PARA ARZI
PARA ARZI
/. Para Arzının Tanımı
Para yalnız günlük
hayatta değil, aynı zamanda iktisatçılar arasında da uyuşmazlık konusu
olmaktan kurtulamamıştır. Para konusunda çeşitli tenakuzlar vardır. İktisatçılar
arasında gerek paranın ekonomide oynadığı rol, gerekse neyin para olduğu konusunda
anlaşmazlık süreği tmektedir. Hal böyle olunca para arzı tanımına nelerin gireceği
konusunda görüşbirliği yoktur. Özellikle fînansal sektör geliştikçe ve bunun
ekonomide oynadığı rol arttıkça para arzının tanımı giderek güçleşmektedir. Yalnızca
ticari bankalardan oluşan bir finansal sisteme göre bankaların yanısıra banka
dışı mali aracıların rollerinin arttığı bir finansal sistemde para arzı tanımı
farklılık arzet-mcktedir.
A. Dışsal ve İçsel Para Arzı Tanımı
Dışsal ve içsel para
arzı tanımı J. G. Gurley ve E. S. Shaw tarafından “Money m a Theory
ofFinance” (Finansman Teorisinde Para) adlı eserinde geliştirilmiştir.
Dışsal para arzıyla içsel para arzı arasındaki ayrım, para emisyonunun
karşılıklarıyla ilgili analize dayanmaktadır. Para arzının dışsal olduğunu
savunanlar para arzının para otoritelerince belirlendiğini, bu nedenle
mak-ro-ekonomik değişkenlerden bağımsız olduğunu ileri sürmektedir. Bununla
beraber eğer kamu otoriteleri para arzını belirlerken ve diğer amaçlan güderken
pasif davranarak ekonomide yükselen para talebine göre para arzım yükseltir,
ya da azaltırsa bu durumda içsel para arzı durumu geçerlidir.
B. Para Arzıyla İlgili Çeşitli Görüşler:
a) Klasik Görüş:
Bu yaklaşım en eski ve
en çok kullanılan yaklaşımdır. Klasik yaklaşım temelde paranın muamelelere
aracı olma fonksiyonundan hareket etmektedir. Dolayısıyla para arzı kapsamına
herkesçe kabul gören ödeme araçları dahil edilmiştir. Bu da ülkenin
gelişmişlik düzeyine göre değişmektedir. Çekin pek kullanılmadığı toplumlarda
para arzını tedavül eden kağıt ve madeni paralar oluşturmaktadır. Toplumun
gelişmesine paralel olarak çek kullanımı yaygınlaştıkça vadesiz tasarruf
mevduatı ve ticari
mevduat para arzı
kapsamına girmektedir.
b) Şikago Okulu Yaklaşımı:
Mılton Friedman, David
Meiselman gibi Şikago Üniversitesi hocaları para arzı tanımına tedavüldeki
nakit ve vadesiz mevduata ilave olarak vadeli mevduatları da katmaktadır.
Friedman ve izleyicilerinin bu yolu seçmelerinin nedeni şudur:
1. Vadeli
mevduatları kapsayan para ar-zıyla (M2) Milli gelir arasında diğer para arzı
tanımlarına göre (Mq, Mj gibi) daha yüksek bir korrelasyon vardır. Bir başka
deyişle, M2 para arzı tamamıyle milli gelirdeki ve fiyatlardaki artışı kolayca
açıklamak mümkündür.
2.
Tedavüldeki nakit, vadesiz mevduatlar ve vadeli mevduatlar arasında büyük ölçüde
ikame söz konusudur.
c) Gürler ve
Shaw ve Sayers’in Görüşü Bu yaklaşım para arzı tanımına halkın likit kıymet
olarak kabul edebileceği tüm kıymetlerin dahil edilmesini vurgulamaktadır.
Buna göre para arzı kavramına her tür ödeme vasıtaları ve bunları yakından
ikame eden vadeli mevduat ve çeşitli esham ve tahvilat girmektedir.
d. Krediye Kapsayan Görüş:
Bu yaklaşım krediyle
parayı aynı anlamda ele almakla ve para arzı tanımını en geniş bir şekilde
yapmaktadır. Bu durumda para arzı, ticari bankaların yamsıra banka dışı mali
aracıların verdiği tüm krediler girmektedir.
