Nedir ?

Pakistan Tarihi, Hakkında Bilgi

Bugünkü Pakistan’ın varlığı (Doğu Pakistan: Bengaldeş’le birlikte), daha önce bu bölgede hüküm sürmüş müslümanların ve Türklerin hakimiyetlerinin bir neticesidir. Bu bölgede yaşayan ırkların geçmişi 5 bin yıl önceye kadar uzanır. M.Ö. 1500 yılları dolaylarında Aryalar tarafından işgal edilmiş olan bu bölge 2000 yıllık Hint kültürü altında bulunmuş, Büyük İskender tarafından feth edilmiş, Sasanîlerin hakimiyyeti altında kalmış ve nihayet M.S. 712 yıllarından itibaren Müslüman fatihlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bu bölgede kurulan ve Hindistan’ın büyük bir kısmını yönetimi altına alan Babür’ün Hint-Türk İmparatorluğu (1483-1530) bölgenin İslâmlaşmasında büyük rol oynamıştır. Bu Müslüman-Türk hakimiyyeti İngilizlerin Hindistan’da sömürgelerini kurmasına kadar sürmüştür. İngilizlerin hakimiyyet kurma çabaları Hint müslümanları arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaratmış ve 1857’de ciddi bir ayaklanmaya kalkışmışlardır. Bu bastırılınca, müslümanlar hakimiyyetlerini kabul ettirmek için daha köklü çalrşmalara giriştiler. Bu çalışmaların neticesinde Bütün Hindistan Müslümanları Birliği (All-İndia Müslim League) kuruldu (1906).

I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizlerin Hindistan’da takib ettikleri siyaset, bir ara İslâm Birliği ile Hindistan Millî kongrresinin yakınlaşmasına sebeb olmuşsa da, İslâm Birliği’nin lideri durumunda olan M.Ali Cinnah, İngilizlerin Hindistan’da uygulamak istedikleri politikayı sezer sezmez, yeni tavırlar aldı. İngilizlerin gayesi Hindistan’a bağımsızlık vererek, İngiliz parlamenter demokrasisini Hindistan’da uygulamaktı. Cinnah da bundan yararlanarak, müslümanları Hinduların sultasından kurtarmanın tek çaresinin siyasî, iktisadî ve kültürel bakımdan müstakil bir İslâm Devleti’ nin kurulması olduğunu ileri sürdü ve bütün gayretlerini bu noktada yoğunlaştırdı. 1940’tan itibaren İslâm Birliği Pakistan fikrini resmen desteklemeye başladı. Nihayet Pakistan, İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlı bir dominyon olarak 1947’de ortaya çıktı. Dominyon’un genel valisi Muhammed Ali Cinnah, başbakanı ise en yakın çalışma arkadaşı Liyakat Ali Han’dı.

Pakistan kuruluşuyla birlikte ciddi hadiselerle karşı karşıya kaldı. Bir kere Doğu Pakistan (Bengaldeş) ile Batı Pakistan arasında 1600 Km.lik bir uzaklık bulunuyordu. Ayrıca bölünme işlemi Pakistan aleyhine cereyan etmiş İngilizlerin işleyip imar ettikleri bölgeler Hindistan’ın elinde kalmıştı. Bu hal Pakistan’ın aleyhinde idi. Bu sebeble her iki toplumun da mesul oldukları toplu katliamlar meydana geldi. En kötüsü de arazilerini sulayan nehirlerin kaynağı Hindistan’da kalmıştı. Bu da Hindistan’a her hususta bir üstünlük sağlıyordu. Ancak Pakistan hükümetinin bir tek kuvvetli desteği vardı; o da her hal ve şartta hükümetinin yanında olan Milli destek ve yardım. Hükümet bu milli destek ve yardıma dayanarak her türlü güçlüğe karşı koyabiliyor, devleti ayakta tutuyordu. En büyük mesele göçmenler meselesi idi. Müslümanlarla Hinduların birbirine güvensizlikleri bu göç meselesini durmadan besliyordu.

