Sosyoloji

Psikolojiye Giriş: Duyular ve Duyum

Duyular ve Duyum

Davranışların oluşması için öncelikli
olarak bir duyusal girdinin olması gerekmektedir.

Duyusal
Eşik

Herhangi bir duyum oluşması için gereken minimum
fiziksel enerji şiddeti mutlak eşik olarak adlandırılmaktadır.

Kişilerarası farklılıklar olsa da duyular
için belirlenen bazı ortak mutlak eşikler

bulunmaktadır.

• Tat: 500 litrelik suda bir gram sofra
tuzu

• Koku: Üç odalı bir apartman dairesi genişliğinde
bir mekânda yayılan bir damla parfüm

• Dokunma: Bir sineğin kanadının yaklaşık bir
santimetre yükseklikten yanağınıza çarpması.

• İşitme: Sessiz bir ortamda altı metre
uzaklıktan bir kol saatinin sesi.

• Görme: Açık ve karanlık bir gecede 50 km
uzaklıktaki bir mum ışığının alevi.

Uyarıcıdaki farklılığı anlama adına
gerçekleşecek en düşük uyarıcı değişikliğine fark eşiği adı verilmektedir.

Eşik-altı
Algı

Bilinçli farkındalık düzeyi ve duyusal eşik
altında kalan dışsal uyarımlar eşik-altı algı olarak tanımlanmaktadır.
Bu tarz uyaranların bilinçli olarak hissedilemese de
potansiyel davranışları etkileyip etkilemediği araştırmaların konusu olmuştur. Eşik-altı
mesajlar özellikle reklamcılar için tüketici davranışlarını değiştirmeye yönelik
olarak kullanılabilmektedir.

GÖRME
DUYUSU

Gözün arka iç kısmını retina denilen bir
tabaka kaplamaktadır. Göz retinasında görme işlevinden sorumlu alıcı hücreler
bulunmaktadır (çubuklar ve koniler). Çubukçuklar karanlık ve aydınlığa tepki
verecek şekilde çalışırlar.
Koniler ise renkli
görmeyi sağlarlar.

Gözümüzde, göz sinirinin göze girdiği yere kör nokta denir. Görmeye karşı duyarsız olan bu
bölgede koniler ve çubuklar bulunmamaktadır.

Görmede
Uyum Süreci

Görmede uyum süreci çubukçuk ve konilerin
duyarlılığının değişmesiyle meydana gelmektedir.

Prosopagnosia: Doğuştan veya sonradan beyinde meydana gelen zedelenme sonucu,
görme organında sorun olmadığı halde yüz tanıma işlevini yerine getirememe
durumudur.
Bu kişiler karşılaştıkları
kimselerin yüzlerini tanımadıkları için gözlerine değil de daha çok araştırır
gibi belirgin özelliklerine bakıp yoğunlaşarak ilişkilerini sürdürmeyi denemektedirler.

Renkleri
Görme

Göze gelen ışığın dalga boyuna göre değişen
farklı renkler renk tonları olarak adlandırılır.

Renk
Görme Kuramları

Kırmızı yeşil ve mavi temel ışık renkleri
olarak tanımlanır. Diğer tüm renkleri bu ışık renkleriyle elde etmek mümkündür.

Temel renklerden yola çıkarak renklerin nasıl
algılandığını açıklayan kuramlardan biri Young-Helmholtz kuramıdır (üç renk kuramı olarak bilinir). Helmholtz’a göre göz
içerisinde bazı koniler kırmızı, bazıları yeşil, bazıları ise daha çok mavi
renge duyarlıdırlar. Beyindeki renk deneyimleri ise bu üç renge duyarlı alıcılardan
gelen sinyaller karıştırılarak oluşturulmaktadır. Bu kuram renk körlüğünü
açıklayamadığı için gözden düşmüştür.

Edward Hering tarafından ortaya konulan karşıt
süreçler kuramına göre rengin algılanmasıyla ilgili durumu rengin şiddetinden
sorumlu siyah-beyaz, rengin tonundan sorumlu kırmızı ve yeşil renklerle sarı ve
mavi renklerle ilişkili üç zıt süreç işletmektedir.

Belirli bir renge bakıldıktan sonra diğer
renk algılanarak baskın hale gelmekte ve bu da ardimge
adı verilen durumu açıklamaktadır.
Örneğin
kırmızı renge uzun bir süre bakıldığında yeşil-kırmızı zıt süreçlerden kırmızı
uyarıcılar uyarılır. Bu süre içerisinde gri zemine bakıldığında yorulan kırmızı
alıcılar yerine yeşil alıcılar harekete geçerek kırmızı olan alanların yeşil
olarak algılanmasına neden olur.

İŞİTME
DUYUSU

Bir nesnenin hareket ya da titreşimi sesi
oluşturur.
Ses dalgaları adı verilen fiziksel
uyarıcılar işitme duyumuna sebep olmaktadır.

Ses dalgalarındaki yoğunluk (desibel) ses
yüksekliği ile ilgili duyumu belirler.


İşitme
Süreci

Ses
Kaynağının Saptanması

Ses kaynağı nasıl saptanır? İnsanlar
gözleri kapalı olsa da sesin nereden geldiğini kolayca tahmin edebilirler.

Sesin kulaklara ulaşımındaki zaman farkı ve
iki kulak arasındaki mesafeden kaynaklanan durum sesin kaynağını doğru şekilde
bulmamıza yardımcı olmaktadır.

KİMYASAL
DUYULAR

Tat
ve Koku Duyusu

Dört temel tat olan tatlı, tuzlu, acı ve ekşidir.
Dilin uç kısmı tatlı, dilin gerisi tuzlu, ekşi
ve acıya daha duyarlı durumdadır.

Burundan çekilen hava ile birlikte beyin
tarafından koku algılanır.
Koku molekülleri
mukozada çözülür ve kıllı alıcılara takılırlar.
Kokuyu
molekülün şekli belirler. Farklı şekiller farklı kokular olarak algılanır.

KİNESTETİK
DUYULAR

Kasların hareketi pozisyonu, kas ve
eklemlerdeki gerilime ilişkin bilgi, bu duyu sayesinde elde edilir.

Denge
Duyumu
: Denge organlarından gelen
duyumlar beyinciğe iletilerek uygun tepkiler için bu duyumlar analiz edilir.

Hareket
Duyumları
: Araç tutması olarak bilinen
durum, denge organlarının yol açtığı bir rahatsızlıktır (sürekli sallandığınız
bir otobüs yolculuğunda kitap okurken görsel bilgi ve denge durumu arasındaki
farklılık araç tutmasına neden olabilecektir).

DOKUNMA
(DERİ) DUYULARI

Derideki alıcılarla dokunma, basınç, sıcaklık
ve ağrı gibi mekanik duyular algılanır. Mekanik alıcıların en önemlisi basınç
duyusunu alan Pacini cisimciğidir. Pacini cisimciği deri altına ve iç organların
duvarlarına yerleşmiştir. Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.

Dokunma duyusunu alan alıcılar Meissner
cisimciği ve Ruffini cisimciğidir.

Deride sıcak duyusunu almamızı sağlayan
Ruffini cisimciğidir.

Güneşte kalındığında deri renginin koyulaşması,
derideki renk hücrelerinin korunma amacıyla ürettiği renk maddesinden ileri
gelmektedir.


Psikolojiye Giriş
Editör: Prof. Dr. Sezen Ünlü
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın nu: 2325
Ekim 2011, Eskişehir