C. Para Arzının Ölçülmesi:
Yukarıda da
açıklandığı üzere, para arzının tanımıyla ilgili olarak birçok görüş
mevcuttur. Genellikle en derinden en genişine doğru MO, Mİ, M2, M3 gibi para
arzı tanımlan yapılmaktadır.
a) Parasal
Taban (MO): Parasal tabanı te-
davüldeki nakit ve
kağıt paralar, artı bankaların ayırdıkları karşılıklar oluşturur. Bir bakıma
parasal taban yaklaşık olarak Merkez Bankası’nın bilançosuna tekabül eder.
b) Milli
Para Arzı: Mİ para arzını bankaların ayırdıkları rezervler dışındaki parasal
taban, bankalardaki vadesiz mevduatlar ve posta çekleri oluşturur.
c) M2 para
arzı: M2 para arzını, Mİ arü bankalardaki vadeli mevduatlar oluşturur.
d) M3 para
arzı: M2 artı banka dışı mali aracıların mevduatları, hazine bonoları vb. likit
kıymetleri içerir.
H.Kaydî Para Arzı
Ticari bankalar,
herhangi bir işletme gibi kâr maksimizasyonu amacına yönelik işletmelerdir.
Bankaların verdikleri kredilerin kaynağım mudilerinin kendilerine yatırdıkları
fonlar oluşturur. Bankalar mudilerinin kendilerine yatırdıkları paralan rahatlıkla
kredi alarak müşterilerine verirler. Çünkü normal dönemlerde bankalara yaü-nlan
mevduatlarla çekilen mevduatlar arasındaki fark pozitiftir. Ancak bankalar, çekilen
mevduatların yatırılan mevduatları aştığı dönemlerde, sıkıntıya düşmemek için
topladıkları mevduatların bir kısmını kanuni, ya da gönüllü olarak karşılık
olarak ayırırlar. Bankalann toplam mevduatlarının ne katlarını karşılık olarak
ayırmaları gerektiğini gösteren orana, karşılık oranı (r) denir.
Bankalar kendilerine
yatırılan mevduatlardan karşılık ayırdıktan sonra geri kalan kısmını ödünç
(kredi) olarak verir. İşte bu ödünçler (krediler) ekonomide çek kullanımının
yaygınlığına göre mevduat olarak
bankalara geri döner.
Bir başka deyişle bankacılıkta “ödünçler mevduat yaratır” kuralı
işler.
Burada Önemli olan,
bankaların verdikleri kredilerin ne kadarının geri döneceğinin saptanmasıdır.
Eğer verilen krediler bankalara hiç geri dönmezse, geri dönüş oranı sıfırdır.
Bu durum hiç çek kullanılmayan toplumlar için geçerlidir. Eğer bankaların
verdikleri kredilerin tamamı bankalara mevduat olarak geri dönüyorsa, bu durumda
geri dönüş oranı % lOO’dür. Böyle bir durum herkesin çek kullandığı ileri
toplumlarda gerçekleşebilir. Nihayet bir toplumda kişiler, hem çekle, hem de
nakit kullanarak alışverişte bulunuyorlarsa bu durumda bankaların verdikleri
ödünçlerin bir kısmı bankalara dönmeyecek, bir kısmı ise mevduat olarak
bankalara geri dönecektir. Bunun ne kadar olacağı, toplumun çek kullanma alışkanlıklarının
gelişmesine bağlı olarak değişecektir.
Şimdi yukarıda
açıkladığımız üç durumu T hesaplan ve kredi çarpanı formülüyle açıklayalım.
Bunun için ilk mevduatın 1000, karşılık oranı (r) % 20 ve geri dönüş oralarının
(g) % 0, % 50, % 100 olduğu durumda önce T hesaplarıyla sonuçlan görelim.
Şimdi de Mp 1/ 1-g
(1-r) x Dp formülünde yukarıdaki rakamları yerine koyarak sonuçları görelim:
1. Durum: r=%20 g=%0,Dp=1000 l/l-0(l-2ı20)xl000=1000 bulunur.
2. Durum r=%20 g=%50
Dp=1000 1/1-0,50 (1-O,20)xl000=1666 bulunur.
3. Durum r=%20 g=%100
Dp=1000 1/1-1.000 (1-O,20)xl000=5000 bulunur.
Kaydi para
hesaplamalarını vadeli mevduatları da katarak genişletmek mümkündür. Ancak
işletmelerin mantığında bir değişiklik olmayacaktır.
///. Parasal Taban:
Parasal taban (B), ya
da rezerv para Merkez Bankası ve Hazine gibi parasal yetki kurumlarının ticari
bankalar ve banka dışı sektörler elinde bulunan net parasal taahhütleridir.
Parasal taban tedavüldeki para ve bankaların kasalanndaki, ya da Merkez Bankası
nezdinde tuttukları karşılıklardan (rezervlerinden) oluşur.
