Kimdir

Nesai kimdir? hayatı eserleri ve süneni hakkında bilgi

Nesai kimdir? hayatı eserleri ve süneni hakkında bilgi: Kütüb-ü sitte adı verilen hadis mecmualarının beşincisinin müellifi. Ahmed b. Şuayb b. Ali b. Bahr b. Sinân b. Dinar (Ebu Abdi’r-Rahman) Horasan’da Nesâ denilen şehirde dünyaya gelmiştir. Doğum tarihinin 214 veya 215 Hicri yılında olduğu konusunda ihtilâf vardır. İmam Suyûtî, Hüsnül-Muhadara isimli eserinde doğum tarihini Hicri 225 olarak gösterir.

Nesai on beş yaşında iken, küçük yaşında başladığı tahsilini, hadis öğrenmeye yöneltmiştir. İlk hadis derslerini, muammerinden olan, Enes b. Malik (r.a) de dahil pek çok Hadis otoritesine talebelik yapmış olan büyük muhaddis Kuteybe b. Saîd’den aldı. Bu zatın yanında kaldığı bir yıl iki aylık sürenin feyzini ömrü boyunca taşıdı.

Nesai ‘nin asrı büyük muhaddislerin var olduğu ve Hadis öğrenmek için uzun seyahatlerin yapıldığı bir dönemdir. Nesai de bu seyahatlere katıldı. Büyük muhaddislerden ilim aldı, ilim verdi. İstişarelerde bulundu. İlmi ve fazileti ile tanındı. Hadisteki yetkisiyle şöhret buldu. Hadis öğrenme ve öğretme yolunda yaptığı yolculuklar, ölümüne kadar kesintisiz devam etti. Parmakla gösterilir hale geldi. Yerine göre bir öğrenci, yerine göre Allah yolunda gazaya çıkmış bir mücahid, yerine göre mücahidlerin öğretmenliğini yaptı. Hadis alimlerinden Me’mûn el-Mısrî şöyle anlatır:

“Nesai ile beraber Tarsus’a gittik. İmamlardan Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. İbrahim, Ebül-Âzân ve Keylece gibi zevat toplandı. Kendileri adına, hadis şeyhlerine karşı ilmî münazarada bulunacak birini seçme konusunda istişarede bulundular ve bu iş için Ebû Abdurrahman en-Nesâî’yi seçme konusunda ittifak ettiler”

Nesai bir taraftan seyahat ederken, bir taraftan da bulduğu muhaddisden hadis alıyor. İsteklisine de bunları öğretiyordu.

Nesai ‘nin kendilerinden hadis ve ilim aldığı hocalarından bazıları şunlardır: Kuteybe b. Saîd, İshak b. Râhûye, Yûnus b. Abdül-A’lâ, Muhammed b. Beşşâr, Mahmûd b. Gaylân, Hişâm b. Ammâr, Ebû Davûd, Süleyman b. el-Eş’as, Osman b. Ebî Şeybe, İsâ b. Hammad…

Nesai , ehil ise kendi akranından ilim ve hadis almaktan çekinmezdi. Ebû, Davûd es-Sicistani, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Süleyman b. Seyf el-Harrânî ve Süleyman Eyyüb el-Esedi, kendilerinden hadis alıp rivayet ettiği akranıdır.

Nesai ayrıca bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Başta Sünen isimli eserini rivayet edenler içerisinde bulunan oğlu Abdül-Kerim olmak üzere ileri gelen talebelerinden bazıları da şunlardır: Ali b. Ebû Câfer et-Tahavî, Ebû Bişr ed-Dûlâbî, Ebû Avane, İbni Hibbân el-Büstî, Ebû Bekir b. el-Haddâd, Ebû Câfer el-Akilî, Ebû Ali en-Nisâburî, Ebül-Kasım et-Taberânî, Kasım b. Sâbit es-Serkastî.

İmam Nesai, Şafiî mezhebine bağlı olmasına rağmen mutlak müctehid mertebesinde idi. Hadisçiler arasında üçüncü yüz yılın müceddidi sayılmıştır. İbni Kesir bu konuda şöyle der: “Yazmış olduğu eserlerden anlaşılıyor ki hıfzı sağlam, doğruluğu kesin, imanı güçlü, ilim ve irfanı geniş birisi idi”

Hadis rivayetinde çok titizdi. Hattâ bu konuda Müslim’den daha sağlam olduğunu söyleyenler vardır. Nakd-i Ricâl ilminde aşırı titiz olan Zehebi bile onu Müslim, Ebû Davûd, Tirmizi gibi Hadis otoritelerinden önde sayar ve şöyle derdi: “Nesâî, Buhârî ve Ebû Zür’a ayarındadır.”

