PAZARLAMA
PAZARLAMA
Pazarlama, işletme
amaçlarını gerçekleştirmek, mevcut ve potansiyel müşterilerin istek ve
ihtiyaçlarını tatmin etmek için mal ve hizmetleri üreticiden tüketiciye veya
kullanıcıya doğru yönlendiren organizasyon faaliyetlerinin bütünüdür. Bu
tanıma göre pazarlama faaliyetleri üretim sürecinden önce başlayan ve satış
faaliyetinden sonra da devam eden oldukça geniş kapsamlı bir işlctme
fonksiyonudur. Ayrıca pazarlama, mal ve hizmetlerin tüketicilere ulaştın İmasından
çok, mevcut ve potansiyel müşterilere yönlendirilmesi anlamını taşımakladır. Bu
anlamda bir işletmenin önemli bir parçasını oluşturan pazarlama fonksiyonu;
a) Tüketicilerin ihtiyaç ve eğilimlerini belirlemek,
mal veya hizmet ile tüketici arasında organik bir bağ oluşturmak için
pazarlama araştırması,
b) Mal ve hizmetlerin geliştirilmesi,
c) Fiyatlandırma,
d) Reklam ve tutundur-ma,
e) Dağıtımla ilgili faaliyet ve kararlan kapsar. Pazarlama
yönetimi ise, bir kâr karşılığında müşterilerin ihtiyaçlarını giderebilmek
için mal ve pazarlama stratejisini geliştirme ve uygulama görevi ile yükümlüdür.
Dolayısıyla yukanda belirlenen pazarlama fonksiyonlanyla ilgili faaliyetlerin
planlanması; organize edilmesi, yürütülmesi, koordinasyonu ve kontrolüne
yönelik tüm çabalan kapsar.
Pazarlama, bir
taraftan oldukça yeni bir bilim dalı iken, diğer taraftan dünyanın en eski
mesleklerinden biridir. İlkel takas döneminden para ekonomisi aşamasına ve oradan
bugünün haberleşme ve dağıtım alanındaki destekleyici acentelerin araç ve gereçleriyle
donatılmış modern pazarlama sistemine ulaşıncaya kadar, pek çok safhadan
geçmiştir. Ancak mal, fiyat, tanıtım ve dağıtım faaliyetleriyle tüketici ve
pazarın bilinçli bir şekilde incelenmesi, aralarındaki ilişkilerin kâr amacına
yönelik olarak düzenlenmesi anlamında pazarlamanın ortaya çıkması henüz
yenidir ve 19. yüzyılın ilk yansında doğmuş, ikinci yarısında gelişmiştir.
Tarihin ilk
devirlerinde pazarlama kavramının oluşmadığını söylemek mümkündür. Kişi ve
ailelerin kendi kendine yeterli
olduğu dönemlerde ve
toplumlarda pazarlama sözkonusu olamazdı. Üretici ile tüketicinin aynı
insanlardan oluştuğu hayat tarzında pazar ve pazarlamanın olamayacağı açıktır.
Malların takas edildiği dönem ve toplumlarda ise pazar arama, satış, değiştirme
ve pazarlık etme fonksiyonlarının ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak bu
dönemlerde üretici ile takas eden aynı insanlardır. Mahalli pazarların
oluşması aşamasında ise ilk kez üretici İnsanlar yanında pazarlama konusunda
çaba sarfeden insanlar vardı. Genellikle bu insanlar üreticilerin en yakınlarından
(kansı, çocuğu, kardeşi) oluşuyordu ve mahalli pazarlarda mallan değiştirmeye
çalışıyordu. Para ekonomisinin doğması ve gelişmesinden uzun bir müddet sonra
kâr sağlamak amacıyla insanların üretim faaliyetinde bulunmalan yaygınlaştı.
Bu durum müteşebbis ve sermayedarlar ile onların yanında üretim veya satışta görev
alan elemanların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemde İlk kez satış elemanlarıyla
birlikte pazarlamanın ortaya çıktığı söylenebilir. Pazarlama kavramı bu dönemde
öncelikle satıcıya kazanç sağlamak amacıyla tüketicinin, ya da pazarlann
aranması ve malların üreticiden tüketici merkezlerine ulaştırılmasıyla ilgili
işletme faaliyetlerini kapsamaktaydı.