Sonra Hindistan ordusu bölüştürüldü. Bir kısmı Pakistan’a bırakıldı. Su hadiseden sonra Pakistan’da huzur ve emniyyet hissedilmeye başlandı. Pakistan hükümeti, bölgede hakim kabileleri, ekonomik yardım ve eğitimle kendisine bağladı ve onların güdenlerini kazandı. Sonra bu siyaset, kargaşanın devam ettiği bütün bölgelerde uygulandı ve on yıl gibi müddet içinde oldukça önemli sonuçlar alındı. Pakistan’a iltihaklar oldu. Keşmir bölgesi de hürriyetine dokunulmadan Pakistan’a iltihak ettirildi.

Hükümetin ve bilhassa Muhammed Ali Cinnah ve başbakan Liyâkat Ali Han’ın ciddi gayretleri, hem ülkenin çeşitli sosyal ve iktisadî meselelerini, hallediyor, hem de ülkenin aralarında 1600 Km.lîk mesafe ve kültür farklılıkları bulunan iki parçasını bir arada tutabiliyordu. Ekonomiyi düzeltmek, halkın refahını yükseltmek için yeni pazarlar ve verimli imkanların bulunmasının şart olduğunu anlamış bulunan hükümet yabancı mütehassıslar getirtiyor, bir taraftan alt yapının temellerini atarken bir yandan da yeni endüstrisini kuruyor, bütçesini dengeli hale getirmeye çalışıyor ve yeni bir iç ve dış siyaset vaaz ediyordu.

Tam bu sıralarda Pakistan en büyük felaketini yaşadı. Pakistan’ın kâid-i a’zamı Cinnah, 1948’de ölünce büyük bir boşluk bıraktı. Ancak o zamana kadar artık yetişmiş ve iyi bir devlet adamı olmuş bulunan Liyâkat Ali Han duruma hakim olmakta gecikmedi, ülkenin bütünlüğünü korumayı başardı. Hindistan’la ılımlı bir tutum içerisine girdi. Fakat onun bu mutedil politikası, sonunda ölümüne sebeb oldu. Aşırı din taraftarı bir gurub tarafından öldürüldü (Ekim 1951).

1948’de Cinnah öldüğünde, genel valiliğe mütevazi dindar biri olan Hoca Nizamuddin getirilmişti. Liyâkat Ali Han öldürülünce Hoca Nizamuddin, Ali Han’ın yerine başbakan oldu. Genel valiliğe de Gulam Muhammed getirildi. Gulam Muhammed mevkiine binaen kendini Cinnah’ın yerine koymaya başlamış olduğundan Hoca Nizamuddin ile geçinemedi. Sonunda başbakan Hoca Nizamuddin’i görevinden azletti. Yerine Muhammed Ali’yi getirdi (1953 Ekim). Muhammed Ali diplomat olmaktan çok politik bir liderdi. Kurucu Meclis Gulam Muhammed’in yetkilerini kısıtlamaya kalkışınca, Gulam meclisi feshetti. 1955’te ikinci bir meclis toplandı. Bu sırada sağlığı bozulan Gulam Muhammed’in yerine General İskender Mirza getirildi. 1955’ten 1958’e kadar iktidarda bir çok değişmeler ve çekişmeler olduysa da Pakistan dış siyasette saygıya değer hür bir devlet rolü oynadı. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın çalışmalarına katıldı. Commenwealth ABD ve bütün İslâm ülkeleriyle -Afganistan hariç- iyi ilişkiler kurdu. Güneydoğu Asya ve CENTO (Bağdat Paktı)’ya katıldı. Hindistan’la iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Keşmir meselesi, göçmenler, İndus’un kaynak sularının paylaşılması ve daha bir çok mevzularda Hindistan’la görüşmeler yapıldı. Daha sonra Commenwealth (İngiliz Milletler Topluluğujten ayrılmadan bağımsız bir Cumhuriyet oldu 1356 Mart).

Fakat ülke bu sıralarda kaynamaya da başlamıştı. Durum iyi değildi. İskender Mirza 1958’de sıkı yönetim ilan etti. Merkez ve eyâlet hükümetlerini feshetti. Siyasi partileri kapattı, anayasayı yürürlükten kaldırdı ve idarenin başına Eyyup Han’ı getirdi. Sonra aynı yılın 28 Ekiminde batön yetkileri Eyyup Han’a devretti. Eyyup Han ilk iş olarak başkenti Karaçi’den Revalpindi’ye nakletti. Bu sırada asıl başkent olacak İslâmabad şehri kurutuş halinde idi. Ülke ciddi bir imar ve kalkınma hamlesine girişti. İstikrar sağlandı. Tarım ve sanayi alanında ciddi adımlar atıldı. 1959 1960 yılları arasında Eyyup Han,her Pakistanlıyı sorumluluklarını yerine getirmeye zorlayacak “temel demokrasiler” (basic democracies) sistemini uygulamaya çalıştı.

