Edebi Şahsiyetler

Richard Henry Tawney Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

TAWNEY, Richard Henry (1880-1962)

İngiliz, tarihçi. 16.yy İngiltere tarihiyle ilgili çalışmalarıyla tanınmıştır.

30 Kasım 1880’de Hindistan’da, Kalküta’da doğdu, 16 Ocak 1962’de Londra’da öldü. Babası Kalküta’ daki Başkanlık Koleji’nin müdürüydü. İngiltere’ye döndükten sonra Rugby School’da Yunan ve Latin edebiyatı öğrenimi gördü. 1903’te Oxford Üniversite-si’ne bağlı Balliol College’ı bitirdikten sonra Londra’ nın Toynbee Hail bölgesinde sosyal hizmet görevlisi olarak çalıştı. 1906-1908 arasında Glasgow Üniversi-tesi’nde iktisat dersleri verdi. 1905’te İşçi Eğitim Derneği’ne (Workers’ Educational Association) üye oldu. 1947’ye değin süren üyeliği sırasında, 1928-1944 arasında derneğin başkanlığını yürüttü. Oxford Üni-versitesi’nde düzenlenen işçi eğitim kurslarında çeşitli dersler verdi. I.Dünya Savaşı’nda orduya katılan Tawney, 1916’da ağır bir biçimde yaralandı. 1918’de öğretim görevlisi olarak Balliol College’a, bir yıl sonra da okutman olarak London School of Econo-mics’e geçti. 1931’de iktisat tarihi profesörü oldu.

Bilimsel görevlerinin yanı sıra savunucularından olduğu Fabian Sosyalizmi doğrultusunda birçok siyasi etkinlikte bulunan Tawney, birçok kez İşçi Partisi’ nden milletvekili seçimlerine katıldıysa da başarılı olamadı. Başarısız öğrencilerin okuldan çıkarılma yaşının yükseltilmesi, işçi eğitiminin yaygınlaştırılması, asgari ücretin saptanması gibi konularda kampanyalar başlattı. II.Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından kısa bir süre Washington’daki İngiliz Büyük Elçiliği’nde çalışma ataşesi olarak görev yaptı.

Tawney, Fabian Derneği yayınları arasında yayımlanan The Acquisitive Society (“Sahiplenici Toplum”) ve Equality (“Eşitlik”) adlı kitaplarında kapitalist sistemi eleştirdi, insanların yalnızca gelir elde etmek için değil, kendilerini işe yarar hissetmek için de çalıştıklarını vurgulayarak, kapitalist toplumdaki sahiplenme normunun yanlış bir norm olduğunu ve toplumsal düzeni bozduğunu ileri sürdü. Aynı kitapta topluma yapılan hizmet karşılığı olarak almanlar dışında kimsenin bir şey elde edemeyeceği bir sistemin kurulmasını önerdi. Ona göre malın, mülkün, zenginliğin artışının temeli mülk sahipliği değil, iş ve işlev görmek olmalıdır. Ancak, insanların mutluluğu yalnızca ayrıcalıklı olmayan kişilere daha yüksek gelir sağlanmasıyla sınırlanamaz. Çünkü değişiklikler ancak toplumun bütününde yapılırsa başarılı olur. Bu ise ancak devlet tarafından yüksek vergiler ve mirasa el koyma yoluyla toplanan gelirle sağlanabilir. Toplumsal gelirin adil bir biçimde tüketilmesinin yanı sıra, sanayide demokrasinin gerçekleştirilmesi, yani üretimde, fabrika yönetiminde ve teknolojik konularda işçilerin de söz sahibi olması gerekir.

İlgili Makaleler