Tâcüd-Din es-Sübkide şu nakilde bulunur. “Üstadımız Zehebîye, İmam Müslim’in mi, yoksa Neseâî’nin mi, daha titiz olduğunu sordum. “Nesai ‘dir” dedi”

Sa’d b. Ali ez-Zencânî, İmam Nesai ‘nin hadis kabul ve rivayetindeki şartlarının Buhari ve Müslim’den daha da ağır olduğunu söyler.

Nesai ‘nin eserlerinden bazıları şunlardır:

1- es-Sünen: Meşhur hadis kitabıdır. Buna “el-Mücteba” da denir.

2- el-Künâ: Ravileri künyelerine göre ve harf sırasıyla yazan bir eserdir.

3- ed-Duafâ vel-Metrûkîn: Zayıf ve terkedilmesi gereken ravileri yazan bir eserdir.

4- et-Temyiz: Suyûtî’nin ifadesine göre ravîleri birbirinden ayıran özellikleri zikreder.

5- el-Mu’cem: Nesai ‘nin hocalarını yazar.

6- Kitabü’t-Tabakât: Nesai nin zamanına kadar geçen ravileri, rivayetlerini, hallerini, tabaka tabaka anlatan bir eserdir.

7- el-Cerh ve’t-Ta’dil: Hadis tenkidinin esaslarını yazar.

8- Tefsirul-Kur’an’il- Kerim

9- el-Cum’a

10- Müsned-i Ali b. Ebi Talib

11- Amelül-Yevm vel-Leyle

İmam Nesai heybetli yapılı, güzel ve nurlu yüzlü, sıhhatli bir şahıstı. Cihada iştiraki severdi. Savm-ı Davûd’a devam ederdi. Gece ibadetinden, teheccüdden hiç geri kalmazdı. Humus’ta yaptığı kadılıktan herkes hoşnut kalmıştı.

Ömrünün son zamanlarını Mısır’da, Hadis ve ilim öğreterek geçirmişti. Hacc için oradan çıktı. Şam’a uğradı. Şam Ümeyye Camiinde münazaralara katıldı. Kendisine Ümeyye hanedanı ile ilgili sorular soruldu. İmam Dârakutni’nin ifadesine göre, orada rahatsızlandı. Kendisini deve sırtında Hicâz toprağına yetiştirmelerini istedi. İsteğini yerine getirdiler. 303 (915-916) yılının Şa’ban ayında Mekke’de vefat etti ve Safa ile Merve arasına gömüldü.

Bazı müellifler Filistin’deki Remle’de vefat edip Beytü’l-Makdis’e gömüldüğünü yazarlar. Ancak onun Mekke’de medfun olduğu görüşü daha kuvvetlidir.

Nesai ‘nin “es-Sünen”i ellibir kitab’a ayrılmış olup her kitap çeşitli bablardan meydana gelmiştir. Diğer hadis mecmualarında bulunmayan Kitabul-İhbâs, Kitabu’n-Nuhl, Kitabu’r-Rukba ve Kitabu’l-Umra gibi konuları içeren bölümler Nesai ‘nin süneninde mevcuttur. Ayrıca diğer hadis mecmualarında bulunan Kitabul-Fiten, Kitabul-Kıyame, Kitabul-Merakib ve Kitabü’ t-Tefsîr de Nesai ‘de mevcut değildir.

Nesai Hayatı:

El-Hâfız el-İmâm Şeyhul-İslâm Ebu Abdirrahmân Ahmed İbnu Şuayb İbnu Ali İbni Sinân İbni Bahr el-Horâsânî el-Kâdî. 215/830-303/915 yılları arasında yaşamıştır. Kuteybe İbnu Saîd, İshak İbnu Râhuye, Hişâm İbnu Ammâr, gibi sayısız kimselerden hadîs dinledi. Hadîs almak üzere Horasan, Irak, Hicâz, Mısır, Şam, Cezire gibi diyarları dolaştı. İlminin derinliği, itkânı, rivâyetlerindeki ulviyetle (ulüvvü isnâd) temâyüz etti. İlmini Mısır’da neşretti. Fıkıh, hadîs ve rical bilgisinde Mısır’daki emsallerine, devrinde, tefevvuk ve tekaddüm ettiği muâsırı olan âlimlerce te’yîd edilmiştir. Müslümanların imâmlarından biri olduğu bilhassa tebârüz ettirilir. Bazı âlimler Nesai ‘nin Müslim’den ahfaz olduğunu da söyler.

Hadîs tahsili için, Kuteybe İbnu Saîd’in yanına 230 yılında gittiği zaman 15 yaşında olduğunu, rivayetlerini almak üzere bir yıl iki ay yanında kaldığını kendisi anlatır.

