Sosyoloji Tarihi

Psikoloji Biliminin Özellikleri

İlk ünitede de gördüğümüz gibi, insanlar ve evren hakkında pek çok kaynaktan bilgi ediniriz. Ama bu kaynaklar içinde bilim özel bir önem taşır. Bilimi diğer sorgulama ve bilme biçimlerinden ayıran özellikleri kısaca görmüştük. Şimdi bu özellikleri psikoloji bilimi özelinde daha ayrıntılı ele alalım.

Psikoloji Bilimi Tüm İnsanları İlgilendiren Sorularla İlgilenir ve Bu Bilgileri Tüm İnsanlığın Ortak Birikimi Addeder
Etrafımızdaki insanlar hakkında pek çok şeyi merak ederiz. Kendi kendimize sorarız:
“Acaba niye bana öyle dedi?”, “acaba o benim için ne hissediyor?”, “acaba onu en çok ne mutlu eder?” Bu soruları cevaplamaya çalışırken bilimsel yöntemlerin faydasını görebiliriz ama bu gibi şahsi sorularımız psikoloji biliminin kapsamına girmez. Neden?
Çünkü psikoloji bilimi daha genel ve tüm insanları ya da belli insan gruplarını ilgilendiren sorulara cevap arar. Bu bilimin genellenebilirlik özelliğinden kaynaklanır.
Tüm insanlığı ilgilendiren sorularla ilgilenen bilim, tüm insanlığın hizmetine adanmıştır. Örneğin şirketler kendi ürünlerini nasıl daha fazla satabileceklerini görmek için pazar araştırması yaparlar. Bu araştırmalarda anket ve deney gibi bilimsel yöntemlerden yararlanılır ama elde edilen bilgiler tüm insanlıkla paylaşılmaz ve şirket çıkarlarına hizmet eder. Psikoloji bilimi ise bütün insanlığı ilgilendiren bilgiler edinmeyi amaçlar. Bilim tüm insanlığa mal olmuş bir uğraş olduğu için bilimsel bilgiler açıkça paylaşılır. Paylaşılmayan bilgi bilimin bir parçası olamaz,

Psikoloji Bilimi Gözlemlerle Sınanabilir ve Yanlışlanabilir Önermelerden Oluşur

İlk ünitede de gördüğümüz gibi, bilim bağımsızca doğrulanabilecek ampirik gözlemlere dayanır. Bilimin temelinde otoritelerin görüşleri, yaygın inançlar, şahsi sezgiler değil, herkes tarafından nesnel olarak tasdik edilebilecek gözlemler yatar. Bu sebepten dolayı bilim gözlem ve akıl yürütme yoluyla tüm insanların üzerinde uzlaşabileceği önermelerden oluşur. Bugün Freud’un psikanalitik kuramları bilimsel kabul edilmemektedir çünkü önermeler gözlemlerle doğrulanamamıştır. Takdir edersiniz ki ancak herkes tarafından gözlemlenebilen bilgiler üzerinde mutabakata varılabilir.
Bu, bilim insanlarının her zaman görüşbirliği içinde olduğu anlamına gelmez. Bir konu henüz tam anlaşılmamışsa o konu hakkında farklı teoriler üretilir ve bilim insanları bu teoriler arasında hangisinin daha geçerli olduğunu bulmak için de-ney ve gözlemler yapar. En nihayetinde hangi teorinin gerçeğe daha yakın olduğuna karar verecek olan ampirik gözlemlerdir. Uzun vadede bir teoriyi destekleyen gözlemler biriktikçe o konuda bilimsel bir görüşbirliği oluşmaya başlar.

Psikoloji Bilimi Kendi Hatalanm Düzeltecek Bir Mekanizma Üzerine Kurulmuştur
Bilimin diğer bilme biçimlerinden ayrılan bir özelliği kendi hatalarını düzeltecek bir mekanizma üzerine kurulmuş olmasıdır. Bilimsel bilgilere güvenmemizin sebebi budur. Hayatta bazen dediğim dedikçi, Nuh deyip peygamber demeyen insanlarla karşılaşırız. Böyle kişiler bir kere bir şeye inanmışlarsa tersine ikna olmaları imkânsızdır, ortaya koyacağınız hiçbir argüman fikirlerini değiştiremez. Bilim işte bunun tam zıttı bir tavrı benimsemiştir. Bilim insanları ortadaki kanıtlara ve argümanlara bakarak fikirlerini değiştirirler. Yeni gözlemler, yeni teoriler ortaya çıktıkça eskileri gözden geçirilir ve kimi önermeler elenir.
Bu bilimin zayıflığı değil aksine gücüdür. Bilime güvenmemizin sebebi asla değişmeyecek bilgileri şaşmaz bir kesinlikle göstermesi değil, eleştiriye, kendini gözden geçirmeye, eksiklerini tamamlamaya daima açık bir faaliyet olmasıdır. Zamanında kabul görmüş inanışlar bilimsel bir mercekten geçirilmiş olmasa bugün hâlâ dünyanın evrenin merkezinde olduğunu ya da kafatası şeklinden bir insanın karakterini tahlil edebileceğimizi sanmaya devam ediyor olabilirdik.

Psikoloji Bilimi Birikerek İlerler
Newton, ‘Eğer daha ilerisini görebildiysem bunun sebebi devlerin omuzları üzerinde durmamdır,’ demiştir. Newton bu sözüyle kendinden önce gelen bilim insanlarının kendi bilimsel faaliyetlerine katkısından bahsetmektedir. Her yeni nesil araştırmacı bilimsel yolculuğuna geçmişten süzülüp gelmiş bilgi birikimini özümseyerek başlar. Bilgi üretimi bu birikimin üzerine inşa edilir. Bu süreç uzun vadede bilginin sistematik biçimde birikimine yol açar. Elbette, kimi zaman daha önceki nesillerin bulgu ve teorileri reddedilebilir. Ama yine de her nesil önceki nesillerin ürettiği yöntem ve bilgileri kendine çıkış noktası alır. Böyle olmasaydı da her nesil bilimsel çalışmalara sıfırdan başlamak zorunda kalsaydı bugün evreni, hayatı, ve insanları anlayışımız çok ama çok daha sınırlı olurdu.
Buna karşılık, eğer bilimsel bilgilerin nesilden nesile aktarımında kimi kesintiler olmuş olmasaydı bugün bilim daha ileri bir noktada olabilirdi. Örneğin milattan önce 3• yüzyılda kurulan İskenderiye Kütüphanesi’nde on binlerce el yazması eser vardı. Kütüphane devrin tüm bilgi birikimini bünyesinde toplama amacı gütmekteydi. Bu sebeple yurt dışına gönderilen memurlar bu ülkelerde buldukları kitapları satın alıp getirirlerdi ve Mısır’a giren her kitabın bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı kütüphanede kalırdı. Böylece, bir dönemin bilim ve kültür hâzinesi bu kütüphanede toplanmıştı. Eğer bu kütüphane yakılmasaydı ve böylece içindeki bilgileri kaybetmeseydik insanlık bugün bilimsel açıdan çok daha ileri bir noktada olabilirdi.
Bilimsel bilgi geçmişten günümüze pek çok bilim insanının merak, yaratıcılık, azim ve emeklerinin vücut bulmuş hâlidir. Bu emekler sonraki nesillerin üzerine basıp yükseleceği bir basamak olur. Psikoloji pek çok bilim dalından daha genç olmasına rağmen o da gelişimini her bilim dalı gibi önceki nesillerin çalışmalarına borçludur.

İlgili Makaleler