Tarih

Osmanlı Tımar Sistemi, Osmanlılarda Sosyo-Ekonomik Yapı-2

astroloji-2/timarlisipahiler” 158″ 207″ Osmanlılarda Tımar Sistemi

Osmanlı toprak sistemi tımar rejimine dayanmaktadır. Tımar, Selçuklu ikta sisteminin bir devamıdır. Tımarın esası devlet mülkiyeti (rakabe) altındaki toprakların yine birer devlet memuru olan sipahilerin gözetiminde kullanım (intifa) hakkına sahip köylüler tarafından işletilmesidir.

Tımar sisteminin denetlenmesi görevi kadılara aitti. Her köylü ailesinin işlettiği toprak parçası, bir veya yarım çiftlik idi. Çiftliğin alanı verimine göre 70-150 dönüm (1 dönüm 40 adım kare veya yaklaşık 1 dekardır) arasında değişiyordu.

Tımar geniş anlamıyla “geçimlerini ve hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara, muayyen bölgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsil yetkisi ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına” verilmiş isimdi. Tımar, Osmanlı uygulamasında üç kısma ayrılmıştır: Senelik hasılatı 20.000 akçeye kadar olan topraklar -dar anlamıyla- tımar ünvanını korurlarken, 20.000-100.000 akçe gelirli bölgelere zeamet, 160.000´den fazla gelirli bölgelere de has denmiştir.

Tımar genellikle sihapi denen eyalet askerlerine tahsis edilirdi. Tımarın başlangıçta verilen çekirdek kısmına “kılıç” deniyordu. Bu toprak parçası, zamanla “terakki” alarak büyüyebilirdi. Bu sipahinin maaşına yapılan zam demekti. Tımar, mahiyet itibariyle beş bölümdür:

1-Eşkinci tımarı (mülk umarı). Sistemde en büyük yeri kapsayan sipahi tımarıdır. Sipahilerin sefer zamanlarında beraberlerinde umarlarının verimine göre cebclü (köylü asker) getirmek yükümlülükleri vardır. Sefere gelemedikleri yıla ait vergi hasılatı devlete kalırdı. Sipahi ölünce dirliğinin kılıç kısmı çocuklara bırakılırdı.

2-Mustahfız tımarı. Kale muhafızlarına verilen tımardır.

3-Hizmet tımarı: Bazı sınır boylarında bulunan camilerin imam ve hatipliğine, bazı saray hizmetlerine mahsustur.

4-Mensuhat tımarı: Müsellem ve yürük askerleri gibi lağvedilen sınıflardan boş kalan tımarlardır. Bunlar deniz kuvvetlerinin Önem kazanmasından sonra leventlere tah­sis edilmiştir.

5-Sepet tımarı: Hasılatı azalan ve kimseye verilmeyip beratları güya sepette kalan umarlardır.

1527-8 bütçesine göre devlet gelirlerinin %37´si tımar kesiminde oluşuyordu. Aynı bütçede vakıfların payı %12, Merkezi hazinenin payı ise %51 idi. Zaman içerisinde tımar topraklan merkezi hazine ve vakıflar aleyhine azalmıştır. XVII. yüzyılda 200.000 kişiye ulaşan sipahi ordusu da azalarak önemini kaybetmiştir. Nihayet Tanzimat ve yeni Arazi Kanunnamesi yle toprakta özel mülkiyet ağırlık kazanmış ve tımar sisteminin de kalıntıları ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Klasik tımar sistemi içeresinde Osmanlı topraklan ülke ihtiyacını karşılayacak bir tarım kapasitesine sahipti. Genellikle hububat üretimi önemlidir. Bunun dışında Selçuklulardan beri şehirlerin etrafında yürütülen bağcılık, bahçecilik ve sebzecilik sözkonusuydu. Dut, pirinç, kendir, kenevir, pamuk, susam .zeytin gibi lif ve yağ bitkilerinin üretimleri de vergi indirimi ile teşvik edilmiştir. Devlet ziraî ürün arzını yüksek tutmak İçin zaman zaman ihraç yasakları koymuş ve stok politikası izlemiştir.

Konar göçerlerin esas geçim sahaları hayvancılık idi. Bunun yanında çiftçilik hayvancılığı da önemliydi. Et, süt ve süt ürünlerinin tüketimi ile sanayi hammaddesi olan deri ve yün üretimi adeta devlet politikası tarafından yönlendiriliyordu.

Osmanlı’larda Sosyo-Ekonomik Yapı-1
Osmanlı’larda Sosya-Ekonomik Yapı-2 Tımar Sistemi
Osmanlı’larda Sosyo Ekonomik Yapı-3 Esnaf ve Küçük Sanayi
Osmanlı’larda Sosyo Ekonomik Yapı-4 Ücretler-Ulaşım-Maliye-Finansman
Osmanlı’larda Sosyo Ekonomik Yapı-5 Vakıf Sistemi

Ahmet TABAKOĞLU – SBA

Tımar

Tımar Osmanlı İmparatorluğu’nda kamu arazisi (mirî) dahilinde, yönetimi sipahiye bırakılmış olan verimli topraklara verilen ad. Tımar sistemi 1839’da Tanzimat Fermanı’yla kaldırılmıştır.