Parasal tabana, gücü
yüksek para da denilmektedir. Çünkü bankalarca tutulan parasal taban,
kendisinin birkaç katı kaydi para yaratımınına imkan vermektedir.
Parasal tabanı Merkez
Bankası ve Hazi-
1. Durum | 2. Durum |
| 3 | Durum |
|
r=% 20 g=% 0 | r=% 20 g=% | 50 | r=%20 | g=% | 100 |
Karşılık 200 CH 1000 Kredi 800 | Karşılık 200 | CH1000 400 160 | Karşılık Kredi | 200 CH 800 160 640 128 532 | 1000 800 640 |
1000 1000 | 1666 | 1666 |
| 5000 | 5000 |
nenin konsalide
bilançolarından kaynaklarına, ya da kulanımlanna göre belirleyebiliriz.
Aşağıdaki tabloda parasal taban kaynak ve kullanımına göre gösterilmiştir:
kuruluşlar çeşitli
faaliyetlerinin finansmanı bakımından Genel Bütçe ve Merkez Bankası
kaynaklarına bağlı kalmışlardır. Dolayısıyla Tekel gibi katma bütçeli
idareler, Sü-
Kavnak | Kullanım |
1. Kamu sektörüne verilen krediler | 1. Dolaşımdaki para |
a) Hazineye verilen | 2. Banka |
b) Kamu | a) Bankaların Merkez |
2. Özel Sektöre Ticari Bankalar | Bankasındaki zorunlu |
Aracılığıyla verilen | karşılıklar artı |
3. Net Dış Varlıklar | b) Genel |
a) Altın varlıkları | c) Atıl rezervler |
b) Döviz varlıkları |
|
4. Net diğer alacaklar |
|
a) Özel çekme hakkı |
|
b) İthalat |
|
c) Diğer |
|
Şimdi bu tablodaki
kalemleri kısaca açıklayalım:
Kamu Sektörüne Verilen Krediler;
1211 sayılı kanuna
göre Merkez Bankası Hazineye kısa vadeli avans biçiminde kredi verebilir. Bu
avanslar cari bütçe ödeneklerinin (yıl içinde verilen ek ödenekler de dahil
olmak üzere) %15’i olarak sınırlandırılmıştır. Ancak 1211 sayılı kanunda
Hazinenin Merkez Bankasına olan borcunu ne zaman ve ne şekilde ödeyeceğine
dair bir hüküm yoktur. Dolayısıyla uygulamada, kısa vadeli avans deyimi kağıt
üzerinde kalmakta, Hazinenin Merkez Bankası’na olan borçlan giderek kabarmaktadır.
Öte yandan Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ve katma bütçeli idareler, yatırım, istihdam ve fiyat
politikalarının belirlenmesinde hükümetlerden bağımsız değillerdir. Kaynak
yaratma görevlerini yerine getiremeyen bu
merbank, Toprak
Mahsulleri Ofisi, Şeker Şirketi gibi Kamu İktisadi Teşebbüsleri finansman
açıklarını Merkez Bankası vasıtasıyla kapatmaktadır. KiT’lere verilen mevsimlik
krediler daha ziyade muhtelif ürünlerin destekleme alımlarının finansmanında
kullanılmaktadır. Bu kuruluşlar Merkez Bankasından Hazine kefaletini haiz bonolar
karşılığında borçlanmaktadırlar.
özel Sektöre
Verilen Krediler:
Merkez Bankası’nın
ticari bankalara açtığı krediler avans, reeskont üzerine avans, ya da doğrudan
borçlanma şekillerinde olabilir. Merkez Bankası reeskont oranını değiştirerek,
ya da toplam reeskont yoluyla sağlanan krediyi sınırlandıran reeskont tavanını
değiştirerek bu kalemi ve dolaylı olarak parasal tabanı etkilemektedir. Özel
sektöre verilen krediler arasında tarımsal krediler, ticari krediler, ihracat
kredileri vb.
sayılabilir.
Net Dış Varlıklar:
Bu kalem, ödemeler
dengesindeki gelişmeleri aksettirir. Örneğin ödemeler dengesindeki bir fazla
ülkemizin rezervlerinde net artışa neden olacaktır. Bu durum parasal tabanı ve
para arzını arttırıcı yönde etki yapacaktır. Ödemeler dengesindeki bir açık
ise ülkemizin döviz reservlerini azaltacak, buna bağlı olarak da parasal taban
ve para arzı azalacaktır.
Ülkemizin dış
varlıkları, altın ve döviz mevcutlarını, özel çekme haklarım ve IMF de reserv pozisyonunu
içerir.