İçte politik ve siyasî kargaşalar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Keşmir anlaşmazlığı nihayet Pakistan’la Hindistan arasında savaşa sebeb oldu (1965). Sonunda ABD,İngiltere ve Rusya’nın tavassutuyla savaş durduruldu. Eyyup Han 1968’de yeni anayasayı ilân etti. 25 Mart 1969’da da istifa ederek yönetimi Ağa Muhammed Yahya Han’a devretti. Yahya Han idareyi ele alıp da meselerleri gözden geçirince derhal sıkıyönetim ilan etti. Anayasayı gözden geçirilmek kasdıyla iptal etti. Kısa bir müddet sonra anayasa bazı kısıtlamalarla yeniden yürürlüğe girdiSeçimlere gidildi ve 7 Aralık 1970’de seçimler yapıldı. Merkezi Doğu Pakistan’da bulunan Şeyh Muciburrahman başkanlığındaki Avami Partisi 149, Halk Partisi de 94 sandalye kazandı. Bu hal Doğu ve Batı Pakistan arasındaki anlaşmazlıkları çoğalttı ve nihayet 1971 Mart’ında iç savas çıktı. Aynı yılın Aralık ayında Doğu Pakistan ayrılarak Şeyh Muciburrahman başkanlığında bağımsız Bengaldeş Devleti’ni kurdu (Aralık 1971). Ardından Yahya Han istifa etti ve yerine Zülfikar Ali Butto geçti. 1972’de Pakistan İngiliz Milletler Topluluğu’ndan ayrıldı ve Pakistan Federal İslâm Cumhuriyyeti adını aldı. Pakistan’ın iç durumu, bir çok reform ve ıslah hareketlerine rağmen düzelmedi. Olaylar geliştikçe gelişti, nihayet 1977 erken seçimlerinden önce 300 kişinin öldürüldüğü hadiseleri doğurdu. En son 4 Nisan 1979’da askerî darbe ile iktidardan düşürüldü ve General Ziyaü’l-Hak iktidarı ele aldı. Butto 4 Nisan 1979’da askeri yönetim tarafindan idam edildi. Muhammed Ziyaü’l-Hak, Butto döneminde yürürlükten kaldırılan İslâmi hükümleri yeniden uygulamaya koymak, ülkenin İslâmi kimligini yeniden güçlendirmek ve bütün Pakistan genelinde İslâmi çalismalari artırmak için önemli faaliyetlerde bulundu. Afganistan’daki SSCB işgaline karşı savaşan İslâmi gruplara destek verdi. Ziyaü’l-Hak, 17 Agustos 1988’de, uçaığının bir suikast sonucu düşmesi sonucu öldü. Ondan sonra cumhurbaskanligina Gulam Ishak Han getirildi. 16 Kasim 1988’de yapilan genel seçimlerde Zülfikar Ali Butto’nun kızı Benazir Butto’nun liderligindeki Pakistan Halk Partisi 93 üyelik kazanarak birinci parti oldu. Seçimlerden sonra da hükümeti kurma görevi bu partiye verildi. Butto, Muhacir Ulusal Hareketi ve bagimsiz milletvekillerinin destegiyle hükümet kurdu. Butto hükümeti Eylül 1990’da bazi yolsuzluklara karistigi gerekçesiyle cumhurbaskani Gulam Ishak Han tarafindan görevden alindi. Arkasindan 24 Ekim 1990’da gerçeklestirilen seçimlerde Butto’nun partisi sadece 45 üyelik alabildi. Cemaati Islâmiye de içinde olmak üzere Islâmci ve muhafazakâr kesimden birkaç siyasi olusumu temsil eden Islâmi Demokratik Ittifak ise 107 üyelik kazandi. Seçimlerden sonra hükümeti Islâmi Demokratik Ittifak’in lideri Nevaz Serif kurdu. Ancak cumhurbaskani Nevaz Serif hükümetini 18 Nisan 1993’te görevden aldi. Bu tarihten sonra 26 Mayis 1993’e kadar Balah Ser Mezari’nin liderliginde geçici hükümet isbasinda kaldi. Bu tarihte anayasa mahkemesinin karariyla Nevaz Serif hükümeti yeniden isbasina geldi. 16 Temmuz 1993’te cumhurbaskani Gulam Ishak Han ve basbakan Nevaz Serif birlikte istifa ettiler. Bu tarihten sonra Muin Kureysi’nin liderliginde yeni bir geçici hükümet olusturuldu. Cumhurbaskanligina önce geçici olarak Vasim Seccad, 14 Kasim 1993’te de Faruk Ahmed Leghari getirildi. 6 Ekim 1993’te gerçeklestirilen erken genel seçimlerde Pakistan Halk Partisi parlamentoda 86 üyelik kazanarak birinci parti oldu ve bagimsizlarla isbirligi yaparak 19 Ekim 1993’te hükümeti devraldi.

