Sabahattin Ali Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Sabahattin Ali. Toplumsal gerçekçi hikâye, roman yazarı ve şair (Gümülcine 25 Şubat 1907 – Kırklareli 2 Nisan 1948).
Yaşamı
Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey’in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyle, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit’in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921). Balıkesir Muallim Mektebi’nde başlayan ortaöğrenimini İstanbul Muallim Mektebi’nde tamamladı (1927). Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yaptı (1927-1928). Maarif Vekâleti’nce yükseköğrenim için Almanya’ya gönderildi (1930). Aydın, Konya ve Ankara’da Almanca öğretmeni olarak çalıştı. Devlet Konservatuvarı’nda dramaturg ve öğretmen olarak gjrev yaptı. Konya’daki görevi sırasında arkadaşlarına okuduğu bir taşlamasının bazı mısraları Cumhurbaşkanı’na “ima yoluyle hakaret” anlamı taşıdığı için bir yıl hapse mahkûm edildi (1932). İçimizdeki Şeytan (1940) romanında üniversite ve sanat çevrelerindeki toplumsal -siyasal akımların temsilcilerini konu edinmişti. Eserde Alman faşizmini savunan yazarları (Peyami Safa), Türkçü-Turancı yazar ve bilim adamlarını (Nihal Atsız, Zeki Yelidi Togan, Mükrimin Halil Yınanç) hatırlatan kahramanlar canlandırılmış ve yergi konusu yapılmıştı. Bunun da etikisiyle Orhun dergisi sahibi Nihal Atsız, Sabahattin Ali’yi komünistlikle suçladı (1944). Bunun üzerine Sabahattin Ali, Nihal Atsız’ı mahkemeye verdi.
Sabahattin Ali bir süre sonra bakanlık emrine alındı; kendisine yönelen baskılar karşısında istifa ederek İstanbul’a yerleşti. 1946’da Aziz Nesin’le birlikte toplumcu mizah dergisi Markopaşa‘yı çıkarmaya başladı. Bu sırada yergili masallarının yer aldığı Sırça Köşk (1947) kitabı Bakanlar Kurulu kararıyla toplatıldı. Sanatçı, TBMM kürsüsünden “Markopaşa’nın kökü dışardadır” diyen CHP Gaziantep milletvekili Cemil Sait Barlas (gazeteci yazar Mehmet Barlas’ın babası)’ına Markopaşa’da çıkan “Topunuzun köküne kibrit suyu” yazısı yüzünden Paşakapısı cezaevinde 3 ay hapis cezası çekti. Cezaevinden çıktıktan sonra yazı hayatından uzaklaştı; geçimini kamyon taşımacılığıyle sağlamağa başladı.
Ölümü
Tek parti yönetiminin şiddet ve baskı uygulamaları yüzünden Türkiye’den bir süre uzaklaşmağa karar verdi. Pasaport almak istemişse de, alamamıştır ve sınırdan Bulgaristan’a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948’de Bulgaristan sınırına yakınlarında, Kırklareli Istranca Ormanları’ndaki dere yatağında bulundu. Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
Edebi Kişiliği
Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir’de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 – 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, toplumsal eğilimli ilk öyküsü “Bir Orman Hikayesi” Resimli Ay‘da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930).
Sabahattin Ali’nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmıştır. Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır. Aldırma Gönül, Leylim Ley ve Benim Meskenim Dağlardır gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler bestelenmiş ve kitlelere mal olmuştur.
Sabahattin Ali, çocukluğunu geçirdiği, daha sonra görevleri sırasında türlü yönlerini tanıdığı, hapishanelerinde çeşitli ke simlerinden insanlanyle yan yana bulunduğu, sorunlanyle yüz yüze geldiği Anadolu’ya hikâye ve romanlarında yer verdi.
Sabahattin Ali’nin eseri 1950’lerden sonra güçlü biçimde gelişen köy konulu edebiyat ürünlerinin başlıca temellerinden biri oldu. Onun hikâyelerinde (Değirmen, 1935; Ses, 1937; Yeni Dünya, 1943; Sırça Köşk, 1947) yoksul köylülerin yaşantısı, toprak veya su yüzünden çatışmaları, ağa baskısı, kanunların uygulanmayışı gibi konular dile gelir. Tabiatı, Anadolu görünüşlerini canlı bir gözlem ve sıcak bir yakınlıkla dile getiren bu hikâyeler daima birer gerçek olaya dayanır.
Sanatçının köy-kasaba çevresine ait gözlemleri, hikâyelerinin yanı sıra, Türkiye’de köy romanının ilk önemli başarılarından Kuyucaklı Yusuf ta da (1937) yansıtılmıştır. 20. yy. başında Nazilli ve Edremit çevresini konu edinen bu roman eşraf baskısını, yönetim çevrelerinin güçsüzlüklerini gösterir.
Eserleri, Şiir, Bestelenen Şiirleri, Öyküleri, Oyunları, Romanları, Derlemeleri, Çevirileri