Tarihi Şahsiyetler

Otto Loewi Kimdir, Hayatı, Deneyi, Eserleri, Hakkında Bilgi

LOEWI, Otto (1873-1961)

Alman asıllı ABD’li farmakoloji ve fizyoloji bilgini. Sinir impulslarının iletiminde kimyasal aracıların işlevini açıklayan temel çalışmalarıyla nöro-fizyolojiye büyük bir katkıda bulunmuştur.

3    Haziran 1873’te Frankfurt am Main’da doğdu, 25  Aralık 1961’de New York’ta öldü. 1896’da Stras-bourg Üniversitesi’nden tıp diplomasını alıp bir süre analitik ve fizyolojik kimya okuduktan, bir yıl da Frankfurt’taki bir hastanede asistan hekim olarak çalıştıktan sonra, 1898’de Marburg Üniversitesi’nde farmakoloji asistanı oldu. 1905’te, uzun yıllar çalışacağı Avusturya’ya giderek Viyana Üniversitesi’ nde önce farmakoloji asistanlığına, iki yıl sonra da doçentliğe getirildi. 1909’da farmakoloji profesörü ve bölüm başkanı göreviyle Graz Üniversitesi’ne geçti. En önemli çalışmalarını bu üniversitede gerçekleştiren ve sinir impulslarının kimyasal iletim mekanizmasına ilişkin araştırmalarıyla 1936 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü Dale ile bölüşen Loewi, 1938’de Almanya’ nm Avusturya’yı işgali sırasında, Yahudi asıllı tüm bilim adamları gibi tutuklandı. Birkaç ay sonra Nobel Ödülü’nün parasını Naziler’e devretmesi koşuluyla Avusturya’dan ayrılmasına izin verilince, bir süre Belçika ve İngiltere’de kaldıktan sonra, 1940’ta ABD’ ye giderek New York Üniversitesi Tıp Fakültesinde farmakoloji araştırma profesörlüğüne getirildi. 1946’da ABD uyruğuna geçen ve ölünceye değin aynı üniversitedeki görevini sürdüren Loewi, 1954’te Londra’daki Royal Society’nin, ayrıca birçok ülkedeki bilim kuruluşlarının üyeliğine seçilmiş, Nobel’in dışında çeşitli ödüller ve beş üniversiteden onur doktorası almıştı.

Karbonhidrat metabolizması, içsalgı sistemi, idrar söktürücü ilaçların böbrekler üzerindeki etkileri ve hayvanlarda aminoasitlerden protein üretimi gibi konularda çok geniş kapsamlı araştırmalar yapan Loewi’nin sinirsel iletime ışık tutan değerli çalışmaları, kalbin işleyişinde sinirlerin rolüne ilişkin araştırmalarından kaynaklandı. 18. yy’da Galvani’nin deneyleriyle başlayan araştırmalar, uyarıların (stimulus) sinir sistemi ile organlar arasındaki iletiminin elektrik impulsları biçiminde gerçekleştiğini ortaya koymuş, 1904’te ise T.R.Elliott (1877-1961) impulsların elektriksel iletimine ayrıca kimyasal bir iletimin eşlik etmesi gerektiğini öne sürmüştü. Ancak, tüm araştırmalara karşın, bu varsayımı doğrulayarak kimyasal aracıların varlığını ya da işlevini açıklayacak herhangi bir sonuç alınamamıştı. 1921’de, iki gece üst üste uykusunun arasında tasarladığı bir deneyi sabaha karşı gerçekleştirerek, sinir uçlarından salgılanan kimyasal bir maddenin uyarıların iletiminde önemli rol oynadığını kanıtlayan Loewi oldu. Biri sinirleriyle birlikte, öbürü sinirsiz olarak hayvanın vücudundan çıkarılıp alınmış ve özel bir çözelti içine konulmuş iki kurbağa kalbi üzerinde yaptığı bu ünlü deneyde, birinci kalbin, kalp atışlarını yavaşlatan vagus siniri uyarıldığında ikinci kalbin çalışması da yavaşlıyordu. Sinirleri alınmış olan ikinci kalpte sinirsel bir uyarı söz konusu olmadığına göre, atışların yavaşlaması, ancak birinci kalbin sinir uçlarınca salgılanan ve çözeltiye karışarak ikinci kalbin kaslarını etkileyen kimyasal bir maddeyle açıklanabilirdi.

Aynı deneyi bu kez kalp atışlarını hızlandıran sinirleri uyararak yineleyen ve birinci kalbin sinir uçlarından salgılanan kimyasal maddenin ikinci kalbi de hızlandırdığını gözlemleyen Loewi, böylelikle kalp atışlarını denetleyen sinirlerin kalbi uyarıcı (hızlandırıcı) ve ketleyici (yavaşlatıcı) işlevinde, iki ayrı kimyasal aracının söz konusu olduğunu gösterdi. İlk deneyde vagus sinirinin uyarılmasıyla salgılandığı için Loewi’nin “vagus maddesi” diye adlandırdığı yavaşlatıcı maddenin gerçekte asetilkolin olduğu Dale ve çalışma arkadaşlarının araştırmalarıyla doğrulandı. Sonradan Loewi de kalbi hızlandıran kimyasal aracının adrenalin olduğunu saptadı. Loewi’nin deneyi ve getirdiği sonuçlar hem temel araştırmalar, hem de klinik uygulamalar açısından nörofizyolojinin en önemli buluşlarından biri olarak bu alanda bir dönüm noktası sayılır.

•    YAPITLAR (başlıca): From the Workshop of Discoveries, 1953, (“Buluşların Yapıldığı Odadan”); The Excitement and Fascination of Science: A Collection of Autobiographi-cal Essays, (ö.s.), 1965, (“Bilimin Heyecanı ve Büyüsü: Otobiyagrafi Denemelerinden Bir Derleme”).