Nesai ‘nin dört hanımı olduğu, hanımlarına karşı vazîfesini eksiksiz yerine getirdiği, gece ve gündüz ibadetlerine düşkün bulunduğu, günahlardan kaçmaya çok gayret ettiği, bu meyanda cihadlara iştirakten de geri kalmadığı belirtilir. Ayrıca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın sünnetlerini ihya ettiğini, Sultanların meclisinden kaçtığını faziletleri meyanında zikreden İbnu Hacer, bu davranışının, Nesai ‘yi şehit olmaya götürdüğünü de ifade eder.

Ölümüyle ilgili olarak şu vak’a anlatılır: Uzun müddet Mısır’da yerleşip, ilim neşrinden sonra 302 yılında orayı terkederek Şam’a (veya Remle’ye) gelen Nesai , orada Hz. Muâviye taraftarlarının baskısına mâruz kalır. Kendisinden, Hz. Muâviye’nin Hz. Ali (radıyallahu anhüma)’dan üstünlüğüne dair rivayette bulunmasını isterler. O ise: “Allah onun karnını doyurmasın” hadîsinden başka bir şey bilmediğini söyleyince Hz. Muâviye (radıyallahu anh) taraftarları Nesai ‘yi Mescid’in içinde dövmeye başlarlar. Onları, bu davranışa sevkeden şüphesiz Nesâî’deki Hz. Ali sevgisi ve dolayısıyla Fî Fadli Ali adıyla te’lîf etmiş olduğu eseri idi. Buradan, hırpalanmış ve sakatlanmış olarak Mekke’ye hareket eder. Nesâî, Mekke’ye varır varmaz kötü muâmelelerin tesiriyle vefat eder. Bu yüzden ona şehîd de denmiştir. Kabrinin, Safa ile Merve arasında olduğu belirtilir. Bâzı tarihçiler Filistin’de vefat ettiğini söylerse de Mekke’de ölmüş olması daha sahîh gözükmektedir.

Kendisinden oğlu Abdulkerim, Ebu Bekr Ahmed İbnu Muhammed İbnu İshâk İbni’s-Sünnî, Ali İbnu Ebî Ca’fer et-Tahâvî, Ebu Bişr ed-Dûlâbî, Ebu-Avâne, Ebu Câfer et-Tahâvî gibi pek çokları hadîs rivâyet etmiştir.

El-Müctebâ:

Nesâî, önce es-Sünenü’l-Kübrâ’yı te’lif etmiştir. Bunda sahîh ve ma’lûl hadîsler karışık olarak bulunuyordu. Bunu Remle Emîri’ne takdim edince Emîr: “İçinde yer alan bütün rivâyetler sahih mi?” diye sorar. Nesâî: “Hayır, kitapta sahîh, hasen ve hasene yakın olan rivâyetler var” cevabını verir. Bunun üzerine Emîr:”

– Bana, sahîh olanları öbürlerinden ayırıver!” der. Bu istek üzerine Nesai, es-Sünenü’s-Suğra’yı te’lif eder ve buna el-Müctebâ Mine’s-Sünen adını verir. Bugün, Sünenü Nesâî deyince el-Müctebâ kastedilir.

El-Müctebâ, diğer sünenlerle mukâyese edilince içerisinde, zayıf hadîs en az olanıdır. Bu sebeple, bir kısım âlimler, el-Müctebâ’yı Kütüb-i Sitte’nin üçüncü kitabı saymıştır. Makdîsî’den naklen İbnu Hacer, Zehebî, Katip Çelebi, Sübkî, gibi meseleye temas eden bütün âlimler, Hafız Ebu Alî’nin şu sözünü kaydederler: “Nesâî’nin rical hususundaki şartı, Müslim’in ve Buhârî’nin şartından daha şiddetlidir”. Ancak bu şartın ne olduğunu hiç biri belirtmez. Şu kadar var ki, Nesai, Buhârî ve Müslim’in hadîs aldığı bir kısım râvilerden hadîs almamıştır. Sindî, bu sebeple, şartının Sahîheyn’den sıkı olduğunun söylendiğini ifâde eder.” Kendisi der ki: “Ben Sünen’i cemetmeye azmedince hakkında, içime şüphe düşen bir kısım râvilerden hadîs alma hususunda Allah’tan istihârede bulundum. Netîcede, terklerinde hayır olduğu kanaatine vardım.”

Nesai, kitabını tanzîm ederken, râvinin terkinde ittifak olup olmadığına bakmıştır. Terkinde ittifak olmadıkça hadîs almıştır. Bu hususta o da Ebu Dâvud gibi düşünmektedir: Muhtelefun fih râvinin hadîsi makbuldür, zira bir babta zayıf rivâyet, re’yü’r-ricâl’den evlâdır. Çünkü Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’den olma ihtimâli mevcuttur.

