İslam Filozofları

Nasîrüddin Tûsî (İslam Filozofları)

filozof/nasir_al-din_tusi Nasîrüddin Tûsî

Nasureddin Tusi, 1201 ile 1274 yıllarında yaşamış Fars  bilgin islam filozofu. Sözkonusu dönem, Moğol istilası sebebiyle Bağdad’da, bir yandan karanlık bir dönem bir yandan da önemli düşünce okullarının kurulduğu ve islam bilim kurumlarının açıldığı bir dönem oldu. Nasîrüddin Tûsî’de bu dönemde yetişmiş Şiî dünyasının tanınmış bir bilgesi olmuştur.

Yaşamı

Nasîrüddin Tûsî, babasının ve dayısının etkisiyle erken yaşlardan itibaren kelâm, felsefe ve matematik ile ilgilenmeye başladı. Felsefi gelişmesinin belirli bir evresinde İbn-i Sina’nın İşârât’ını okudu ve uzun yıllar bu metinle uğraştı. Bu uğraşmaların ardından en önemli eserlerinden biri sayılan Şerh-i İşârât´ı kaleme aldı.

Kemalûddin Hâsip’ten matemetiği ve Burhanüddin Hamedanî’den hadisleri öğrendi. Pek çok bilgi dalıyla ilgilendi ve derinleşmeye çalıştı; tanınmış bilginler yetiştirdi (Allâme Hillî, Kutbüddin Şirvanî gibi).İsmaili mezhebinden ve edebiyat, tasavvuf ve felsefe ilgilisi Nasîrüddin Ebu’l-Feth b.Mansûr’nin meclisinde yer aldı. Abbasi halifesi El-Mûtasım’ı öven bir kaside yazdıktan sonra araları açıldı ve sürgüne gönderildi.

Hassan Sabah’ın yedinci halefi Khudavend Alaüddin aracılığıyla Alamut kalesinde saklandı. Daha sonra, 1247’ye kadar, yarı tutuklu olarak Meymûn Daye kalesinde tutuldu. Moğolların kaleleri ele geçirmesiyle serbest kaldı. Moğol hükümdarı Hülâgu’nun müşaviri olarak görev aldı ve bütün bilimsel ve felsefi çalışmalarında ondan destek aldı. Ünlü Marâgâ Rasathanesini bu sırada kurdu ve bu kurum en büyük islam bilim kurumlarından biri olarak yer aldı. Rasathanenin yanında büyük bir kütüphane kurulması da gerçekleştirildi, burada dört yüz bin kitabın toplandığı sanılmaktadır. Hûlagü han bir yandan Bağdadı yakıp yıkan bir yandan da orada yeniden bilim kurumlarının kurulmasını destekleyen kişi oldu. Daha sonraki hükümdar Abaka Han tarafından da destek gördü ve yaşlılığında bu destek sayesinde önemli eserlerini üretti.

Felsefesi

Nasîrüddin Tûsî, islam felsefesinde yeni bir felsefe ekolü ortaya koymamıştır, ancak yine de felsefi çalışmaları derinlik ve kapsamıyla etkili olmuş bir bilge olarak yer edinmiştir. Daha çok meşşai filozoflarının yolundan gitmiş olduğu söylenebilir, onların felsefi tezlerini Şiiliğin prensiplerine uyarlamaya çalıştı. İslam dünyasında ilk defa bir sistematik etik kitabını yazan kişi oldu. Sisteminde Aristoteles’in ahlak ilkeleriyle Gazâli’nin mistik ve tasavufi ahlak düşünceleriyle bir arada değerlendirmeye çalıştı. Bir tür sentez arayışında oldu. Bu ahlak felsefesinin bir bölümünü de eğitim konusundaki düşünceleri oluşturmaktadır. Ona göre çocuğun doğumundan itibaren ona uygun bir ad verilmeli (çünkü adlar kader üzerinde etki yapar), iyi bir sütanneye sahip olmalı ve yetişme döneminde çocuk kötü huy edineceği ortamlardan korunmalıdır. Bu süreçte ona aklını kullanmasını ve akıl yoluyla elde edilen erdemleri sevmesini öğretmek gerekir. Arzularına hakim olmanın ve kendini tutmanın bir erdem olarak öğretilmesi gerekir. Bundan sonra ise çocuk hangi sanata ya da ilgiye yetenekli ise ona yönlendirilmeli ve özendirilmelidir.