Köylülerin konumu
Tımar topraklarında yaşayan köylüler ilke olarak bulundukları toprak parçasından ayrılamazlardı. Tımardan ayrılmak isteyen bir köylünün sipahiye tazminat (çift bozan akçesi) ödemesi gerekirdi. Eğer köylü tımarı yasadışı biçimde terk edecek olursa, kaçmasından itibaren bazı kanunname düzenlemelerine göre on bazılarına göre on beş seneye kadar sipahi tarafından cebren toprağına geri döndürülebilirdi.

Tımar türleri
Sıradan bir tımarın yıllık tarımsal geliri 20.000 akçeden azdı. Bu tür tımarları “tasarruf” eden sipahiler harp durumunda Osmanlı kuvvetlerine bir atlı asker ile birlikte katılırlardı.

Has: Geliri 100.000 akçeden fazla olan dirliklerdir. Padişaha, hanedan üyelerine, veziriazama, beylerbeyine, sancak beyleri ve üst düzey devlet görevlilerine verilirdi.
Zeamet: Gelirleri 100.000 ile 20.000 arasıda olan dirliklerdir. Eyalet merkezlerinde oturan üst düzey yöneticilere (hazine ve tımar defterdarlarına, sancaklardaki alay beylerine, kale dizdarlarına, divan kâtiplerine vs.) verilirdi.
Tımar: Senelik geliri 20.000 ile 3.000 akçe arasında olan dirliklerdir. Osmanlı devlet’ine hizmeti olan bir bölüm asker ve memurlara verilir.sipahi askerleri tımar beyine bağlı beyler aynı zamanda tahrir görevide yaptıklarından yazıcı denirdi.

Osmanlı’da tımar sisteminin uygulandığı bölgeler
Timarların en yoğun olduğu coğrafya, Osmanlı İmparatorluğu’nun çekirdek eyâletlerini teşkil eden Tuna nehri güneyi Rumeli bölgesi, Bosna, Tesalya, Mora, Trakya, Batı ve Orta Anadolu bölgeleri olmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu sahalarında, Halep ve Şam eyaletlerinde tımarlar daha seyrek olup, Irak, Arabistan, Mısır, ve Garp Ocaklarında ise çok istisnaîdir.
astroloji-2/timar-koylu” 207″ 204″
Tımar sisteminin faydaları
Tımarlar, 15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun tarımsal üretim düzeniyle süvariye dayalı sipahi askerî gücünü ve merkezî otoritenin taşradaki egemenliğini sentezlemeyi başarmış bir askerî-idarî-iktisadî birimdi. Tımarda üreticilik yapan reâyâ ve yöneticilik yapan sipahi, savaş zamanında kısa sürede bir atlı askere ve alt rütbeli bir subaya dönüşmekteydiler. Söz konusu birim, atlı süvarilerin Osmanlı ordusu açısından önemi devam ettiği nispette canlılığını sürdürmüştür. Tımar, ateşli silahların ve para ekonomisinin çok sınırlı olduğu çağlarda etkin bir idarî üniteydi. Tımar birlikleri ateşli silah kullanmazlar ok, yay ve mızrakla savaşırlardı. Devlet tarım arazilerinden vergi toplamak zorunda kalmamış, vergi doğrudan asker yetiştirilmesi için kullanılmıştır. Devlet, üretimi kontrol altına almış ve üretimde devamlılığı sağlamıştır.

Tımarların önemini yitirmesi

Avrupa’da ateşli silahların 16.yüzyıl boyunca yaygınlaşması Avusturya cephesinde atlı süvarilerin ve sipahilerin savaş gücünü azaltmıştı. Bu durum ateşli silahlarla eskiden beri donanmış olan Yeniçerilerin önemini arttırdı. Yeniçeriler maaşlarını doğrudan doğruya hazineden nakit para (ulûfe) biçiminde almaktaydılar. Yeniçerileri birlikleri sayısının büyümesi Osmanlı maliyesinde nakit para ihtiyacını artırdı. Nakit gereksinimini hızlı bir biçimde karşılamanın başlıca yolu vergilerin iltizam yöntemiyle toplanmasıydı. Sözü geçen yöntemin 16. yüzyıl sonlarında başat hale gelmesiyle tımarların gerek askerî, gerekse ekonomik anlamda belirleyici bir önemleri kalmamıştır. Tımarlar bundan sonra varlıklarını bir kalıntı kurum olarak 19. yüzyılın başlarına değin sürdürecektir.Tımar sistemi Tanzimat Fermanıyla 1839 yılında kaldırılmıştır.

İlgili Makaleler