ŞA’Bİ KİMDİR? HAYATI VE ESERLERİ
Ebû-Amr Âmir b. Şurahbil el-kûfî, Tâbiîn’in ekâbirindendir. Ecdadı Yemenli ve Himyerî olup kendisi Hemdân kabilesinden bir batın olan (Şa’b) a nisbet edilmiştir. Babasının isminde ihtilâf edilmiştir. Abdu’llâh olduğuna kaail olanlar da vardır. Validesi Fas nahiyesi kurbunda (Celûlâ) denilen mevzi’den seby edilmiş bulunuyordu. Takriben (26) târihinde Kûfe’de doğmuş, (103) târihinde Kûfe’de füc’eten vefat etmiştir.[15]
Tefsirde Ve Sâir İlimlerdeki Mevkii:
Şa’bî pek büyük bir âlim, kudretli bir fakîhdir. Hattâ İmâm-ı A’zam gi bi bir müctehidin hadîs ilminde en yüksek bir şeyhidir. Harikulade bir hâfızaya mâlik idi. Eline kalem alıp hiçbir şey yazmamıştı. Bununla beraber kendisine rivayet edilen binlerce ahâdîs-i şerîfe’yi derhal hıfzeder, hiçbirinin tekrar edilmesine lüzum hissetmezdi. Kendisi derdi ki: “Benim en az rivayet ettiğim şey şiirdir. Maahâzâ eğer istesem size iade etmeksizin bir ay muttasıl şiir inşâd edebilirim.”
Âsim el-Ahvel demiştir ki: “Ben Küfe, Basra, Hicaz ehlinin rivayet ettiği hadîslere Şa’bî’den daha âlim bir kimse görmedim.”
Şa’bî, Ashâb-ı Kirâm’dan beş yüz zâta yetişmiş, Hazret-i Âişe ile Hazret-i Ali’den, İmran b. Husayn, Cerîr b. Abdi’llâh, Ebû Hüreyre, İbn-i Abbâs, Abdu’llâh İbn-i Ömer gibi zevatdan hadîs rivayet eder, kendisinden de İsmail b. Ebî Hâlid, Eş’as b. Misvâr, Ebû İshak, A’meş, İmâm-ı A’zam gibi zâtlar rivayette bulunurlar.
Şa’bî, kırâet İlmini Abdu’r-Rahmân es-Selemî ile Alkame’den rivayet eder. Kendisinden de Muhammed b. Ebî Leylâ rivayette bulunur. El-Hâri-sü’1-A’ver’den de hesab öğrenmiştir.
Şa’bî zamanının İbn-i Abbâs’ı sayılırdı. Bununla beraber Tefsir hususunda gayet mümsik davranır, ihtiyatkâr bulunurdu. Tefsîr’e âid beyanâtı bütün rivayet tarîkına müsteniddir.
Şa’bî birçok hadîs rivayet etmiştir. Şu hadîs-i Şerifi de Abdu’llâh İbn-i Ömer’den rivayet etmektedir :
Müslim-i kâmil o mü’.mindir ki, lisânından, elinden Müslümanlar selâmette bulunur. Bihakkın muhacir de odur ki, Allâhu Teâlâ’nın nehyettiği şeyleri terk eder.”
Şa’bî der ki : “İlim, cehil; cehil de ilim olmadıkça kıyamet kopmaz” Şa’bî, bir aralık Muhtâr-ı Sakafî’den kaçarak Medîne-i Münevvere’de ikaamet etmiştir. (83) târihinde İbn-i Eş’as ile beraber Cemâcim vak’asında da hazır bulunmuştu. Maamâfih Haccâc’ın katlinden kurtulmuş, bu hareketi afvedilerek kendisi Küfe kadılığına tâyin edilmiştir.
Rivayete nazaran Şa’bî, Abdü’l-Melik b. Mervân tarafından sefaretle Kayser-i Rûm nezdine gönderilmişti. Vazifesini îfâ ettikten sonra bir mektubu hâmil olarak vatanına avdet etmiştir. Abdü’l-Melik mektubu okuyunca aralarında şöyle bir muhavere cereyan etmiş :
— Şa’bî! Biliyor musun Kayser mektubunda ne yazmış?
— Hayır, bilmiyorum.
— Yazmış ki, “Senin dindaşlarının hâline şaşılır, nasıl olmuş da sefirini Halîfe yapmamışlar?.”
— Yâ Emîre’l-Mü’minîn! O yalnız beni gördü. Seni görmüş olsa idi böyle yazmazdı.
— Hayır, o, bu yazısı ile seni öldürmek için beni tahrik etmek istemiş.
Filhakıyka Kayser’in, o sözleri bu maksatla yazmış olduğu muahhar en Kayser’in kendi ifâdesinden anlaşılmıştır.
Velhâsıl : Şa’bî, gayet âlim, fâzıl, şâir, mütefekkir bir zât idi. Rahmetu’llâhi aleyh.
Me’hazlar:Umdetü’l-Kaarî,Dürrü’l-Mensûr,Tezkiretü’l-Huffâz,Takrî-bü’t-Tehzîb,Mevzûâtü’l-Ulûm, Kaamûsu’l-A’lâm,[16]
KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi