Kimdir

Sadrettin Konevî kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Sadrettin Konevî kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: Sadrettin Konevî bir Türk düşünürüdür. Konya’da tanınmış ve kendisine Konevî lâkabı verilmiştir. H. 606/M. 1210 da doğmuş, H. 673 /M. 1274 de ölmüştür. Kendi hayatı hakkında an-Nafalıat al-İlâ­hiye ve Şerh Hadis al-Erbâin adlı yapıtlarında bilgi vermiştir. Tanınmış İslâm Filozofu Muhyiddin b. al-Arabî’nin Konevî’nin yetişmesinde etkili olduğu söylenir. Moğol istilâsından Konevî de etkilenmiştir. Özel­likle Moğolların hilâfet merkezi olan Bağdadı alması Konevî’yi üzmüş­tür. Mısır ve Arabistan’da bir süre dolaşan Konevî yaşamını tasavvufî çalışmalarla geçirmiştir.

Başlıca yapıtları şunlardır:

Konevî’nin felsefesi tasavvufî bir karakter taşır. İzlediği yöntem sezgi yoludur. Gönül temizliğinin, insanı gerçekleri ve Tanrısal gizleri öğrenmeğe götüreceğine inanır. Konevî, aklı temel ilke gören felsefeci­lerin ve kelâmcıların yöntemlerini beğenmemiştir. Ona göre akıl, olsa olsa Şeriat sorunlarını anlamağa yardım eder. Tanrı’nın varlığının en büyük kanıtı, olgun insanın bulunmasıdır. Tanrı’yı herkes aynı biçimde kavrayamaz. Her insan Onu kendi yeteneğine göre kavrar. Konevî, varlığı türlü mertebelere ayırmıştır. Ceberut âlemi, soyut anlamlar âlemidir. Melekut âlemi idealar âlemidir. Ancak daha başka âlemlerden de söz eder. Konevî, bu düşüncelerini tutarsız bir biçimde açıklamıştır. Ona göre, İdealar âlemi ruhlar âlemi ile cisimler âlemi arasındadır. Yarlık mertebesini tanıma ve duyma âlemi de vardır. Buna mülk veya halk âlemi de denebilir.

Konevî’ye göre, evren birlik halinde büyük bir olgudur, y ani varlık­tır. İnsan da birlik halinde küçük bir olgudur. Yani kendi başına var olan küçük bir evrendir. İnsan, güzlik ve güç sıfatıyle yansıyan Tanrı’yı seyredebilir. Tanrı insan değildir. Onun bir biçimi de yoktur. O evrenle kendini açığa çıkarmıştır. İnsan bu âlemde uyku halindedir. Uyku da düşe benzer. O halde gerçek var oluşu insan ölümden sonra görecek ve kavrayacaktır. Bu dünyada ilâhı coşkuya erişen kimse ol­gun insandır. Olgun insan, evrenin yaratılmasının amacıdır. İnsan ev­renin gizlerine ulaşma yeteneğine sahiptir. İnsanlar üç bölümdür: Bi­rinci bölüme girenler, şuhud denen bir iç güce sahiptir. Bu iç güçle her şeyi tanıyabilirler, özellikle varlıktan yokluğa geçişi yakalayabilirler. İkinci bölüme girenler, Tanrısal varlık aynasında her şeyin özünü bö­lüm bölüm algılarlar. Üçüncü bölüme girenler ise, olgun insanlardır. Tanrı’rın özlerde görünüşüne tanık olanlar, bunlardır. En onur verici mertebe, olgun insanın yaşantısıdır. İnsan iyi, güzel ve olgun davranış­larla bu aşamaya ulaşır.

Konevî inanç sorunlarında Ebu Hanife’nin ve Matüridî’nin görüş­lerini devam ettirmeğe çalışmışsa da tasavvufî fikirlerde Eflâtun’un, Plotinos’un, Muhyiddin b. al-Arabî’nin etkisinde kalmıştır.

 Kaynak: Türk Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri, Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayınları, 1986, ANKARA