Net Diğer Kalemler:
Bu kalem ithalat
teminatları ve Merkez Bankası’nm rezerv niteliği olmayan yükümlülüklerini
kapsamaktadır. Net diğer kalemlerdeki bir artış piyasadan para çekildiğine
işaret ettiğinden parasal taban üzerinde azaltıcı etki yapar, ya da tersi.
IV. Parasal Taban
Ve (Mİ) Para Arzı:
A. Parasal Taban Çarpanı ve Para Arzı:
Merkez Bankası’mn
ticari bankaların ve halkın davranışlarını birlikte ele alarak para arzım
hesaplamaya çalışalım. Bunun için parayı (M), halkın elindeki nakit (C) artı
bankaların mevduatlarım (D) olarak tanımlarsak,
M=C+D(I) yazabiliriz.
Şimdi para arzının iki
bileşiğini ele alalım ve bunların boyutlarını belirleyen faktörleri,
bankalardaki mevduatlardan hareketle ortaya koymaya çalışalım. Bankalardaki
mevduatlar genel olarak bir ödeme vasıtası oldukları için, para olarak kabul
edilir. Çünkü bankalar, talep edildiğinde mevduatları anında nakde dönüştüren
kurumlardır. Bankaların bunu sağlaması için de normal durumlardaki nakit
çekişlerini karşılamak için kasalarında bdlt miktarda nakit ve anormal
durumlar içinde paraya hemen dönüşebilen likiditeden son derece yüksek aktif
kıymetler tutmak zorundadır. Buna ek olarak her banka Merkez Ban-kası’nda da bu
miktar para tutmak zorundadır.
Bankaların ellerinde
tuttukları, nakit mevduatların bir yüzdesi olarak ifade olunabilir. Buna nakit
rezerv oranı, zorunlu karşılıklar ya da ülkemizde olduğu gibi munzam
karşılıklar diyebiliriz. Bankaların ayırdıkları karşılıkları (r) ile ifade
edelim. Bankalar mevduatlarını krediler ve satın alımlarla arttırmak yoluna
gideceklerdir. Banka sistemi mevduatlarını kısmak, ya da genişletmek yanında,
herhangi bir dürtüye ihtiyaç hissetmediği zaman, arz dengede demektir.
Bankaların mevduatlarıyla ayırdıkları karşılıklar arasındaki ilişki;
D= l/rxR(2) dir.
Banka nakit
reservlerinin (R) düzeni, toplam parasal tabandan tedavülde halkın elinde
bulunan nakit çıkartılarak bulunur. Buna göre:
R= B-C (3) dir.
Burada B, parasal
tabanı ifade etmektedir.
ParasaJ taban
verildiğinde, halkın nakit para talebinin büyüklüğü, ya da küçüklüğü, banka
sistemine kalan rezerv seviyesini belirler. Bu durumda önemli olan halkın elinde
tutmak istediği nakit miktarını nelerin belirlediğinin tesbit edilmesidir. Bu
konuda ülkelerin gelişmişlik düzeyi, şehirleşme, vergi dahil her türlü
kaçakçılık durumlarının azalması, banka krizlerinin azalması,
vadeli ve vadesiz
mevduatlara verilen faizler, devletin bankacılık sistemine sağladığı teminat,
banka hizmetlerinin coğrafi olarak artması gibi faktörler halkın daha az nakit,
daha fazla banka parası (kaydi para) kullanımını arttırır. Kuşkusuz bu
durumların tersi olduğunda da banka parası kullanımı azalır.
Burada basitlik
amacıyla, halkın elinde tutmak istediği nakit miktarının toplam para arzının
sabit bir oranı olduğunu varsayalım. Buna göre:
C= cM (4) olacaktır.
Burada, C elde
tutulması arzulanan nakit miktarını, c arzulanan naklin toplam paraya oranını,
yani nakit oranını ve M de toplam para arzını ifade etmektedir.
Böylece yukarıdan beri
dört denklem elde edildiğini kolayla gösterebiliriz.
M= C+D (1)
D= l/rx R(2)
R= B-C (3)
C= cM (4)
Bu denklemlerden 1 ve
3 tanım, 2 ve 4 davranış denklemleridir. Şimdi basit bazı oynamalarla M için
bir ifade elde edebiliriz. Bunun için (4) denklemini (3) ve (3)ü (2) ye
katalım. Bu durumda
D= B-cM/r (5) elde
edilecektir.
(4) ve (5)i (l)de
yerine koyduğumuzda
M= cM+B-cM/r bulunur.
