Sosyoloji Tarihi

RASYONELLEŞME VE BÜROKRASİ Max Weber

Genel olarak “toplumsal aktörlerin kişisel-olmayan ilişkiler bağlamında çevrelerin- deki dünya üzerinde daha fazla denetim kurmak için bilgiye giderek daha çok baş- vurmaları…” (Marshall, 1999, s.11) şeklinde akılcı bir hesaplama olarak tanımlana- bilen rasyonelleşme, yukarıda belirtildiği gibi çok defa Weber sosyolojisinin mer- kezinde yer alan en önemli kavram olarak kabul edilir (Ritzer, 1996, s.135). Yine Weber’in çalışmalarında rasyonelleşme kavramının birçok farklı biçimde kullandığı daha önce belirtilmişti. Bununla birlikte, Weber’in çalışmalarında en çok for- mel/biçimsel rasyonalite (formal rationality) denilen rasyonelleşme tipi üzerinde durduğu konusunda literatürde genel bir görüş hakimdir (Ritzer, 1996, s.27). We- ber’de formel rasyonaliteyi anlamanın en iyi yolunun ise onu başka bir rasyonali- te tipi olan tözsel rasyonalite (substantive rationality) ile karşılaştırmak olduğu sa- vunulur (Marshall, 1999, s. 67-68). Buna göre tözsel rasyonalite ulaşılmak istenen herhangi bir hedefin eşitlik, adalet gibi nihai insani değerlere göre değerlendiril- mesini içerirken, formel rasyonalite bir hedefe ulaşmada en etkili araçların, nihai insani değerlerden bağımsız olarak hesaplanmasını içerir.

Weber’in çalışmalarında rasyonelleşmenin, özellikle de formel rasyonalitenin en tipik örneğini bürokrasi oluşturur (Ritzer, 1996, s. 27, 136). Weber formel ras- yonalitenin en tipik örneği olarak gördüğü bürokratik rasyonelleşmeyi özellikle otorite tipleri çalışmasında yer alan yasal-ussal otorite ile ilişkilendirir. Başka bir ifadeyle, Weber “ideal bürokrasi” anlayışını yasal-ussal otorite üzerinden geliştir- miştir. Weber’de bürokrasi yasal-ussal otorite tipine dayalı belirli bir yönetim ve örgüt tipidir ve bu bakımdan diğer yönetim ve örgüt tiplerinden ayrılır. Weber’e göre, toplumdaki iktidar ve otorite ilişkileri tarihsel süreçte toplumun bürokratik- leşmesine neden olmuştur. Modern toplumda bürokrasi gücünü yasalardan alan bir egemenlik biçimidir ve ona göre, bürokrasi “her biri uzmanlaşmış bir işlevi yerine getiren çok sayıda birey arasındaki işbirliğinin sürekli örgütlenmesi” olarak tanımlanmaktadır (Kızılçelik, 1994, s.266).
Weber’e göre (1996, s.290-293), çağ- daş bürokrasinin somut işleyiş biçimi şöyledir: Birincisi, Yazılı kurallar örgüt içinde yer alan her bireyin hareketini belirler. Resmi yetki alanları kurallara göre düzenlenmiştir ve belli ilkeleri var- dır. Bürokraside işbölümü ileri düzeye ulaşmıştır. Kurumun amaçlarının yerine getirilmesi için kişilerin resmi görevleri belli kurallar çerçevesinde dağıtılmıştır.

Bu resmi görevlerin yerine getirilmesi
için gerekli emir verme yetkisi dengeli bir şekilde dağıtılmıştır. işlerin düzenli ve sürekli yürütülmesi için yetkilerin kullanılması belli kurallar altına alınmıştır. Sade- ce genel kurallara uygun niteliklere sahip olan kişiler istihdam edilmektedir.