Kitapları

* Şerh’i İşârat (temel felsefe kitabı, 20 yılda hazırlanmış)
* Zic-i İlhânî (astronomi hakkında)
* Tecrid-ül-akâid (kelam kitabı)
* Tezker-i hayat
* Tahrir-i Öklides
* Tahrir-ül-Macestî
* Esas-ül-iktibas (Mantık kitabı)
* Esraf-ül-eşraf
* Ahlak-ı Nâsırî
* Fusul
* El-Mesail El-Hayriyat
* Bahnâme (Tıp bilimi kitabı

Vikipedi

filozof/tusi

Nasırüddin Tusî (1201-1274)         

Muhammed, Şubat 1201’de Horasan’ın Tus şehrinde doğdu. İlk terbiye ve derslerini annesinden aldı. Küçük yaştan itibaren eğitim hayatı başlamış oldu. Hukuk ve ilahiyat alanında eğitim almış olan babasının gözetiminde eğitimini sürdürdü. Musullu Kemaleddin bin Yunus, Muinüddin Salim bin Betran-ı Mısrî ve İbn Sina’nın talebelerinden biri olan Behmen Yar’dan dersler aldı. Hem din bilimleri hem de fen bilimleri dallarında eğitim gördü. Matematik, logaritma, mantık, hikmet ve idrak nazariyeleri derslerini okudu.

Nasırüddin Tusî, çocukluğundan itibaren büyüklerin meclislerine katılarak dinî ve felsefî tartışmaları büyük dikkatle izledi. Buradan edinmiş olduğu bilgi ve birikimini Ahlâk-ı Nasırî adlı eserine yansıttı. Söz konusu meclislerin, çocukların fikri gelişimlerine önemli katkı sağladığına ve gerekliliğine işaret etti. İlmî tartışmaların üzerinde bıraktığı derin izlere atıfta bulundu.

Tusî, gerçeği arama arzusu ile İsmaililerin yanına gitti. Kendisine ilgi gösterilerek Kuhistan’a gelmesi sağlandı. Burada gördüğü ilgi fikriyatı üzerinde önemli bir etki yaptı. İyi bir eğitim görmüş olmasına rağmen, bir süre sonra sapık fikirli ve sahabe düşmanı kesimlerin etkisinde kaldı. Sünnî anlayışın dışında bir yönelişe girdi. Zamanla aralarında iyi ilişki bozulmaya başladı ve İsmaililer tarafından Alamut kalesine hapsedildi. Yirmi iki yıl gibi uzun bir süre İsmaililerin yanında kaldı.

Hülagu tarafından Alamut kalesinin alınması ve İsmaililerin yenilgiye uğratılmasından sonra Moğolların yanında yer almaya başladı. Hülagu’nun danışmanı oldu. İsminin duyulması ve önemli bir şöhrete ulaşmış olması, ekonomik ve malî işlerden iyi anlaması Hülagu’nun nezdinde iyi yer edinmesine vesile oldu. Vezir olarak tayin edildi. Bu tayinden sonra Hülagu’nun isteği doğrultusunda hareket etmeye başladı. Bağdat’ı yakıp yıkan hükümdara karşı her hangi bir karşı harekette bulunmadığı gibi, yüz binlerce masum insanın katledilmesinde hisse sahibi olduğu (Nâsirûddin Tûsi, Yeni Rehber Ansiklopedisi, 15. C. S. 136) tezlerine karşılık; son yapılan araştırmalarda bu tezlerin gerçekçi olmadığı da ifade edilmiştir (A. Vahap Taştan, Nasreddin Tusi Hayatı, Eserleri, Din ve Toplum Görüşü http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi-11-08-Tastan-1.pdf). Yine Hülagu’nun desteğiyle Meraga kütaphanesi ile rasathanesi kuruldu. Kendisi burada görev aldı ve ömrünün sonuna kadar rasathanede çalışmaya devam etti.

Meraga, Doğu’nun en büyük rasathanesi olarak ün yaptı. Rasathane temel ve yardımcı olmak üzere iki guruba ayrılan on üç binadan oluşmaktaydı. İlk bina gurubuna gözlemlerde kullanılan aletler yerleştirildi. İkinci guruptakiler ise medrese, kütüphane ve dükkânlardan oluşmaktaydı. Rasathane tam olarak 1271 yılından itibaren faaliyete girmiştir.

Rasathanenin kurulmasından sonra önemli faaliyetlerde bulunan Tusî, tanınmış İslâm âlimlerini burada topladı. Rasathanenin yanına kurduğu kütüphaneye çok sayıda kitap getirtti. Özellikle Bağdat ve Şam olmak üzere değişik yerlerden getirtilip toplanılan kitaplar bu kütüphanede bir araya getirtildi. Toplanan kitapların sayısının dört yüz bini bulduğu nakledilmektedir.

