Felsefe Yazıları

Panenteizm Nedir, Ne Demek, Tanımı, Kelime Anlamı Hakkında Bilgi

Panenteizm veya Diyalektik teizm ya da kamusal tanrıcılık, panteizmde olduğu gibi Evren’in kendisinin Tanrı olduğunu, panteizmden farklı olarak da ilk devindirici olan tanrının Evren ve tüm varlıkları özünden yarattığını ve Evren’e aşkın, Evren’in bilincinde mutlak ve değişmez bir varlık olarak egemen olduğu inancıdır.

Panentheism’de, Tanrı evrenin ruhu olarak görülüyor; her yerde bulunan evrensel ruh, aynı zamanda yaratılmış olan her şeyi “aşıyor”. Panteizm, “herkes Tanrı” olduğunu iddia ederken, panentheism, Tanrı’nın evrenden daha büyük olduğunu iddia eder. Panentheism’in bazı versiyonları, evrenin Tanrı’nın tezahüründen başka bir şey olmadığını göstermektedir. Buna ek olarak, bazı formlar, evrenin Tanrı’nın içinde olduğunu, Kabalah tzimtzum kavramında olduğu gibi olduğunu göstermektedir. Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı’ya dönmektir. Bunun da yolu tek evrensel yasa olan evrimden (tekâmül) geçmektetir. Somut anlamda tanrının bütünleştiği Evren’in ve varlıkların evrim ile diyalektik olarak değiştiği ve geliştiği, gelişimini tamamladıktan sonra dönüşün yine ezelî ve ebedî olan tanrıya olacağı, bu geri dönüşte tekâmülünü tamamlayan ruhların da tanrıya kavuşacağına inanılır. Panenteizme göre tanrı hem değişmeyen (mutlak), hem de değişendir (göreli). Hem zamanın içinde, hem dışında; hem sonlu, hem de sonsuzdur. Aynı zamanda hem tikel, hem tümel; hem neden, hem sonuçtur.

Platon, Yeni Platoncular, Hallâc-ı Mansûr, Muhyiddin İbn Arabî, Mevlânâ, Bruno, Spinoza, Hegel, Whitehead ve Hartshorne’un fikirlerinden destek alır.

Modern felsefe

Baruch Spinoza “Ne olursa olsun, Tanrı’da ve Tanrı olmadan hiçbir şey olabilir veya tasarlanamaz” diye iddia etti. “Şahsi şeyler, Tanrı’nın özelliklerinin değiştirilmesi veya Tanrı’nın özelliklerinin sabit ve kesin bir biçimde ifade edildiği biçimlerden başka bir şey değildir.”

Alman filozof Karl Jaspers’e göre, Spinoza “Deus sive Natura” (Tanrı ya da Doğa) yazdığında, Spinoza, Tanrı’nın ve Doğa’nın değiştirilebilir terimler olduğunu söylemek istemedi; bunun yerine, Tanrı’nın aşkınlığının sınırsız sayıda niteliği ile tasdik edildiğini ve bu ikisinin İnsanlar tarafından bilinen nitelikler, yani Düşünce ve İlave, Tanrı’nın içkinliğini belirtti. Ayrıca, Martial Guéroult, Spinoza’nın Tanrı ve dünya arasındaki ilişki hakkındaki görüşünü tanımlamak için “panteizm” yerine “panentheism” terimini önermişti. Dünya, Tanrı değil, güçlü bir anlamda “İçinde” dir. Bununla birlikte, Amerikan filozofu ve kendini tanımlayan panentheist Charles Hartshorne, Spinoza’nın felsefesini “klasik panteizm” olarak adlandırdı ve Spinoza’nın felsefesini panenteşimden ayırdı.

Panentheism’i benimsemiş filozoflar arasında Thomas Hill Green (1839-1882), James Ward (1843-1925), Andrew Seth Pringle Pattison (1856-1931) ve Samuel Alexander (1859-1938) yer alıyordu. Hartshorne, 1940’lı yıllardan başlayarak Tanrı’nın sayısız kavramını inceledi. Panantheism lehine panteizm, deism ve pandesmi gözden geçirip attı; böyle bir “doktrin, keyfi olumsuzlukları dışında tüm deizm ve pandeyleri içeriyor” buldu. Hartshorne, Tanrı’yı ​​”daha kusursuz” olabilecek bir varlık olarak formüle etti: Mutlak mükemmelliğin mümkün olduğu kategorilerde mutlak mükemmellik ve mükemmellik tam olarak belirlenemeyen kategorilerdeki göreceli mükemmellik (diğerlerine göre daha üstündür).