POSTMODERN TOPLUM VE DİN
POSTMODERN TOPLUM VE DİN
Yukarıda, modern sanayi toplumunun bazılarınca bilgi toplumu şeklinde adlandırıldığma; ancak öteki bazı sosyolog ve düşünürlerin, bilgi toplumunu, Modernizm sonrası dönemin yeni oluşmakta olan özel bir toplum tipi olarak değerlendirme eğiliminde olduklarına işaret etmiştik.
Gerçekte, modern sanayi toplumlarının, artık yeni ve daha modern ve daha doğrusu “Modernizm sonrası” (post-modern) bir toplum tipine yönelmiş olması vakıası, Batının çok ileri derecede sanayileşmiş ve ültra-modern toplumlarına has bir fenomendir. Bu çerçevede, özellikle ABD ve Japonya’nın iki müstesna örnek oluşturduklarından söz edilmektedir. Bununla birlikte, aslında, ileri teknolojiye erişmiş ve bu yolda bir hayli mesafe kat etmiş bu ülkelerde Postmodern gelişme süreci öyle sanıldığı kadar çok yeni bir olay da değildir. Anlaşılan oralarda bu gelişim süreci, II. Dünya savaşını takip eden yıllardan itibaren kendini göstermeye başlamış; 1970’li yıllardan itibaren de giderek daha belirgin bir hal alma yolunu tutmuştur. Her halükârda, günümüzde bu toplum tipi, onun özellikleri ve gidişatı birçok araştırıcı ve düşünür tarafından ciddi bilimsel araştırma ve tartışmalara konu teşkil etmektedir.
Gerçi bu toplum tipi, günümüzde dahi bütün özellikleri itibariyle kendini henüz gösterebilmiş değildir. Söz konusu olan yalmzca bir yö- [1] [2]
nelimden ibarettir. Bununla birlikte, bu yeni tipe ait birtakım özelliklerin kendilerini göstermeye başladıkları da gözden kaçmamaktadır.
Birçok özellikleri itibariyle post-modern toplum halen, yukarıda genel panoraması çizilmeye çalışılan modern sanayi toplumunun karakteristiklerine sahiptir. Bununla birlikte orada, modern sanayi toplumu tipinden farklı yeni birtakım hususiyetler de kendilerini göstermeye başlamış ve aslında bu yeni ve giderek hakim bir karaktere bürünme yolunu tutan bu özellikler sebebiyledir ki bu yeni tipe “bilgi toplumu” veya “sanayi-sonrası toplum” denmiş ve bu toplum tipinin “post-modern” denilen yeni bir çağın başlangıcına işaret ettiği öne sürülmüştür.
Sanayi sonrası çağın “yeni toplum”unda ekonominin tüm ağırlığı endüstriden hizmet sektörüne kaymakta; el işçiliğinin yerini gittikçe daha otomatikleşmiş makineler, elektronik cihazlar ve bilgisayarlar almaktadır. Bu toplumda, teknisyen, mühendis, yönetici ve araştırmacı ön plana geçmekte; esasen iş hayatındaki otomasyon olayı yeni bir teknisyenler sınıfına ihtiyaç hissettirdiği gibi, bütün bunlar da, bilimsel ve entelektüel bir teknolojinin üretimini zorunlu kılmaktadırlar. Aslında, sanayi toplumu gibi, sanayi sonrası toplum da akla, bilime ve tekniğe dayanmaktadır. Bununla birlikte, bu sonuncu tipte bilim ve teknoloji, birincisine nispede çok daha merkezî bir yer işgal etmekte; bu durum yeni toplum tipine nev’i şahsına münhasır bir özellik kazandırmaktadır. Post-modern toplumu karakterize eden hususiyetlerden biri de onun belli bir seviyede tüm toplum kesimlerine yaygın ve oldukça kaliteli bir eğitim-öğretimi gerçekleştirmiş olmasıdır.
Öte yandan, musiki, sanat, edebiyat ve mimarî gibi alanlarda kendini gösteren ve ayrıca felsefe, din vb. alanlarda da yankıları hissedilen postmodernizmin, aslında modernizme bir tepki ve onun bir sorgulanışı olarak kendini gösterdiğini ve onun en mühim karakteristiklerinden birinin belirsizlik ve hoşgörü olduğunu önemle belirtmeliyiz.
Modernizmin geleneksellikle olan uyumsuzluğuna, ona meydan okuyuşuna, onunla çatışmasına ve birçok yerde onu silip süpürmesine karşılık, modernizme bir tepki ve ona olan inancın yitirilmesi olarak karakterize olması ve hoşgörü anlayışı sebebiyle postmodernizm, bir tür geçmişe yönelme ve onunla olan bağların devamı eğilimini de beraberinde getirmiş bulunmaktadır. Modernleşen ve bu arada kutsal anlamım da yitirerek ileri derecede sekülarize olan postmodern toplumdaki bu, geçmişe ve kökenlere bir tür yeniden dönüş ve hoşgörü eğilimi ise, dinî geleneklere ve köklere bir tür yöneliş temayülünü de içermektedir.
Böylesine bir geleneksel dinî değerlere, dindarlıklara ve dine yeniden dönüş teması ise sadece Batının modem ve hattâ postmodern çevrelerinde değil, fakat aynı zamanda bir kısım Müslüman ülke ve çevrelerde ve dinî akımlar arasında ve bu çerçevede Türkiye’deki bazı dinî çevrelerde de postmodernizme sempati ile yaklaşma ve bir ölçüde ondan etkilenme eğilimini beraberinde getirmiş bulunmaktadır.
Bununla birlikte, önemle ve ısrarla belirtmek gerekmektedir ki, postmodernizm, her şeyden önce Batıda ve onun gelişim ve değişim süreçleri içerisinde kendini göstermiş olup; orada o, temelde orta sınıflara has bir olgu olarak gözükmekte; ve anlaşılan oradaki modernliğin bir sorgulanışı ve bunalımı şeklinde tezahür etmektedir.
Türkiye gibi, geleneksellikten modernliğe yönelmiş, ancak bir türlü bunu başaramamış bulunan toplumlarm gelişim ve değişim süreçleri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar ise, dinî alanda da, onlardan bir ölçüde etkilenmiş olmakla birlikte yine de onlara özgüdür ve oldukça karmaşıktır. Bu bakımdan burada konuyu ayrı bir başlık halinde ele almamız uygun düşmektedir.
4 Modern sanayi toplumlarında dinin durumu konusunda daha geniş bilgi ve değerlendirme için bk.: Ü. Günay, “Modern Sanayi Toplumlarında Din”, I ve
[2] Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, 1986, s. 41-88, 1987, s. 29-58.