33Sosyoloji Sözlüğü

OLGU

 

OLGU

 

Olgu teriminin en
genel kullanımı söyle­din Doğrunun bir olgu olarak tanımlanabi­leceği
iddiasıyla tanımlanan herhangi bir şey. Örneğin İngiltere’nin bir ada olduğu,
şekerin suda eridiği, dünya nüfusunun arttı­ğı birer olgu olarak addedilebilir.

Olgu teriminin sıradan
ve bilimsel kulla­nımları arasında keskin bir ihtilaf mevcut değildir. Normal
kullanımda olgular doğru olmayan şeyin ve zannın zıddır. Bilimsel kullanımda
ise bu zıtlık daha çok olgusal ile teorik, olgular ile onların yorumlan, ‘veril­miş’
olgular ile onlara dayanan inşalar ara­sındadır.

Herşey bir olgu olarak
tanım lanabilirse de, bazı doğrular tabiatıyla daha çok böyle tanımlanabilir.
Olguları, onu soyut ve sos­yal veya genel, negatif, gözlemlenemez, belirlenemez
veya diffüze edilmiş haller olarak kullanmaktan somut, bireysel, pozi­tif,
gözlemlenebilir, özgül ve belli bir yere bağlı olarak vuku bulan hadiseler
şeklinde tanımlamak daha doğrudur.

Bundan doğan felsefi
problem, uygun olguların sınırlandırılması, tesbiti ve tasnifi ile diğer daha
farazi olguların birincisine dayanarak açıklanmasıdır. Bu tür açıklama-

lara veya farazi
olguların gerçek olanlarına indirgenmesine bir alternatif, farazi olanla­rın
hiçbir şeye atıfta bulunmama olasılığı­dır. Dünyanın kendisinden teşkil
edildiği atomik olguları tesbit için çeşitli girişimler yapılmıştır. Bu
girişimler mantıkçı atomcu­luk (logical atomism) veya mantıkçı poziti­vizm
olarak adlandırılırlar.

 

Sosyal Olgu

 

Sosyol olguların
indirgenebilir varlığı veya onların indirgenebiliri iğ i, ya da yanıl-ücıhğı
sosyal bilimlerin özel ilgileri arasın­dadır.

Sosyal olgu terimi,
(a) Kurumların genel olarak onların içinde rol alan bireylerden bağımsız
oldukları, ve (b) insan kişiliğinin önemli karakteristiklerinin, mantıksal ve
nedensel olarak sosyal bir bağlamın varlığı­nın önceden varsaydığı görüşlerini
savu-nanlarca görüldüğü şekilde, sosyal araştır­ma nesnelerini karakterize
etmekte kullanılır.

Bu bakış açısını ve
indirgenemeyen sos­yal olguların varlığını reddedenler öncelik­le şunları
savunur: (a) Toplumlar onları oluşturan bireylerden tümüyle bağımsız şeyler
değildir ve (b) bu nedenle toplumlar, kurumlar vs. hakkındaki önermeler tek tek
bireyler hakkındaki önermeler olarak yo­rum lanmalıdır.

Bu tartışma salt
felsefî bir tartışma ol­makla kalmaz. Aynı zamanda metodolojik ve siyasal
sonuçlara da sahiptir. Sosyal ol­guların reddedilmesi, açıklamaların meto­dolojik
olarak bireysel amaçlar ve inançlara dayanarak kullanılmasını gerektirir; öte
yandan sosyal olguları savunanlar kurum­lar üzerinde durmayı yeğlemektedirler.
Si-

yasal olarak sosyal
olgulara inancın kollek-tivizme, onların reddinin ise siyasa! birey­ciliğe
götüreceği iddia edilmiştir.

(SBA)