REFLEKS
REFLEKS
Refleks terimi,
organizmanın dış dünyadan aldığı uyanlarla, bilinçli kontrolün etkisi
olmaksızın merkezi sinir sistemi aracılığıyla cevap vermesi şeklinde
tanımlanabilir. Örneğin, gözün en dış kısmındaki kornea tabakasına bir
cisimle dokunulduğunda göz kapakları hemen kapanır; göze ışık lutulduğunda göz
bebekleri küçülür ya da serbest konumda salınan ayağın bulunduğu diz kapağının
altındaki kirişe vurulduğunda ayak dizden itibaren bir miktar ileri doğru
fırlar.
Organizma doğuştan
itibaren birçok refleks mekanizmasıyla donanımlı bir durumdadır. Refleks,
organizmanın işlevsel birimidir. Refleks sayesinde merkezi sinir sistemi
organizmada süregiden olayların düzenlenmesini sağlar.
Refleksin sinir
sistemi fizyoloj isindeki temel önemine rağmen, refleks mekanizmaları hakkında
ilk bilgiler ancak XIX. yüzyılın ortalarında edinilmeye başlamıştır. Bu alanda
nörofizyolog Sherrington’un çabaları tarihsel bir Önem taşımaktadır.
Organizmadaki
refleksler, merkezi sinir sistemine belli bağlantı yollarını izleyerek ortaya
çıkarlar. Reflekslerin mekanizmasını anlamak için bazı kavramlara ihtiyaç vardır:
Refleks eyleminin oluşturduğu anatomik yapıya refleks arkı denir. Arkın başlangıcındaki
reseptör (akıcı), dışardan gelen uyarılan alır. Reseptörde uyaranın oluşturduğu
değişikliğin merkeze (synaps) iletim işlevi getirici sinir hücresinin
(afferent neuron) yükümlüğündedir. Merkez; getirici ve götürücü sinir
hücrelerinin birbirlerine bağlantı oluşturdukları yerdir. Periferdeki organın
durumundan haberdar olan merkez, nasıl bir cevap verileceği bilgisini götürücü
sinir hücresi aracılığıyla (effe-rent nevron) cevabı eylem olarak verecek olan
organa (bu bir kas veya salgı bezi olup effector organ denir) bildirir. Organ
gerekli cevabı verince refleks eylemi ortaya çıkmış olur. Fakat bu refleks
mekanizması anlatımı organizmanın alabildiğine karmaşık ve anlaşılması zor
refleks işlevinin basitleş-
tirilip,
minyatürleştirilmiş şeklidir. Yoksa birçok refleks arkı ve ona göre biçimlenmiş
birçok refleks türü vardır.
Buraya kadar
anlatılanlar organizmanın doğuştan getirdiği ve türün bütün bireylerinde
varolan ve oluşumları için merkezi sinir sisteminin en üst yapısı olan beyin
kor-teksine gerek olmayan reflekslerdir. Organizmanın davranışının doğuştan
refleksler le sınırlı olmadığını, Öğrenme sürecinin davranışın yapısında özel
bir önemi bulunduğunu düşünen araştırmacılar, Pavlov’un XX. yüzyılın başında
gerçekleştirdiği çalışmalarından beri öğrenme yoluyla sonradan kazanılan
reflekslere şartlı refleks demektedir. Şartlı refleksler, doğuştan reflekslerden
farklı olarak sonradan öğrenilirler, türe değil bireylere özgüdürler;
organizmanın yaşamı boyunca sürmeyip pekiştirilmez-lerse kaybolabilirler; beyin
kabuğu oluşumlarında temel öneme sahiptirler.
Erol GÖKA