Fakat bayan Butto daha sonra yine yolsuzluklar yüzünden cumhurbaskani tarafindan görevden alındı. Bayan Butto’nun görevden alinmasinda ise Cemaati Islamiye’nin önemli rolü olmustur. Cemaati Islâmiye, yolsuzluklara, mafya cinayetlerine ve devlet yönetiminin adeta bir mafya çetesi haline getirilmesine karşı halkı harekete geçirmiş ve cumhurbaskani Faruk Ahmed Leghari bayan Butto’yu görevden almasını sağladı.

Butto’nun görevden uzaklastirilmasindan bir süre sonra, katılım oldukça düşük olduğu 3 Subat 1997’de yeniden erken genel seçimler gerçeklestirildi. Seçimlerden Nevaz Serif’in Pakistan Müslüman Birligi (PML) adli partisi zaferle çikarak 217 üyeli parlamentoda 124 sandalye kazandi. Bayan Benazir Butto’nun kazandigi sandalye sayisi ise 15’e düstü. Butto, sonuçlari kabul etmedi ve seçimlere hile karıştığını öne sürdü.

Seçimlerden sonra cumhurbaskani Faruk Ahmed Leghari hükümeti kurma görevini parlamentoda mutlak çogunlugu elde eden Pakistan Müslüman Birligi’nin lideri Nevaz Serif’e verdi. Nevaz Serif de 17 Subat 1997’de başbakanlık görevini devraldı.

Ülkede 1999’da gerçekleşen askeri darbe ile Pervez Müşerref tüm yetkileri kendisinde topladı. 2008 Ocakta genel seçimlere gidilmesi kararı alındı. Sürgünde bulunan eski başbakan Benazir Butto 2007 Ekimde ülkesine döndü ve döndüğünde düzenlenen saldırıdan yara almadan kurtulurken 140 civarında kişi öldü. Bundan sonra karışıklıklar devam ederken olağanüstü hal ilan edilmiş ancak 1 ay sonra kaldırıldı. Bu süreçte sürgünde bulunan muhaleefet lideri Navaz Şerif de ülkesine döndü. Aralık 2007 Pakistan için çok kötü bir dönem olmuş ve Benazir Butto öldürüldü. Butto’nun ölümünden sonra yaşanan şiddet olaylarında onlarca kişi ölmüş, milyonlarca dolarlık maddi hasar meydana geldi. Bunun üzerine seçimler Şubat 2008’e ertelendi. Ertelenen seçimler 18 Şubat 2008’de yapılmış ve devlet başkanı Müşerref’in partisi yenilgiye uğrarken Buttoların partisi birinci, Navaz Şerif’in partisi ise ikinci oldu. Buna rağmen Müşerref önce devlet başkanlığı görevini sürdüreceğini açıklamakla beraber, sonra ordunun desteğini kaybederek 18 Ağustos 2008’de devlet başkanlığı görevinden istifa etti. ABD’nin diplomatik baskısıyla Pakistan dindar kesime savaş açtı. Pakistan’da dindar köyleri Amerikan insansız uçakları ve Pakistan hava kuvvetleri bombaladı. Eskiden radikal İslamın merkezi olan medreseler bombalanarak, aşiretler bölgesi kısmen konrtol altına alınmıştır.

İlgili Makaleler