Tertîbi:

Nesâî’nin el-Müctebâ’sı, sünen tarzında bir te’liftir. Hadîsler fıkhî bablara göre tasnîf edilmiştir. 51 aded ana bölüm vardır. Her bölüm, diğer sünenler gibi, tâli bablara ayrılır. Bab başlıklarında (terâcim) fıkhî hüküm belirtilir. Hükmü te’yid eden hadîsler kaydedilir. Nesai, tertipte Müslim’in yolunu tutar. Yani hadîslerin turûkunu bir araya getirmeye ehemmiyet verir, hadîslerin illetini göstermeyi birinci plâna alır. Bu sebeple bir hadîsin birçok turûkunu verdiği vâkit, şayet varsa, önce galat bulunan tarîki kaydeder. Arkadan ona muhalefet eden sahîhi kaydeder. El-İmâm Ebu Abdillah İbnu Reşîd, Nesai ‘nin kitabını, Buhârî ve Müslim’in medotlarını birleştirici olarak tavsîf ederken çokça ilel beyan etme yönüyle arzettiği hususiyete de dikkat çeker. İbâdet ve ahkâmla ilgili bahîslerden başka diğer kitaplarda rastlanmayan ana bölümlere yer verildiği görülür: İhbâs, Nuhl, Rukbâ, Umre, Hayl gibi. Diğer taraftan Fiten, Kıyâme, Menâkıb ve Kur’an’a dâir bölümler yer almaz.

Şerhleri:

El-Müctebâ’yı çok kısa bir surette Celâleddin es-Suyûtî şerhetmiştir. Ebu’l-Hasan Muhammed İbnu Abdillah es-Sindî (1138/1725), okuyucunun i’rabında ve zabtında müşkilat çekeceği kelimelerin, garîblerin şerhini yapmak maksadıyla Suyûtî’nin şerhi üzerine bir hâşiye ilâve etmiştir.

Siracüddin Ömer İbnu Ali İbnu Mülakkin (804/1401) Sahîheyn, Ebu Dâvud ve Tirmizî’ye olan zevâidini tek cilt halinde şerh etmiştir.

El-Mücteba, Suyûtî’nin şerhi ve Sindî’nin haşiyesi ile birlikte matbudur.

El-Mücteba dilimize de tercüme edilmiştir.

Kaynak: Hadis Tarihi, Abdulvahid Metin

Ebu Abdirrahmân Ahmed İbnu Şu’ayb İbni Ali İbni Bahr 215 yılında doğdu. 303 yılında Mekke’de öldü. Hâfız imamlardan biridir. Kuteybe İbnu Sa’îd, Ali İbnu Haşrem, İshâk İbnu İbrâhim, Muhammed İbnu Beşşâr, Ebu Dâvud es-Sicistânî vs.’den hadis aldı. Kendisinden de pek çokları hadis rivayet etti. Hadis sahâsında çok sayıda eser vermiştir. Şâfiî mezhebine mensuptur. Şâfi’î mezhebi üzerine (haccı anlatan bir) Menâsik’i vardır. Kendisi verâ sâhibi, titiz ve dindar bir kimseydi. Hâfız Ali İbnu Ömer: “Ebu Abdirrahmân en-Nesâî, devrinde muhaddis olarak adı geçen herkese mukaddemdir” demiştir. Aralarında Ahmed İbnu Hanbel’in oğlu Abdullah’ın da bulunduğu bir kısım şüyûh ve huffâz Nesai ile ilgili olarak Tarsus’ta toplanıp, kendisini intihab ettiklerini yazdılar. Ümerâdan biri Sünen kitabı hakkında kendisine: “Tamamı sahih mi?” diye sordu. Şu cevabı verdi: “Kitapta sahih, hasen ve bunlara yakın olanlar var.” Öbürü:

– Öyleyse bana sâdece sahihleri yaz! dedi. Bu taleb üzerine el-Müctebâ’yı yazdı. Bu, Sünen’den bir seçmedir. İsnadında illet var diye söz edilmiş bulunan bütün hadislerini terkederek Müctebâ’ya almadı.

Bu yazdıklarımız, mezkur imamların kıymetlerinin büyüklüğüne ve hadis ilmindeki mertebelerinin yüceliğine delâlet eden pekçok ahvâlden birkaç tanesinin kısa bir hatırlatılmasıdır. Allah hepsine rahmetini bol kılsın.

Kaynak: Hadis Tarihi, Abdulvahid Metin

İlgili Makaleler