Edebiyat

Rıza Tevfik Bölükbaşı Kimdir Hayatı Edebi Kişiliği

Rıza Tevfik Bölükbaşı.  Şair, düşünür ve siyaset adamı (D. 1868, eski Edirne’nin Bulgaristan’da kalan kısmı Cesirmustafapaşa – 31 Aralık 1949, İstanbul)

Gençliği

Mutasarrıf Mehmed Tevfik Bey’in oğludur. İlköğrenimini babasının öğretmenlik yaptığı Mûsevî okulu, İstanbul’daki Alliance Israelite’de tamamladı. Rıza Tevfik, kuvvetli hâfızası ile iki yılda İspanyolca ve Fransızca’yı öğrendi. Rüştiyeyi (Ortaokul) babasının kaymakam olduğu Gelibolu’da bitirdi. 1885’de Galatasaray Lisesi’nde bir yıl okuduktan sonra Mektebi Mülkiyeye girdi. Çıkardığı Muavin adlı gazetede hürriyetçi fikirleri yaydığı gerekçesiyle okuldan atılınca, Tıbbiye Mektebi’ne geçti; bir Sirkeci kahvesinde hürriyet üzerine yaptığı konuşmadan sonra tutuklandı, muhbiri dövdüğü için hapsedildi, fakat cezaevinde tutukluları ayaklandırdığı için de serbest bırakıldı. Tıbbiye’yi ancak 1899’da bitirip doktor olabildi.

İttihat ve Terakki’ye Girişi

Eczayı Tıbbiye müfettişliğine atandı, o zamanlar gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki’nin çalışmalarına katıldı ve güçlü hatipliğiyle şöhret kazandı. Bir yandan da Selim Sırrı (Tarcan) ile birlikte beden eğitimi öğretmenliği yaparaken, felsefeyle uğraşarak dönemin edebi, felsefi, siyasi mecmualarında felsefeyle ilgili yazılar yazdı. Dârül Fünun’da felsefe dersleri verdi.

Rıza Tevfik, siyasi alanda da çalışmış, İttihat ve Terakki’nin iktidara geçtiği yıl, Edirne’den milletvekili seçilmiş, daha sonra isyancı mizâcıyla, çok geçmeden İttihatçılardan ayrılarak onların karşısına geçti. Balkan Harbinin İttihatçılar yüzünden çıktığına inanıyor ve hele I. Dünyâ Harbine girilmesini hiç istemiyordu. Bu sebepten İttihatçılara muhalefeti bir kin hâline geldi. Onlarla mücâdele için Hürriyet ve İtilaf Partisine katıldı ve ilk idare meclisi üyeleri arasında yer aldı. Bu sırada, vaktiyle çok hakâret ve iftira ettiği II. Abdülhamid’den özür dileyen şiirler yazdı.

Sevri İmzalaması ve Milli Mücadele Karşıtlığı

Mütareke yıllarında bu partinin iktidara geçmesiyle Maarif nazırlığına (1918), Şûrayı Devlet (Danıştay) reisliğine getirildi (1919). Ancak Damat Ferid Hükümeti’nin baş temsilcisi olarak Sevr Antlaşması’nı imzalamağa gitmesi (10 Ağustos 1920), antlaşmayı imzaladığı kalemi öğretmenlik yaptığı Amerikan Koleji’ne hediye etmesi ve Kuvâ-yı Milliye hareketine karşı çıkması gençlik üzerindeki eski etkisini yok etti: öğrencilerinin büyük tepkisi karşısında Darülfünundaki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Bir süre sonra da TBMM tarafından Yüzellilikler’le birlikte yurt dışına çıkarıldı. 1922’den itibaren 21 yıllık ömrünü, vatan hasretinin sızlanışları içinde Mekke ve Amman gibi yerlerde geçirdi. Af Kânunu’ndan istifâde ederek, 1943’te kendi ifâdesiyle, “Hesaplaşmak için değil vedâlaşmak için” yurda döndü. 31 Aralık 1949’da vefat etti. Kabri Zincirlikuyu Asrî Mezarlığındadır.

Felsefeciliği

Rıza Tevfik kendisini filozof olarak görmesine rağmen, gerçek anlamda bir filozof değildi. Türk düşünce tarihindeki önemi, batı medeniyetinin ve düşüncesinin tartışmasız kabul edildiği bir dönemde, İslâm medeniyetine gereken önemi vererek Doğu ile Batı’yı birbirine yaklaştırması, batı felsefesini asıl metinlerden inceleyerek tanıtmış olmasıydı.