Kitle üretimine dayalı
ekonominin ortaya çıkmasıyla, bugünkü anlamda pazarlama kavramının ilk
tohumlan atılmıştır. İnsanlarda kâr elde etmenin hayatın yegane amacı olması,
sanayi devrimi ve gelişen teknolojiyle birlikte kitle üretimlerinin mümkün
olması, bu dönemde üretici ile tüketiciyi tamamıyla birbirinden ayırmış ve
malların pazarlanmasını ciddi bir problem olarak onaya çıkarmıştır. Ancak yine
de pazarlamanın, işletmelerin ve toplumların merkezi bir fonksiyonu haline
gelmesi birkaç safhada gerçekleşmiştir. Bu safhanın ilki 19. yüzyılın ilk
başlarındaki üretime yönelik anlayış safhasıdır. Üretim anlayışı üretilecek
ma! üzerinde yoğunlaşır, işletme yönetimi, tüketicilerin bir mala uygun bir
fiyatla olumlu davranış göstereceğini varsayar. Dolayısıyla işletmeler uygun
fiyatla mümkün olduğu kadar mal üretmelidir. Talebin çok yüksek olduğu
dönemlere denk gelen üretim anlayışında pazarlama, önemli bîr yer tutmamış ve
çoğu kez satış faaliyetleri üretimin bir fonksiyonu olarak ek alınmıştır.
İkinci safha ise satış safhasıdır; 1929-30 büyük ekonomik krizden sonra ABD’de
işletmeler için “üretmek” değil, üretilen mallan “satmak”
büyük bir mesele olmuştur. Artan rekabet satışı zorlaştırırken, satış
işlemlerine özel bir önem verilmesi zorunlu olmaya başlamış, işletme organizasyonu
içinde satış faaliyetleri üretim fonksiyonundan ayn olarak ele alınmış ve
pazarlama çabaları arttırılmıştır. Bu dönemde geniş çaplı saüş arttırıcı
çabalara gi-rişilmedikçe tüketicinin mamulden yeterli ölçüde satmalma yoluna
gitmeyeceği düşüncesi ön plana çıkmıştır. Daha sonraları ise yaklaşık olarak
1950-60’h yıllardan itibaren pazarlama anlayışı ağırlık kazanmaya
başlamıştır. Yeni bir işletmecilik felsefesi olarak ortaya çıkan pazarlama
anlayışı, satış anlayışının aksine işletme faaliyetlerinin satıcının değil,
alıcının istekleri doğrultusunda yönlendirilmesine dayanır (pazar ya da
tüketici yönlü). Dolayısıyla tüketicinin ihtiyaç ve istekleri, tüm işletme
faaliyetlerinin odak noktasını oluşturmaya başlamıştır. Bu dönemde pazarlama
fonksiyonu, işletmenin organizasyon yapısı İçinde
ayrı bir bölüm haline
gelmekle kalmayıp üretim öncesi faaliyetlerden satış sonrası faaliyetlere kadar
geniş bir alanda etkili olmaya başlamıştır. Bugün içinde bulunulan son safha
ise, sosyal pazarlama anlayışına dayanmaktadır. Bu anlayış tüketicinin kısa
dönemdeki istek ve ihtiyaçlarını değil, uzun dönemli kişi ve toplum amaçlarını
öncelikle ele almaktadır. Buna göre çevre kirlenmesinin, hammadde yetersizliklerinin,
aşırı nüfus artışının dünyayı saran enflasyonun, yeterince yapılanmayan
sosyal hizmetlerin varlığını fazlasıyla hissettirdiği bir dönemde, tüketici
isteklerinin tam olarak karşılanmasının, uzun vadede olumsuz etkileriyle
tüketici ve toplum aleyhine olabileceği dikkate alınmaktadır.
