Tarihi Şahsiyetler

Niyazi Berkes Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Niyazi Berkes, (1908-1988) Türk sosyoloğu.

21 Ekim 1908’de Lefkoşe’de doğdu. Kıbrıslı Hüseyin Hüsnü Bey ve Dervişe Hanım’ın ikiz oğlundan biridir. İlk ve or­ta tahsilini doğduğu yerde tamamladık­tan sonra İstanbul’a gitti. 1928’de İstan­bul Erkek Lisesi’ni bitirdi. 1928-1931 yıl­ları arasında Darülfünun Edebiyat Fakül­tesi Felsefe Bölümü’nde felsefe ve sos­yoloji öğrenimi gördü. Mezuniyetinin ar­dından bir süre Ankara Maarif Cemiyeti Ortaokulu ile Halkevi Kütüphanesi mü­dürlüklerinde bulundu. 1935’te İs­tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji asistanı oldu. Aynı yıl Ame­rika’ya giderek Chicago Üniversitesi Sos­yal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü’n­de lisans üstü araştırmalarında bulun­du. 1939’da yurda dönünce Ankara Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi’nde sosyo­loji doçenti oldu. Bir yandan akademik neşirlerini sürdüren Berkes bir yandan da Behice Boran ve Muzaffer Şerif Başoğlu gibi sol eğilimli yazarlarla ideolo­jik muhtevalı dergilerin yayımlanmasına katkıda bulundu. 1945 yılında vekâlet emrine alındı. Ardından Danıştay kara­rıyla görevine iade edildiyse de dersleri dekanlıkça tatil edildi. Hakkında görevi­ni kötüye kullandığı gerekçesiyle açılan davayı kazanmasına rağmen kadro dışı bırakıldı ve görevinden ayrılmak zorun­da kaldı. 1952’de Kanada Mc Gill Üni­versitesi Lisans Üstü Araştırmalar Fa­kültesi’nde sosyoloji profesörü oldu; 31 Ağustos 1975’te de milletlerarası “emeritus profesör” unvanını aldı. Emekli ol­duktan sonra İngiltere’ye yerleşti ve 18 Aralık 1988’de küçük bir sahil kasabası olan Hythe’de öldü.

Berkes’in fikrî çalışmalarına yön ve­ren temel problem Türkiye’nin çağdaş­laşması konusu olmuştur. The Development of Secularism in Turkey adlı başlıca eseri bu çalışmaların sonunda ulaştığı neticelerin bir ifade­sidir; kitap Türkiye’de Çağdaşlaşma adıyla bizzat yazarı tarafından Türkçe’­ye çevrilmiş ve Cumhuriyetin 50. yılına armağan edilmiştir.

Niyazi Berkes’in bütün araştırmaları­nın odaklaştiğı alan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün Türk tarihi içindeki yeri ve öneminin ortaya konulmasıdır. Dolayı­sıyla o Cumhuriyetin devlet düzeni, eko­nomik yapısı ile Türk insanına hâkim olan manevî âmillerin, inançların ve tö­renin anlaşılabilmesi için tarihî kopuk­luğun ortadan kaldırılması gerektiğine inanır. Berkes bu sebeple çalışmalarını, Osmanlı tarihinin siyasî, ekonomik ve sosya! alanlarda yaşadığı gelişmeleri göz önüne alarak Türkiye’nin 200 yıllık te­mel meselesi olan Batılılaşma üzerinde yoğunlaştırdı. Ona göre Türkiye için Ba­tılılaşma, birbiriyle karşılıklı etkileşim halinde bulunan üç temel unsurun, yani laikleşme, çağdaşlaşma ve milliyetçiliğin ulaştığı nihaî bir terkiptir. Berkes, Tür­kiye’de Çağdaşlaşma”da politik toplu­mun din-devlet ilişkisini laikleşme ile ke­sin ve kalıcı bir çözüme ulaştırmasının köklerini Osmanlı sosyal tarihinde ara­dı. Osmanlı toplumunu feodal bir top­lum olarak görenlerin hata ettiğini her fırsatta vurgulayarak bu toplum yapısı­nın “Doğu despotizmi” kavramıyla açık­lanabileceğini savundu. Berkes’e göre kulluk sistemine dayalı despotik rejim­lerde devlet ve toplum arasındaki bün­ye kopukluğu sebebiyle kaçınılmaz bir durgunluk doğar; bu durgunluk evrim­leşmenin, ileriye doğru yol almanın tari­hî bir engeli haline gelir. Bu yüzden Ber­kes toplum ve kültür yapısına yeni bir hareketlilik kazandırmayı amaçlayan son dönem Batılılaşma gayretlerini anlamlı işaretler olarak değerlendirdi; özellikle II. Mahmud ve sonrasında Osmanlı hu­kukî muhitinin laikleşme yönündeki dü­zenlemeleriyle laikliği savunan Osman­lı-Türk düşünürlerinden Şinâsi, Nâmık Kemal ve Ali Suâvi’nin görüşlerine yer verdi. Ayrıca Türk milliyetçiliğini ateşle­yen akımları düşüncede ve aksiyonda in­celedi. Nihayet Türkiye’nin Batı medeni­yeti içinde yerini almasını ise bir ölüm-kaiım savaşı olarak değerlendirdi. Ber­kes’e göre laik olmayan bir toplumun ekonomik gelişme seviyesi ne olursa ol­sun Batılılaşma’sı söz konusu değildir, böyle bir toplum çözülmeye mahkûm­dur.

İlgili Makaleler