Filozof Biyografileri

Paul Natorp Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

NATORP, Paul (1854-1924)

Alman, filozof ve eğitimci. Yeni-Kantçı Marburg Okulu’nun kurucularındandır.

24  Ocak 1854’te Düsseldorf’ta doğdu, 17 Ağustos 1924’te Marburg’ta öldü. Ortaöğrenimini doğduğu yerde bitirdikten sonra Berlin, Bonn ve Strassburg üniversitelerinde felsefe, pedagoji okudu, doğa bilimleri konusunda çalışmalara yöneldi. 1881’de girdiği Marburg Üniversitesi’nde, önce öğretim üyesi, 1885’te felsefe profesörü olarak görevini sürdürdü. Felsefede, öğrencisi olduğu, Hermann Cohen’in etkisiyle Kant’m görüşlerini benimsedi, sonra Kant’ın dizgesini yeniden yorumlayarak geliştirme çalışmalarına girişti.

Natorp’un görüşleri, temel olarak Kant’m salt us kuramından kaynaklanmasına karşın, Parmenides, Herakleitos, Platon ve Hegel dizelerinden de izler taşır. Özellikle düşünce ile varlığın birliği konusunda bu bilgelerin mantık ilkelerine dayalı yöntemini  benimser. Platon’s Ideenlehre, (“Platon’un İdeler Öğretisi”) adlı yapıtında düşünceyle varlığın bir bireşim olduğu konusunu işler. Varoluşun us ve mantık ilkelerine dayalı, bir araştırma yöntemiyle, saptanabileceği görüşünü ileri sürer.Ona göre “varoluş, kendi kendini ortaya koymanın yaşamsal edimi içindedir”. Bu nedenle varoluş, bir yaratma, bir yoktan ortaya çıkma (ex nihilo) değil, bir yapım (constructio) olarak anlaşılmalıdır. Bu yöntem matematikten kaynaklanan bilimler için de geçerlidir. Bu bilimlerin temelinde zaman ve uzaya dayalı sezgi aramanın gereği yoktur. Çünkü üç boyutlu bir varlık niteliği taşıyan uzay (Raum) önseldir (a priori), varoluş ancak onunla belirlenebilir. Uzay bir bütündür, nesneleri oluşturan öğelerin ayrışmasına elverişli değildir. Buna karşın zaman nesnelerin bilinçte birbiri ardınca dizilmesinden oluşur, ayırıcıdır.

Bilgi ereğine ulaşmış, son biçimini almış bir varlık değildir, onun önsel ilkelere göre yapımı gerekir. Duyu verileri, olgular olduğu gibi değil, yeniden kurulması, düzenlenmesi, bilinçte bilgiye dönüşebilmesi için yapımı gereken ilk öğelerdir. Bu özelliği dolayısıyla, bilgide, ereğine varamamış iki ayrı doğrultu görülür. Bunlardan birincisi doğa yasalarının içerdiği saltık bilgiyle bütünlüğe kavuşur, eksikleri giderilir. Buna nesnelleşme denir. İkincisi salt öznel doğrultudur. Burada “nesnel nitelik taşıyan bilgi aracılığıyla bütünlüğe kavuşan ve kavuşturulacak olan belirlemeleri içeren” bir özneye yönelme söz konusudur. Natorp’a göre duyum bilginin oluşmasında bağımsız bir etken değil, ancak bilinmeyen, belirlenmesi gereken bir niceliktir, salt usun denetiminden geçerek düzenlenmesi, kesin biçimini alması gerekir.