Pazarlama kavramının
ortaya çıkışıyla ilgili bu açıklamalar, genel olarak gelişmiş ülkelerin gelişim
sürecine dayanır. Halen sanayileşme çabası içerisinde olan Türkiye’de
pazarlamanın gelişimi ve bugünkü durumu farklıdır. Buna dayanarak henüz
üretimin pazarlamadan daha Önemli olduğu düşünülebilir. Ancak bu durumun 1980
öncesinde daha belirgin olduğu belirtilmelidir. 1980 öncesinde ithal ikamesi
yoluyla sanayileşme çerçevesinde işletmeler iç pazara yönelik faaliyette
bulunmaktaydılar. Dolayısıyla üretim çabalarının ağırlık taşıması normal kabul
edilebilir. 1970’li yılların sonları ile 1980’li yılların başı, satış çabalarının
önem kazandığı yıllardır. 1985 sonrasında ekonomide arlan liberalleşme eğilimleriyle
birlikte serbest rekabet ve dışa açılma politikaları işletmelerin satış anlayışını
değiştirmeye başlamıştır. Bu açıdan 199O’lı yıllar toplumda ve işletmelerde üretim
öncesi başlayan ve saüş sonrası devam eden pazarlama anlayışının önem kazandığı
yıllar olarak görülebilir. Aynca günümüzde çevre kirliliğine bağlı olarak
gelişen olumsuzlukların da etkisiyle sosyal sorumlulukların tartışıldığı
gözlemlenmektedir. Dolayısıyla yine 1990’h yılların sosyal pazarlama
anlayışını getireceği ümit edilebilir.
Pazarlama anlayışının
üç Önemli unsuru bulunmaktadır:
a) Tüketiciye yönelik tutum,
b) Bütünleşmiş pazarlama çabalan,
c) Kâr getirici bir satış.
Günümüz pazarlama
anlayışı, işletmelerin ürettiği mallara dönük bir tutum yerine, müşterilerin
ihtiyaçlarına yönelik bir tutuma sahip olmalarını gerektirir. Bunun için
tüketicilerin ihtiyaçlarının tanımlanması gerekir. Ayrıca bir işletme herkese
mal veya hizmet sunamayacağına göre, hedef olarak alınacak grupların
belirlenmesi ve davranışları m n analizi zorunludur. Bütünleşmiş pazarlama ise
herşeyden önce organizasyonun sahip olduğu diğer bölümler ile pazarlamanın
alacakları kararlarda uyumlu olmalarını ifade eder. İşletme bir bütün olarak
tüketici ihtiyacının tatminine yönelmelidir. Bütünleşmiş pazarlamanın diğer bir
anlamı ise, pazarlama karmasının kendi içinde (satış, reklam, dağıtım, fiyat
vs) uyumlu olmasıdır. Üçüncü unsur ise kârlılıktır. Bu, sadece tüketicinin
tatmini değil işletme amaçlarının gerçekleştirilmesi demektir. Aynca kârlılık
sadece satışları arttırmak anlamına da gelmez. Satışlar, işletmenin ekonomik
olan ve olmayan faydasını arttıracak şekilde ele alınmalıdır.
Pazarlama, alıcı
isteklerini belirleme ve kaliteli mallarla bu istekleri dinamik olarak
karşılama ve bu mallan üreticiye kâr getirecek şekilde yöneltme sürecidir.
Ancak bu süreç temel düşünce yapısının doğurabile-
ceği potansiyel
olumsuzluklar sebebiyle ahlaki, sosyal ve hukuki düzenlemeleri de zorunlu
kılabilir: Çünkü pazarlama tüketimi arttırarak ve talebi yönlendirerek kişilerde
ve toplumlarda aşın bir maddeciliğe sebep olmaktadır. Artık insanlar
birbirlerini kim olduklanna bakarak değil, nelere sahip olduklarına bakarak
değerlendirmektedirler. Gcrekli-gereksiz birçok mala sahip olma eğilimi
yanında başkalannın sahip ol-duklannı kıskanma ve sahip olunan mallan statü
sembolleri olarak kullanma, insanlar arasındaki erdem ve ülfete dayalı
ilişkiler sistemini bozmaktadır. Ayrıca gerçek ihtiyaçla, gerçek olmayan
ihtiyaçlar arasında fark gözetmeden, tüketimi kamçılamasıyla da pazarlama, bu
kaynakların israf edilmesine sebep olmakladır. Bunun sonucu dünya nimetlerini
adaletsiz paylaşma, toplumsal problemlerin doğmasına yol açmakladır. Kültürel
kirlenme, aşırı siyasi güç ve baskı aracı organizasyonlar yanında yüksek
fiyatlar, aldatıcı reklam ve uygulamalar, kalitesiz ve gereksiz mallar,
zengin-fakir ayrımı, rekabeti Önleyici birleşmeler gibi pek çok sorunun
günümüz işletmecilik ve pazarlama anlayışından kaynaklandığı söylenebilir.
Ömer DİNÇER Bk. Pazar.