edebi_sahsiyetler/neyzen-tevfik-kolayli” 149″ 198″
Neyzen Tevfik (Kolaylı)
Şâir, neyzen. 24 Mart 1879’da Bodrum’da doğdu, 28 Ocak 1953’te İstanbul’da öldü. Bodrum’da Rüşdiye muallimi olan Babası Hasan Fehmi Efendidir. İlk ve orta tahsilini doğduğu yerde yaptı. İzmir İdâdîsi’ne girdiyse de bitirmeden ayrıldı. Babasının gayretine rağmen, düzenli bir tahsil yapmayan Tevfik, babasının görevli olduğu Urla’da İlk ney derslerini, Berber Kâzım Efendiden aldı. Kendi gayretleriyle Farsça öğrendi. İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Ardından İstanbul’a yerleşerek Galata ve Kasımpaşa mevlevihanelerine devam etti. 1902’de Bektaşi tarikatına girdi ve Bektaşi dervişi oldu. Babası onu bir ara Fâtih Medresesine verdi. Bir zaman medreseye devâm ettiyse de, mizacının gereği ayrılarak, müzikli ve içkili âlemi seçti. İzmir’de şiirle ilgilenmeye başladığı dönemde Şâir Eşref, Abdülhalim Memdûh’tan sonradan İstanbul’da tanıştığı Mehmed Akif’ten etkilendi. Şiirlerinde, Şair Eşref ile Mehmed Âkif’in etkisi görülür.
Neyzen Tevfik, II. Abdülhamîd’e yaptığı hicivden dolayı korkarak 1903 senesinde Mısır’a kaçtı. Bir müddet İskenderiye ve Kahire’de yaşadı. Ney çalarak hayâtını kazandı. Fakat kazancını burada da içkiye verdi. Beş yıl sonra İkinci Meşrûtiyet îlân edilince İstanbul’a döndü. Mason Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım ve Millî Şâir Mehmed Âkif ile tanıştı. Mehmed Âkif’ten, Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri aldı. Devrin ileri gelen mûsikişinasları olan Kânûnî Hacı Ârif, Tanbûrî Cemîl, Ûdî Nevres Beylerle tanıştı ve dostluk kurdu.
Neyzen Tevfik, genellikle toplum kurallarına uymadan hayatını sürdürdü. Müptelası olduğu içkinin etkisiyle birkaç defâ komaya girdi. Sar’aya benzeyen dengesiz halleri yüzünden akıl hastânesinde tedâvi gördü. Perişan bir hayat sürdü.
Neyzenliğini bir geçim aracı haline getirmemek için direnmiş, sadece içinden geldiği zaman ney üflemiştir. Bazı eleştirmenlere göre, Nef’î ve Eşref’ten sonra, Türk edebiyâtında yergi ve taşlamada üçüncü sırayı alır. Yergilerini genellikle siyasi ve dini baskıya, çıkarcılığa yöneltmiş, toplumdaki tüm haksızlıkları çekinmeden dile getirmiştir.
Eserleri:
Şiir Kitabı:Hiç (1919), Azâb-ı Mukaddes (1949).
Beste: Nihâvend saz semâîsi, Şehnazbuselik Saz Semaisi, Taksimler, taş plâklar
Şiirlerinden Örnekler:
Vatanın Tarihi
Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın.
Tükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi.
(1943)
Gözünü Aç
Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet’i at pazarı sandım ben
Felsefemdir Kitab-ı İmanım
Felsefemdir kitab-ı imanım,
Taparım kendi ruhumun sesine,
Secde eyler hakikatimher an,
Kalbimin ateş-i mukaddesine.
Sanat
Sanmaki ciddiyet ile sarfederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezmi meyde sühefanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu’unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da’vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma’rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen’in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi’ gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
Hicran Kucağında
Hicran kucağında tuttuğum sırdaş
Çağlamış bulanmış durulmuş olsun
Sözüne sazına güven de yanaş
Kulağı ezelden burulmuş olsun
Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi
Keşkülünün delik çıkmasın dibi
Ariften anlasın seçsin garibi
Hakikat yolunda yorulmuş olsun
Taban tepmiş olan gam kervanında
Dostunu konuklar tatlı canında
Koçlar gibi duran bir meydanında
Arslanlar yurdundakurulmuş olsun
Gel dese de bakma nâkes aşına
Bir sırsat erer de kakar başına
Dostun namerd dehrin mehenk taşına
Felâket pazarında vurulmuş olsun
Duysun aşkın elindeki rebâbı
Okusun alnında çile kitâbı
Neyzen gibi günahının hesâbı
Mezara girmeden sorulmuş olsun