ikincisi, kesin bir hiyerarşi vardır. Görev hiyerarşisi yetki düzeylerine göre be- lirlenmiştir. Küçük görevlilerin yüksek görevlilerce denetlenmesini sağlayan ast-üst ilişkisi vardır. Parçalanmış illerin koordinasyonunu sağlamak için otorite merkezi- leşmiştir. Yukarıdan aşağıya doğru uzanan bir emir zinciri vardır. Hiyerarşi içinde en üst daire kendinden bir aşağıdaki birimi kontrol eder.
Üçüncüsü, çağdaş bürokrasinin yönetimi yazılı belgelere (dosyalara) dayanır. Bundan dolayı çok sayıda memur istihdam edilir. Çalışanları, maddi araçları ve dosyaları ile birlikte bu birime kamu sektöründe daire özel sektörde ise büro de- nir. Memurlar tam gün ve maaşlı çalışırlar. Daire ya da büronun yönetimi uzman- lık eğitimini gerektirmektedir. Kişilerin örgüt içinde kariyer yapmaları beklenir. Terfi yetenek, kıdem veya her ikisine bağlı sağlanır.
Dördüncüsü, büro ve dairenin gelişmesine paralel olarak resmi işlerin niteliği buralarda çalışanların çalışma kapasitelerini tam olarak kullanmalarını gerektirir.
Beşincisi, işyerinin yönetimi öğrenebilir genel kuralara bağlıdır. Bürokratlar belli kurallara uymakla yükümlüdür. Bu kurallar kapsamlı ve istikrarlıdır. Bu ku- rallar hukuk, kamu yönetimi ve iş idaresini içerir ve özel bir eğitimi gerektirir.
Altıncısı, örgütte çalışan insanlar maddi kaynakların sahibi değildir. Yani bü- rokraside memurlar çalıştıkları dairelerin, oturdukları masaların veya kullandıkları büro aletlerinin sahibi değildirler (Giddens, 2000, s.307).
örgüt tipidir ve bu bakımdan diğer yönetim ve örgüt tiplerinden ayrılır. Weber’e göre, toplumdaki iktidar ve otorite ilişkileri tarihsel süreçte toplumun bürokratik- leşmesine neden olmuştur. Modern toplumda bürokrasi gücünü yasalardan alan bir egemenlik biçimidir ve ona göre, bürokrasi “her biri uzmanlaşmış bir işlevi yerine getiren çok sayıda birey arasındaki işbirliğinin sürekli örgütlenmesi” olarak tanımlanmaktadır (Kızılçelik, 1994, s.266).
Weber’e göre (1996, s.290-293), çağ- daş bürokrasinin somut işleyiş biçimi şöyledir: Birincisi, Yazılı kurallar örgüt içinde yer alan her bireyin hareketini belirler. Resmi yetki alanları kurallara göre düzenlenmiştir ve belli ilkeleri var- dır. Bürokraside işbölümü ileri düzeye ulaşmıştır. Kurumun amaçlarının yerine getirilmesi için kişilerin resmi görevleri belli kurallar çerçevesinde dağıtılmıştır.
Bu resmi görevlerin yerine getirilmesi
için gerekli emir verme yetkisi dengeli bir şekilde dağıtılmıştır. işlerin düzenli ve sürekli yürütülmesi için yetkilerin kullanılması belli kurallar altına alınmıştır. Sade- ce genel kurallara uygun niteliklere sahip olan kişiler istihdam edilmektedir.
ikincisi, kesin bir hiyerarşi vardır. Görev hiyerarşisi yetki düzeylerine göre be- lirlenmiştir. Küçük görevlilerin yüksek görevlilerce denetlenmesini sağlayan ast-üst ilişkisi vardır. Parçalanmış illerin koordinasyonunu sağlamak için otorite merkezi- leşmiştir. Yukarıdan aşağıya doğru uzanan bir emir zinciri vardır. Hiyerarşi içinde en üst daire kendinden bir aşağıdaki birimi kontrol eder.
Üçüncüsü, çağdaş bürokrasinin yönetimi yazılı belgelere (dosyalara) dayanır. Bundan dolayı çok sayıda memur istihdam edilir. Çalışanları, maddi araçları ve dosyaları ile birlikte bu birime kamu sektöründe daire özel sektörde ise büro de- nir. Memurlar tam gün ve maaşlı çalışırlar. Daire ya da büronun yönetimi uzman- lık eğitimini gerektirmektedir. Kişilerin örgüt içinde kariyer yapmaları beklenir. Terfi yetenek, kıdem veya her ikisine bağlı sağlanır.
Dördüncüsü, büro ve dairenin gelişmesine paralel olarak resmi işlerin niteliği buralarda çalışanların çalışma kapasitelerini tam olarak kullanmalarını gerektirir.
Beşincisi, işyerinin yönetimi öğrenebilir genel kuralara bağlıdır. Bürokratlar belli kurallara uymakla yükümlüdür. Bu kurallar kapsamlı ve istikrarlıdır. Bu ku- rallar hukuk, kamu yönetimi ve iş idaresini içerir ve özel bir eğitimi gerektirir.
Altıncısı, örgütte çalışan insanlar maddi kaynakların sahibi değildir. Yani bü- rokraside memurlar çalıştıkları dairelerin, oturdukları masaların veya kullandıkları büro aletlerinin sahibi değildirler (Giddens, 2000, s.307).