Denklemin her iki
yanını r ile çarptığımızda rM=rcM+B-cM bulunur.
Buradan;
rM-rcM+cM=B
dolayısıyla
M(r-rc+c)+B.
Böylece;
M=I/r(l-c)+cxB (6)
bulunur.
Yukarıdaki denklemde
l/r(l-c)+c oram para çarpanım göstermektedir. Bu oram M
ile ifade ettiğimizde
para arzı
M=mB(7) olacaktır.
Bu ifadeye göre para
arzı yalnızca üç şeye bağlıdır:
1. Halkın
nakit oranına,
2.
Bankaların başvurdukları karşılık oranına.
3. Parasal
tabana, ya da gücü yüksek paraya.
Eğer iki oran sabit
farzeditirse, para ar-zındaki değişmeler sadece parasal tabandaki değişmelere
bağlı olacaktır. Eğer parasal taban para otoritelerinin kontrolü altındaysa,
otoriteler para arzım rahatça kontrol edebilirler.
Parasal taban çarpanı
vadesiz, vadeli ve resmi mevduatlar için ayrılan karşılık oranlarının farklı
olması durumunda buna göre ayarlanmalıdır. Ayrıca bankaların kasalarında
bulunan atıl rezervler de gözönünde tutulabilir. Neticede parasal taban çarpanı
formülü biraz daha karmaşıklaşır, ancak mantıkta bir değişiklik olmaz.
B. Parasal Taban Çarpanını Etkileyen Faktörler:
Para arzıyla ilgili
modern teoriler, nakit ve karşılık oranlarının ancak ceteris paribus (diğer
şartlar değişmedikçe) varsayımına göre sabit olarak düşünülebileceğini vurgulamaktadır.
Eğer diğer faktörler değişirse c ve r de değişebilir. Önce c’yi etkileyen faktörleri
görelim:
1- Reel
Milli Gelir Seviyesi: Reel milli gelir seviyesi yükseldikçe, halkın hem nakit hem
de banka mevduat talebi muhtemelen yükselecektir. Muhtemelen banka mevduat
talebindeki artış nakit para talebindeki artıştan daha fazla olacaktır. Çünkü
reel milli gelirdeki artışa bağlı olarak muhtemelen çekle finanse edilen
işlemlerdeki artış, nakitle ödeme gerektiren işlemlerdeki artıştan daha fazla
olacaktır.
2- Nakille
satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artışın çekle satın alınan mal
ve hizmetlerin fiyatlarındaki artıştan farklı olması. Böylece eğer gjda
mallarının fiyatı dayanıklı tüketim mallarının fiyatlarına göre daha fazla
artarsa, muhtemelen halkın arzuladığı nakit/para arzı oram (c) yükselecektir.
3- Silah
altına alınan kişilerin toplam nüfusa oranı: Askeri hizmetler kişilerin banka
hizmetlerinden yararlanmasını azalttığından, c oranının yükselmesine neden
olur. (R.L. Crouch).
4- Bir
ülkede gelir vergisi kaçakları ne kadar yüksekse, c oranı da o kadar
yüksektir. Çünkü vergi kaçıranlar muhtemelen muamelelerinin büyük bir kısmını
nakille yapacaklardır (P. Cogan).
5- Banka ve
diğer kredi kartlarının kullanımında artışlar, maaş ve ücretlerin çekle
ödenmesine doğru eğilimler, c oranını küçültücü etki yapar.
6-
Ekonomiyle ilgili belirsizlikler, politik istikrarsızlıklar c oranını
yükseltici etki yapar.
7-
Bankaların vadesiz ve vadeli mevduatlara verdikleri faiz oranlarını yükseltme
lcri, c oranının küçülmesine neden olur.
Şimdi de r’yî
etkileyen faktörlerin neler olabileceğini inceleyelim. Karşılık oranları
denilince, kanuni karşılık oranı ve aşın rezervler olmak üzere iki tür
karşılık akla gelir. Kanuni karşılıklardaki değişmeler;
1- Merkez
Bankası nin karşılık oranlarını değiştirmesine,
2-
Bankalarda çeşitli mevduat hesaplarında tutulan paraların yer değiştirmelerine
göre değişir.
Bankaların
kendiliklerinden ayırdıkları aşın rezervlere gelince, bunlar;
1- Faiz
oranlarının seviyesine,
2- Bankaların çalınma ortamlarındaki güven
durumuna,
3- Devletin
verdiği garantilere bağlı olarak bankalara toplu yönelim (run) korkusunun
azalması vb. etmenlere bağlıdır.
ilker PARASIZ Bk. Para