Din ve Toplum

PROTESTAN AHLAKI VE DİNİN EKONOMİK İŞLEVLERİ

PROTESTAN AHLAKI VE DİNİN EKONOMİK İŞLEVLERİ

Protestanlığın genel çerçevesi hakkında bilgi sahibi olarak bu mezhebin modern dönem Batı toplumlarını nasıl dönüştürdüğünü analiz edebilmek.

Weber, Batı’da ortaya çıkan bu kültürün niteliklerini belirlemek yanında bunun hangi saiklerle ortaya çıktığını da göstermeye çalışır. Bu noktada Batı’nın feodal dönemden çıkışını sağlayan etkenlerin başında sayılması gereken Protestanlığa dikkat çeker. Gerçekten de Protestanlık, feodal yapılarla iç içe geçmiş, Protestan­lığı doğuran Reform hareketine karşı kendisini yeniden tasarlamaya çalışsa da es­ki egemenliğini yitirmiş Katolik Kilisesi’nin sağlayamadığı siyasal ve toplumsal bir­liğin hem entelektüel ve hem de pratik uygulamalarına yol açan bir gelişmeyle pa­ralel olarak gelişir.

Protestanlığın sağladığı bu uygun zemini Weber, kapitalist girişimin kendisini oluşturmasını inceleyerek örneklendirmeye çalışır. Modern kapitalizmin niye dün­yanın başka yerlerindeki sermaye hareketlerinden farklı olduğunu göstermeye ça­lışırken öncelikle kar amaçlı ekonomik faaliyetler ile kapitalist girişim arasında bir ayırım yapar. Zenginleşme ve kar elde etme arzusu, dünyanın her yerinde ve her dönemde var olmuştur ona göre. Ancak bunlar, tüccarların patrimonyal bir ilişki­ler ağında yaptıkları girişimler olarak kalmıştır. Batı’da gelişen kapitalist girişim ise sanayileşmeyle birlikte artık toprağa bağlı olmaktan kurtulan, kendisini idame et­tirmek için emek kullanan kesimlerin emeğinin örgütlü ve akılcı bir şekillenmesin­den istifade eder. Emeğin akılcı örgütlenmesi, onun belirli bir disiplin altına sokul­muş olması ve emekten bekleneceklerin belirli olması, hesaplı bir rutin içinde bu­lunması anlamına gelir. Yalnız kapitalist bir girişim için bu da yeterli değildir. Ay­nı zamanda sermayenin, akılcı bir örgütlenme içinde sürekli bir yatırım imkanına kavuşmuş olmasını da gerektirir. Böylece emek, çalışma saatlerinden kendi haya­tını idame ettirmek için gerekli olan ihtiyaçlarının giderilmesine kadar, yaptığı iş­ten ne beklediğini bilir. Sermaye de sadece kendi birikimini amaçlayan bir örgüt­lenme içinde görünür. Böylece geleneksel hayatın aksine, ekonomi faaliyet insa­nın bu dünyada yapıp ettiklerini belirlemeye başlar. Weber’in “kapitalist ruh” der­ken kastettiği budur.

Ancak Weber’in bu noktada en büyük katkısı, bu “ruh”un ortaya çıkışma ol açan gelişmelere dairdir. Sekülerleşmiş bir ortamda böylesi bir ekonomik faaliye­tin dini kökenlerinin olmayabileceği düşüncesinin aksine Weber, bu “ruh”u Pro­testan ahlakında bulur. Weber’e göre, Protestan ahlakı, örneğin Katoliklikteki ya da benzeri başka inançlardaki “öte dünya”ya dair mükafat ya da ceza yerine “bu dünya”lı bir mükafat ya da ceza beklentilerine yol açmıştır. Protestanlığın özellik­le Kalvinist kolunda görülen bu özellik ne Hristiyanlık öncesi Avrupa’da ve ne de Katolik teolojide bulunur.

İlgili Makaleler