Edebi Şahsiyetler

Pierre (Piyer) Loti Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Pierre Loti (1850-1923) Türk dostu olmasıyla ünlü Fransız roman ve oyun yazarı.

14 Ocak 1850’de Rochefort’da doğdu; asıl adı Louis Marie Julien Vıaud olup Pro­testan bir ailenin çocuğudur. 1867’de de­nizcilik okuluna girdi ve 1869’da eğitim gemisinde göreve başladı. 1870’te gemi­sinin İzmir’e uğramasıyla Türkler’i tanıdı; bu olay onu defalarca Türkiye’ye gelmeye ve uzun süreler burada ikamet etmeye yöneltti. 1872’de Tahiti’yi ziyare­ti sırasında kendisine takılan ve bir Pasi­fik çiçeğinin adı olan Loti’yi çok sevdi ve o tarihten itibaren eserlerinde bu adı kul­landı. Senegal’ı ve diğer Afrika ülkelerini gezdi. 1881’de yüzbaşı oldu; sömürgeci­liğe karşı baş gösteren isyanları bastırmak üzere Uzakdoğu’ya gönderilen Avrupa do­nanmasında görev aldı. 1910’da emekli­ye ayrıldı, fakat I. Dünya Savaşı’nın başla­ması üzerine yeniden göreve çağrıldı. Sa­vaştan sonra sadece yazılarıyla ilgilendi. 1920 yılı sonlarında felç geçirdi. 10 Hazi­ran 1923’te Hendaye’de öldü; cenazesine Türkiye adına Avrupa Türk Basın Bürosu Müdürü Ahmed İhsan (Tokgöz) katıldı. Türkiye’de Osmanlı ve Cumhuriyet dö­nemlerinde hem hükümet hem halk dü­zeyinde büyük bir sempati gören Pierre Loti, edebiyattaki başarıları dolayısıyla 1891″de Fransız Akademisi üyeliğine se­çilip 1921 ‘de Legion d’Honneur nişanıyla ödüllendirilmiş, ancak asıl şöhretini olum­lu ve olumsuz eleştirilere yol açan Doğu hayranlığının çok ötesindeki Türk dostlu­ğundan kazanmıştır.

1876’da Selanik Limanı’na gelen Loti burada iki buçuk ay kaldı ve zaman za­man müslüman mahallelerinde gezinti­ler yaptı. Daha sonra II. Abdülhamid’in kılıç kuşanma merasimi sırasında (Eylül 1876) ilk defa gördüğü İstanbul’a gitti ve burada on altı ayını geçirdi. 1879’da yazar adını vermeden yayımladığı Aziyade adlı romanı bu ilk seyahatin ürünüdür. 1887′-de ikinci defa İstanbul’a gelen Loti ilk ro­manının devamı sayılabilecek nitelikteki Fantöme d’orient’ı, 1890’da üçüncü defa geldiğinde iseL’exiJee adlı kitabın­da yer verdiği “Constantinople en 1890″ı yazdı. Mayıs 1894’e rastlayan dördüncü gelişinde 28-31 Mayıs günlerini Bursa’-da geçirdi ve muhtemelen bu sırada vi­lâyet mektupçusu Süleyman Nazif’le tanıştı. Le Gaîiîee adlı kitabındaki “La Mosquee Verte” parçası Bursa’ya yaptığı bu gezinin izlenimlerini yansıtır. 1898’de yayımlanan Figures et choses qui passaient’de yer alan “Le passage de sul-tan”da II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı1 dan cuma selâmlığı için Hamidiye Ca-mii’ne gidişini ve dönüşünü anlatmakta­dır. Le Vautour adlı geminin kaptanı ola­rak 1903’teki beşinci ziyaretinde, müret­tebat arasında henüz genç bir subay olan ve birçok yönüyle kendisine benzeyen Türk dostu yazar Claude Farrere de bulu­nuyordu. Loti İstanbul’da bu defa yirmi ay kadar kaldı. Onun 220.000 nüsha ba­sılarak o yılların en çok okunan kitapları arasına giren Les desenehantees adlı ünlü romanı büyük ölçüde bu ikametin-deki gözlem ve izlenimlerine dayanmak­tadır. Pierre Loti’nin şehirde dolaşmak üzere her karaya çıkışında başına mutla­ka fes giydiği ve gemi mürettebatının da kendisine paşa” diye hitap ettiği söyle­nir. Yine bu gelişinde Türkçe öğrenmeye teşebbüs ettiği ve özel izinle şehremane­ti kâtiplerinden Zeki Mugâmiz’den ders­ler aldığı bilinmektedir. Ağustos 1910’da İstanbul’a altıncı defa gelen Loti, bu seyahatinde bir süre Kandilli’de Ostrorog yalısında misafir olarak kaldıktan sonra Divanyolu’nda Atik Ali Paşa Camii karşı­sındaki bir evi kiraladı ve bir ay süreyle burada oturdu; daha sonra da Fransız konsolosunun Ortaköy Camii’ne bakan bahçeli evine geçti. Son olarak Ağustos 1913’te İstanbul’a geldiğinde Trablusgarp ve Balkan savaşları sırasında yayımladığı. Türkler’i müdafaa eden eserleri ve Batı dünyasında sergilediği Türk dostu dav­ranışları dolayısıyla büyük bir merasimle karşılandı ve devrin padişahı Sultan Meh-med Reşad kendisini saraya kabul ede­rek bir görüşme yaptı. Loti bu gelişinde. Şehremaneti ve Müdâfaa-i Milliyye Ce­miyeti tarafından Çarşamba’da Fethiye Camii yakınlarında kendisine tahsis edi­len bir konakta kaldı. 0 yıl yayımlanan La Turquie ogonîsante adlı eseri Can Çekişen Türkiye adıyla aynı yıl Türkçe’ye çevrildi.