Edebiyat

Necip Fazıl Bedii Faik Kavgası (Edebi Anekdot)

Bab-ı Ali’de yaşanan kavgaya varan sert tartışmaların tarafı olmuş bir çok gazeteci, yazar ve fikir adamı vardır. Tartışmadan öteye taşınan bu karşılıklı yazıların biride İslamcı Necip Fazıl Kısakürek ve Kemalist görüşlü Bedii Faik arasında yaşanmıştır.

Tartışma Necip Fazıl’ın Son Posta gazetesinde 10 Ocak 1962 günkü köşesine Hüseyin Üzmez’in Ahmet Emin Yalman’ı silahla öldürmeye teşebbüsü sonucu bu davanın içine kendisinin de sokulmak istendiğini hareketle Bedii Faik’e yazısının bir yerinde şu cümlelerle seslenir ve tartışmayı başlatır:

“Marmara büyüklüğündeki ciğere hamsi balığının olduğu havayı bile çok gören ve kızıl yosunlu gözlerini üzerimden ayırmayan kırmızı yakalı zindan bekçisi…”

Bedii Faik de 17 Ocak 1962 Dünya Gazetesi’ndeki köşesinde şöyle cevap verir:

“Bu yobaz bozuntusu Atatürk’e ‘zindan bekçisi izbandut’ demekte, diyebilmektedir. Daha hazini, bu çakal ulumasından bugüne kadar altı gün geçtiği halde Türkiye’de hiçbir makamın tek bir kıpırtı göstermemiş olmasıdır…”

“… Kör olası gözlerine şerefli kurmayların kırmızı çuhası batan sapıktan, bu köpek ulumalarını demokrasi zanneden uyuşuk iyimsere yazıklar olsun.” (İsmet İnönü’yü kastediyor.)

Necip Fazıl, bu yazıya bir gün sonra köşesinde şöyle cevap verir:

“Bab-ı Ali’nin Bab-ı Adi cephesinde Dünya isimli çöp tenekesi boyunda bir kulübeye sığınmış bir köpek vardır ve adı Bedii Faik’tir. Dökük kıllarının her kökünde uyuz kabartıları zıpzıplaşan ve ruhundaki cerahat ağzından dökülen bu adi hayvan ulvi manalara mikrop aşılar durur. Fikir adına hiçbir mahalle itinin tenezzül etmeyeceği küfürlere kadar düşer. Bu mikrop kavanozu it, yazımdaki ‘kırmızı’ lafını kuyruğuna dolayarak benim kurmayları murat ettiğimi ileri sürüyor.”

“… Bedii Faik’in suratından daha az kirli olan ve kendisine kefenlik etmeyi kabul etmeyecek kadar haysiyet sahibi bulunan adet bezi de kırmızıdır. Son Posta sahibine kör diye küfredecek kadar alçalmış bu hasta köpeğin sefil ciğerindeki kan, kurmay renginin asaletinden ne kadar utanmalıdır ki, ağzından kahverengi gelip o mülevves leşi terk etmelidir.”

Bedii Faik başlıyor, 18 Ocak’taki yazısında şunları yazar:

“Babası, daha zifaf gecesinin sabahında iman tahtasına çökerek ‘Hani çocuk’ diye uluyan deli… Necip Fazıl denilen deccal yamağı… Arap rakkasesine taş çıkarırcasına göbek atan şarlatan… Bu defa kuyruğundan değil titrek kellesinden tutulmuştur. Hiçbir şirretlik bu cenabet batağını dışına fırlatamaz. Bundan sonra söz Türk adaletinin ya da Türk tababetinindir.”

22 Ocak’ta Necip Fazıl son sözü söyler:

“Sen yalnız aslanın iki ayağı arasına sığınıp, faaliyetine engel gördüğü kediyi rapor eden sıçana benziyorsun…”

Türk Basınında Kalem Kavgaları – Emin Karaca