Weber’in bir bürokratik yönetim kadrosunun genel özelliklerini nasıl tarif ettiğine ilişkin bir taslak çıkaran David L.Westby bürokratik örgütlenmenin özelliklerinin ve bürokratik memur sınıfının niteliklerinin bir özetini sunmaktadır:
A.Örgütsel Özellikler
1.    Resmi yetki alanları, örgütsel etkinliklerin istikrarlı bir şekilde kurallarla sınırlan- dırılan ve sürekli olarak yerine getirilen resmi görevler olarak atanabilmesi için ku- rallar ile belirlenir.
2.    Merkezi bir otorite altında tesis edilmiş bir otorite hiyerarşisi.
3.    Resmi dairenin özel meskenden ayrılması ve örgütsel görevlerin dosyalarda sakla- nan yazılı belgeler temelinde icra edilmesi.
4.    Daire yönetimi, uzman eğitimini istihdamın temeli farz eder.
5.    Örgütsel etkinlikler tam zamanlı hale gelir.
6.    Yönetim genel kurallara göre işler ve bu kuralların bilgisi “özel bir teknik uzman- lığa işaret eder”.
B.Memurların Nitelikleri
1.    Bir makam sahibi olarak meslektir, yani görev süresinin eğitim ve yeterlilik göster- gesi temelinde belirlenmektedir ve memur gerektiğinde “görev”den ayrılmaya yöne- limlidir.
2.    Belirli bir örgütsel nitelikler ve makamın, memurun statü mevkiini ne kadar belir- lediği arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır.
3.    Memur tayin edilir.
4.    Memur para şeklinde bir maaşla ödüllendirilir.
5.    Memur örgütsel hiyerarşi içerisinde bir kariyer boyunca ilerler. Bu nitelik (4) ve
(5) numaralı niteliklerle birlikte az çalışma gerektiren ücretli pozisyonların yaratıl- masına katkıda bulunur.

Kaynak: Berch Berberoğlu (2009) Klasik ve Çağdaş Sosyal Teoriye Giriş Eleş- tirel Bir Perspektif, Çeviren Can Cemgil, istanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Say- fa:39-40.

Weber, bürokrasiyi ideal bir yönetim aracı olarak tanımlamasına ve pek çok açıdan takdir etmesine rağmen bürokrasinin olumsuz yanlarını da ortaya koymak- tadır. Bu bakımdan bürokratik örgütlerle ilgili çok sayıda çekinceleri vardı. Örne-
ğin, ona göre bürokratik yapı içinde gücü elinde tutan belli bir kesim aynı zaman- da bu yapıyı da yönetmektedir. En büyük korkusu ise bürokratik yaşamın bütün özelliklerine egemen olan rasyonelleşmenin bireysel özgürlük için bir tehdit oluş- turmasıydı (Ritzer, 1996, s.128). Bürokratik yapı içinde çalışanlar sürekli çalışan makinenin dişlilerine benzetilmektedir. Modern bürokrasiler, kendi kurallarına kö- le gibi bağlı bireyler yaratmakta ve bireylerin özgürlük ve özerkliklerini yok et- mektedirler. Bu yüzden bürokrasi insanları “demir kafese” hapsetmektedir. Bürok- rasinin disiplinli çalışma dünyası ile bireylerin özgürleşmesi arasında yaşanan bir gerilim mevcuttur. Weber bürokratikleşmenin ve daha genel olarak rasyonelleşme- nin etkileri konusunda dehşete kapılmıştı; ancak bundan kaçmanın da mümkün olmadığını düşünüyor ve bu nedenle çalışmalarında geleceğin bürokratikleşmeye ait olduğunu yazıyordu (Ritzer, 1996, s.129). Nitekim Weber bürokrasiyi modern kapitalizmin ana parçalarından biri olarak görse de ve bu bakımdan kapitalizme eleştirel baksa da “sosyalizmin çalışma güdüsünü zayışatacağını ve bürokratikleş- menin robotlaştırıcı etkilerini şiddetlendireceğini düşünüyordu” (Edgell, 1993,
 

  Sosyalizm  içinde  kapitalizmle  karşılaştırılabilir  bir  verimlilik  düzeyine ulaşmak bürokraside de büyük bir artış anlamına gelecektir (Ritzer, 1996, s.130).

Weber ve Modernite: Weber’e göre, modern toplumları önceki toplumsal organizas- yon biçimlerinden ayıran şey, yeni sınıf mücadelesi biçimleri değil, rasyonalitenin ortaya çıkışıdır. Kapitalizm ve demokrasinin ortaya çıkısıyla gündelik hayat rasyo- nelleşir ve büyüsü bozulurken, dünya bilim ve aklın etkisiyle gizemli ve büyüsel nite- liklerini yitirir. Kapitalizmin ortaya çıkışıyla ilgili bir faktör olan Protestan ahlâkın- dan modern dünyada bürokrasinin hâkimiyetine ve bilimin saygınlığına kadar, ras- yonalite modern insanların yaşam biçimlerine kurumsal ve öznel düzeyde kök salar. Weber’e göre, bu rasyonelleştirici genel eğilimlere rağmen, toplumsal hayatın komp- leksliği sosyal bilimlerin onu tamamen kavramasını engeller. Kompleksliğe bu saygı kültür alanıyla sınırlı kalmaz, çünkü Weber bilimin nihai değerler konusundaki so- runları çözemeyeceğine inanır; o modern dünyanın birçok tanrı tarafından yönetil- diğini düşünür. Bu plüralizm ayrıca onun sınıf, statü ve parti anlayışını biçimlen- dirir. Üçü iç içe geçse de, her biri kendine ait bağımsız bir mantığa sahiptir.

Kaynak: Kenneth Tucker, Jr. (1998) Anthony Giddens and Modern Social The- ory, Sage Publications, Çeviren: Ümit Tatlıcan. Sayfa:14-33.

İlgili Makaleler