden sağ­lığına olumlu katkıda bulunurlar. Ya da ter­sine birçok insanda rastlanması nedeniyle diş çürükleri normal, fakat sağlıksızlık işa­retidirler. Toplumun normlarıyla aynı özel­likleri taşıma şartı bulunmamakla birlikte, toplumun normlarına uyum gösterme zihin sağlığında vazgeçilemez niteliktedir. Üs­tün zekâlılık çoğunluğun taşımadığı bir özelliktir, ama zihinsel olarak sağlıklı olabilmek için üstün zekâlılar çoğunluğa uymak zorundadırlar. Zihin sağlığmdaki topluma uyumun beden sağlığmdaki karşılığı çevre şartlarına uyumdur.

Yukarıdaki bilimsel önkabullerden hareket eden modem tıp, insanı çeşitli organ-sistemlerine (sinir sistemi, solunum sistemi, sindirim sistemi gibi) ayırarak inceler; ulaşabildiği en küçük birime (örneğin hücre içi yapılara) giderek organ sistemlerinin yapılarını ve işleyişlerini anlamaya çalışır; yapı ve işlev bozukluklarını saptar; bu bozuklukların nedenlerini araştırır. Araştırmalarının sonuçlarına göre hastalıkları ka­baca, doğuştan-kalıtımsal hastalıklar, bes­lenme bozuklukları, bulaşıcı hastalıklar, neoplazmlar (urlar, kanserler), bedenin yıp­ranmasına (dejeneratif) ve bağışıklık meka­nizmasındaki yetersizliklere (immün defi-sit) bağlı hastalıklar, kaza ve örselenmelerin yol açtığı durumlar, iatrojenik hastalık­lar (tıbbi yanlış uygulamaların neden oldu­ğu hastalıklar) ve nedeni bilinmeyen (idio-patik) hastalıklar olmak üzere kategorilere ayırır. Belirlediği bu hastalıkları iyileştirmek için değişik tedavi biçimleri (ilaç, cerrahi vb.) uygular. Tedavisi mümkün olmayan kalıcı özürlere yol açan hastalıklara maruz kalmış bireylerin iş ve gündelik hayatlarını en az yardanla sürdürebilmelerini sağlamak için (rehabilitasyon) uğraşır. Özellikle değiştirilebilir yaşam koşullarında ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan hastalıkların ortaya çıkmaması için koruyucu önlemler alır.

Fakat modern tıbbın çalışma ve uygulamaları her zaman böyle kesin ve düz bir çizgi izlemez. Bütür. bu işlemler için dev bir teknolojiye, yeni kurumlaşmalara, çek sayıda insan gücüne ihtiyaç vardır. Her ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyi bu ihtiyaçları karşılayamadığı gibi, çoğu zaman uygulanan genel ekonomik politikalarla, sağlık hizmetlerinin gerektirdiği politikalar arasında uzlaşmazlıklar ortaya çıkar. Mo­dern dünya ülkeleri arasında gelişmişlik dü­zeylerine göre yapılan aynm, genellikle sağlık alanına da aynı biçimde yansır. Ge­lişmiş ülkeler, sağlık hizmetlerini iyi örgüt­lemiş; gelişmemiş ülkeler sağlık hizmetle­rini iyi örgütleyememiş ülkeler olarak kar­şımıza çıkar. Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla, geliş­memiş ülkeleri gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarmak için çalışmalar yapılır. Modern tıbbın elde ettiği basanlardan gelişmemiş ülkelerin de azami ölçüde yararlanabilmesi amaçlanır.

Modern tıbbın sağlık alanında elde ettiği başarılar,

a) Aşılar ve antibiyotikler aracılığıyla ve koruyucu hekimlik alanındaki uygulamalarla salgın bulaşıcı hastalıkların insanlara verdiği zarann önemli miktarlarda azaltılması,

b) Tıp teknolojisinin sağladığı yeni teşhis ve tedavi teknikleriyle hastalıklarla başetmede yeni yollar bulunması,    

c) Genetik danışmanlık aracılığıyla bazı kalıtsal hastalıkların, bebeğin anne karnındaki durumunu tesbit edebilen aygıtlar aracılığıyla gelişmiş bozukluklarının önceden belirlenebilmesi ve ortaya çıkışlarının engellenmesi,

d) Bütün bunların sonucu olarak bebek Ölüm hızlarında azalma sağlanırken ortalama yaşam süresinin artırılması şeklinde sıralanabilir. Fakat bütün bu başarıların bedelleri oldukça tartışmalıdır. Modem tıp, geleneksel tıbbın tersine konu olarak hastalığı değil, hasta bedeni; amaç olarak sağlığı değil, normalliği ele alması; iktidarla bağlantılı yeni kurumlaşmalar oluşturması; başanlannın gerçek başarılar olmadığı; insanlara mutluluk sağlamadığı noktalarında çeşitli yazarlar tarafından eleştirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde her yeni tıbbî başanyı yeni amansız hastalıkların, artan psikolojik rahatsızlıklann izlemesi bu eleştirileri doğrular niteliktedir.

Sağlık kavramının böylesine belirsiz olduğu şartlarda “sağlık yönünden gençlik yaş grubunda ölüm nedenlerinin en önemli bölümünü trafik kazaları ve intiharların oluşturduğu gelişmiş ülkeler mi, yoksa fazla nüfusları, hızlı bebek ölümleri ile bulaşıcı hastalıkların pençesindeki gelişmemiş ülkeler mi daha iyi durumdadır?” sorusu daha uzun süre net biçimde cevaplanamayacaktır.

Erol GÖKA – SBA

İlgili Makaleler