Tusî’nin yaptığı ilmi faaliyetlerden önemli bir tanesi, trigonometriyi ayrı bir ilim dalı haline getirmesidir. O zamana kadar bu ilim dalı astronominin bir dalı olarak görülmekteydi. Ayrıca, bu ilim dalıyla ilgili eser de yazdı. Geonometri’de önemli bir otorite haline geldi ve kendisinden sonra gelen bilim adamları, ileri sürmüş bulunduğu tezlerin üzerine herhangi bir ilâve yapamadılar.

Nasırüddin Tusî’nin, İlhanlı Devleti’nin kurucu ve hükümdarı olan Hülagu’nun yanında etkili konumu bu hükümdarın ölümünden sonra da devam etmiştir. Tusî, 1274 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir.

Tusî’nin ismi sadece Muhakemat’ta geçmektedir. Kelâm konusunu izah eden Bediüzzaman, üslûbun esaslarını üçe ayırır; Mücerred (sade, açık) üslub. Buna Seyyid Şerif ve Tusî’yi örnek vererek “sade olan ma’raz-ı kelâmları (arz ettikleri sözleri , ifade ettikleri) gibi” ifadelerini kullanır. Diğer ikisini; süslü ve sanatlı olan (müzeyyen) üslub, âli (ifadenin yüksek ve nezih olanı) üslûb olarak sıralar (Muhakemat, s. 98). Daha sonra, sıralanan bu üslub tarzlarının nasıl ve nerede kullanılması gereği üzerinde de durur.

Eserlerinde değişik alanlarla ilgili düşüncelerini ortaya koyan Tusî, devletlerin nasıl yükselebileceği konusunu tahlil eder. Devlet organizasyonunda; kalem ehli olan aydınlar, kılıç ehli olan askerler, bürokratlar ve (o zamanın şartlarının gereği) ziraat ehlinin konumunun büyük önem taşıdığı üzerinde durur. Öncelikle devletin adalet temeli üzerine kurulmuş olması gerekir. Adalete dayanan sistemler ancak uzun süre yaşayabilirler. Bunun da tesisi için çok sayıda şartların gerektiğini belirtir. Şartların başında ise, sözünü ettiği dört gurup ile halk arasında uyumun sağlanmış olması gerekir. Sözü edilen dört sosyal sınıftan aydınları suya, askerleri ateşe, bürokratları havaya, çiftçileri de toprağa benzetir. Bu dört gurubun işbirliğine giderek vücuda getirecekleri bir medeniyetin insanları mutlu edeceğini ileri sürer.

Eserleri

Tusî, farklı ilim dallarında, sayıları altmışı geçen eser kaleme almıştır. En önemli eserlerinden bir tanesi Tezkire fi ilmi’l-Hey’e adını taşımaktadır. Bu eser astronomi ilmiyle ilgilidir. Dört bölümden meydana gelmiş olup; astronomi ilminin yardımcı bilim dalları, astronominin kısa açıklaması, kullanılan kavramlar, âlimler tarafından öne sürülmüş bulunan tezler, görüşleri vb. açıklamalar yer almaktadır. Tansuhname-i İlhânî, Farsça olarak yazılmıştır. Hülagu’nun isteği üzerine 1256-59 yılları arasında kaleme alınmıştır. Dört bölümden oluşan eserde, Birunî’ye yapılan atıflar da yer almıştır. Ez-Zicü’l-İlhânî adlı eseri de yine Hülagu’nun isteği üzerine yazmıştır. Eserin aslı Farsça olarak yazılmıştır. Dört ciltten oluşan eserin birinci cildinde Çin, Yunan, Arap ve Fars takvimleri, ikinci ciltte gezegenlerin hareketi, üçüncü ciltte ise yıldız hareketleri izah edilmiştir. Bir ahlâk kitabı olan eseri ise Ahlâk-ı Nâsırî adını taşımaktadır. Eserin Arapça’ya tercümesi de yapılmış, bilâhare İngilizce ve Almanca’ya da tercüme edilmiştir. Konusu ile ilgili olarak İslâm dünyasında yazılmış ilk sistematik eser olduğu ifade edilmiştir (A. Vahap Taştan, agm.).

Yazar Risale-i Nur Enstitüsü

SaidNursi.de

İlgili Makaleler