Rıza Tevfik, Ahmet Şuayib ve M. Cavit ile çıkardığı Ülumi İçtimaiye ve İktisadiye dergisinde felsefi yazılar yazdı. Türkiye’de ilk defa Rehberi İttihadı Osmani’de ve sonra Dârülfünun’da verdiği felsefe dersleriyle gerçek anlamda batı düşüncesini tanıtmış, geniş bilgisi ve heyecanlı kişiliğiyle genç kuşakları etkiledi. Rehberi İttihadı Osmani’deki ders notlarını Felsefe dersleri adıyla 1914’te yayımladı. Bilgi dergisinde, Celâl Nuri’nin çıkardığı Edebiyatı Umumiye’de, İctihad’da (1913), Peyamı Sabah’ta çıkan makaleler edebi_sahsiyetler/riza_tevfik” 201″ 221″ inin yanı sıra, batı ve doğu dillerindeki karşılıklarıyle birlikte bir felsefe sözlüğü (Kamusu felsefe) hazırlıyordu (yarım kalmıştır). Bu sıralarda diğer felsefecilerle birlikte Maarif Nezareti’nin isteği üzerine Istılahatı Felsefiye Lugatı’nı (Felsefe terimleri sözlüğü) tamamladı.

Edebi Kişiliği

Okul hayâtından beri isyancı, ferdiyetçi, o gün için dillerde dolaşan hürriyete tutkun, disiplinsiz ve her şeye muhâlif mizâcı ile tanınır. Felsefî nesir, edebî inceleme, tenkit ve şiir türlerinde eser vermiştir.

Şiir denemelerine genç yaşta başlayan Rıza Tevfik, Serveti Fünun anlayışına uygun ve aruz ölçüsüyle başarılı örnekler vermişti. Bu anlayışın ürünü olan Gelibolu’da Hamza Bey sahili başlıklı şiiri ona ilk ününü sağlamıştı; fakat Türk edebiyatındaki asıl yerini, halk edebiyatını yeniden değerlendirmenin ürünü olan âşık tarzı söyleyişleriyle kazandı. Başarılı şiir örneklerini 1915’ten sonra veren Rıza Tevfik, özellikle saz şairlerinin kullandığı koşma ve divan tarzındaki şiirlerinde, samimi duyuşları ve konuşma dilini kullanmadaki başarısıyle batı edebiyatının etkisinde olan edebiyat dünyasına halk şiirini tanıtıp sevdirdi.

Çocukluğundan beri başına gelenler ve bilhassa gurbette geçen acı yılların tortusu, çoğu şiirlerine bezginlik, hüzün ve kötümserlik hâlinde sinmiştir. Her zaman içli ve ilhamcı şiire meylettiği için bilgiçliğe sapmamış, didaktik (öğretici) şiiri benimsememiştir. En çok, koşma nazım şeklini kullanmıştır.

Hece veznini ısrarla savunduğu halde, aruz ve heceyi birlikte kullanmıştır. Mecaz dünyâsı zengin ve tâzedir. Şiirinde konu ve temalar çok geniştir. Gurbet üzüntüsüyle karışık vatan ve gençlik özleyişlerini sanki gözyaşı damlaları hâlinde şiirleştirmesi bakımından Rıza Tevfik edebiyatımızda benzersizdir.

Meşrutiyet’ten sonra yaygınlaşan hececi şiirin öncüsü olmakla birlikte, Rıza Tevfik Osmanlıcayı ve aruz ölçüsünü kullanmakta bir sakınca görmemişti. Bu açıdan, halk şiirini yeniden ele alıp milli söyleyişten yararlanılabileceğini gösteren ilk şairdir Tekke şiirini, özellikle bektaşî – alevî nefeslerini yakından incelemiş olan Rıza Tevfik, bu şiirlerdeki taşlayıcı yönlerin etkisiyle bazı yergi şiirleri de kaleme aldı. Kaba softaları, gericileri yeren taşlamaları yanında siyasal çekişmelerini dile getiren ve karşı çıktığı kişilere yönelen sert yergileri de vardır.

Eserleri

İnceleme: Les textes houroufis (Hurufî metinleri), 1909,  1918, Tevfik Fikret. Hayatı, Sanatı, Şahsiyeti, 1945,   
Felsefe Abdülhak Hamid ve Mülâhazât-ı Felsefiyesi, Felsefe Dersleri, 1914, Mufassal Kâmûs-ı Felsefe (c harfine kadar), 1914,   
Çeviri: Rubaiyatı Ömer Hayyam, 1922, (Hüseyin Dâniş ile birlikte)
Şiir: Serabı ömrüm, 1934,  
Hatırat: Biraz da Ben Konuşayım

İlgili Makaleler