Edebiyat

Nef’i Kimdir, Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği

Nef’î (asıl adı Ömer) Türk divan şairi (Erzurum-Hasankale 1527 ? – İstanbul 1635)

Yaşamı

Nefî, doğum yerinde kuvvetli bir medrese tahsili gördükten sonra Sultan I.Ahmed’in tahta geçişini müteakip İstanbul’a geldi (1603). Önce maden mukataacısı ve maden kâtibi oldu. I. Ahmet zamanında şöhret kazanmaya başladı ve II. Osman’ın kısa saltanatı esnasında da şöhreti genişledi. Devrin en kudretli bir şairi olarak tanınması IV. Murad dönemindeydi. IV. Murad saltanatında ise saray tarafından korundu; bir ara Edirne’de Muradiye Câmii mütevelliliğine tayin edildi. Bu görevini müteakip İstanbul’da cizye muhasebeciliğine getirildi. IV. Murad edebiyattan biraz anladığı ve Farsça da bildiği için azametli ve hırçın mizacıyla Nef’i’nin mübalâğalı ve ihtişamlı sözlerinden, hatta sevmediklerine ve kızdıklarına savurduğu hicivlerden zevk alıyordu. Onun huzuruna çağırır, şiirlerini ağzından dinler ve rivayete göre bazı defa şairin ağzını altınla doldurmak suretiyle ihsanlar ederdi.

Ölümü

Naima’nın tarihinde yazdığına göre bir gün  IV. Murad Nef’i’nin “Sihamı Kaza=Kaderin Okları” adlı hiciv mecmuasını okurken fırtına çıkmış ve sarayın civarına bir yıldırım düşmüş. Bunu uğursuz sayan Sultan, mecmuayı yırtıp attıktan sonra Nef’i’ye bundan sonra hiciv söylememesi için emretmiş. Bir daha hiciv yazmayacağına dair IV. Murad’a verdiği sözü tutmaması üzerine, Vezir Bayram Paşa hakkında kaleme aldığı bir hiciv yüzünden saray odunluğunda boğduruldu ve cesedi Sarayburnu’ndan denize atıldı.

Edebi Kişiliği

Klasik Türk Edebiyatı’nın en parlak kaside şairi olarak tanınan Nef’ı Mevlevî tarikatına mensub olup kudretli bir şâirdir. Yazılarında büyük İran şairlerinin tesiri altında kaldı. Farsçayı Türkçeden, daha iyi bilen ve kullanan şâir hoyrat, meddah, herkesten çok kendini medheden heyecanlı bir üsluba sahihtir. Şöhretini daha çok kaside vadisinde sağlayan Nefî’nin şiirleri düzgün bir ifade, temiz bir dil ve tumturaklı bir üsluba sahibtir. Genç Osman’ın Hotin, IV. Murad’ın Bağdat seferi dolayısıyla kaleme aldığı kasidelerinde şekil ile üslubun tam bir uyum halinde olduğu dikkati çeker. Mizacı uğruna kurban giden Nefî, çevresindekilerden ziyade kendini medhettiği için çağdaşı diğer şâirlerden ayrılır. Bilhassa hicviyelerinde devrin ileri gelen devlet adamlarını yermesi, zaman zaman ağır hakaret ve sövmeye kadar varmasını mizacındaki ataklığa vermek gerekir.

Eserleri

Nefî’nin Türkçe ve Farsça birer Divan’indan başka hicviyelerinin toplu halde bulunduğu bir de Sihâm-ı Kazâ adlı eseri vardı.