Naim Frasheri/Fraşeri Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Naim Frasheri (1846-1900) Arnavut milliyetçisi, şair ve yazar.
25 Mayıs 1846’da Yanya (Janine) vilâyetinin Ergiri (Gjirokastra) sancağına bağlı Pırmeti (Permeti) kazasının Fraşiri (Frasheri) köyünde doğdu. Şemseddin Sami’nin ağabeyi olan Naîm Bey halk arasında daha çok Arnavut milliyetçiliği fikrinin önderi olarak tanınmıştır. Babası, Berattan Fraşiri’ye gelip yerleşmiş bir akıncı ailesinden olan Halici Bey, annesi Emine Hanım’dır. Fraşiri ailesi, çocuklarının birer Osmanlı aydını olarak yetişmeleri için özel hocalardan dinî bilgiler almalarını, Türkçe, Farsça ve Arapça öğrenmelerini sağladı. Naîm ilk öğrenimini Türkçe öğretim yapan bir okulda doğduğu köyde tamamladı. Aynı köyde faaliyetini sürdüren Bektaşî Tekkesi’nde Farsça’sını da ilerletti. 1859’da babasının, iki yıl sonra da annesinin vefatı üzerine ağabeyi Abdül Bey Yanya’ya giderek ticaret hayatına atılınca Fraşiri ailesi de 1865te Yanya’ya yerleşti. Naîm Bey, kardeşi Şemseddin Sami ile birlikte Zosimea Rum Lisesine kaydoldu. Buradaki Öğrenimi sırasında Yunanca, Fransızca ve İtalyanca öğrendi. Ayrıca Yanya medreselerindeki tanınmış hocalardan ders alarak Arapça ve Farsça’sını geliştirdi.
1871’de liseyi bitirmesinin ardından İstanbul’a gitti. Sekiz ay kadar sonra verem hastalığına yakalanınca Arnavutluk yaylalarının sağlığına iyi geleceği düşüncesiyle Yanya’ya döndü. Bir süre Beratta idare memuru, 1874-1877 yılları arasında Saranda gümrük müdürü olarak görev yaptı. Yazdığı Arnavutça alfabenin tanıtımı için Saranda’ya gelen Dârül-fünûn-ı Osmânî eski müdürü Hoca Tahsin Efendi ile görüştü (1874). 1876’da siyatik rahatsızlığının tedavisi için Almanya’nın Baden-Baden eyaletindeki kaplıcalara gitti. Bu yolculuk sırasında Batı Avrupa’nın bir kısmını tanıma imkânı buldu. Viyana’yı ziyaretinde Arnavut Beyi İskender Bey’in (ö. 873/1468) müzede sergilenen silâhlarını görünce millî duyguları uyandı ve bu duygularını aksettiren bir şiir kaleme aldı. 1879-1882 yıllarında Yanya’da ikamet eden Naîm Bey’in bu dönemde, ağabeyi Abdül Bey tarafından kurulan Prizren Arnavut Ce-miyeti’nin faaliyetlerine katılıp katılmadığı belli değildir. 1881 “de Abdül Bey’in tutuklanması ve Naîm Bey’in takip edilmesi gerektiğini bildiren bir telgrafın Yanya’ya gönderilmesi üzerine 1882 yılının başında ailesiyle beraber İstanbul’a giderek oraya yerleşti. Matbuat Kalemi’ne müdür olarak tayin edildiği bu dönemde Cem’iyyet-i İlmiyye-i Ar-navudiyye’nin kültür kolunda gösterdiği faaliyetler onun yurt dışında yaşayan Arnavut gruplarıyla ilişkisini sağladı. 1884’te Drita adlı Arnavutça aylık bir dergi çıkarma iznini aldı ve aynı yılın ağustos ayında derginin ilk sayısını yayımladı. Bu dergi daha sonra Dituria adıyla on iki sayı çıktı; ardından da yazarları arasında çıkan anlaşmazlık yüzünden kapandı.
1896’dan itibaren hastalığının artmasına rağmen Arnavut milliyetçiliği yolundaki faaliyetlerini aksatmadan sürdüren Naîm Bey, 1897’de Görice’deki (Korca) Arnavut okulunun açılmasına yardımcı oldu. Aynı yıl Güney Arnavutluk’un Ça-mıriya (Çameri) bölgesine giren Yunan ordusuna karşı mücadele vermek için tanınmış Arnavut aydınlarıyla evinde bir toplantı yaptı. 19 Kasım 1900’de Erenköy’deki evinde öldü ve Merdivenköy Sahkulu Bektaşî Dergâhı’nın kabristanına defnedildi. Naîm Bey’in naaşı 1978′-de, millî şair unvanı ile Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Devleti tarafından Tirana nakledildi ve Fraşiri Kardeşler Anıtparkı’nda ağabeyinin yanına defnedildi.
Naîm Bey öncelikle çocuk edebiyatına yönelerek çocuklara ana dillerini öğretmeyi hedef almış ve Arnavutça’nın yabancı dillerin hâkimiyetinden kurtulup millî hüviyetini kazanması için büyük gayret göstermiştir. Bu sebeple kardeşi Şemseddin Sami’nin hazırladığı Arnavutça alfabeyi hararetle desteklemiştir (K XI, 412).
Türkçe, Arapça, Farsça, Yunanca, Fransızca ve İtalyanca’ya vâkıf olan Naîm Bey, Türkçe ve Farsça bazı çeviriler yapmıştır. Homer’in /Jyada’sını Arnavutça ve Türkçe’ye İlk defa Naîm Bey tercüme etmiştir. Bazı hıristiyan araştırmacılarının, Naîm Bey’in Prizren Arnavut Cemiyeti’nin faaliyetlerini durdurduğu 1881’den sonra Türkçe veya Farsça eser yazmadığını iddia etmeleri doğru değildir[384], Bu araştırmacıların çalışmaları Naîm Bey’in Osmanlı Devleti ile ilişkilerini doğru olarak yansıtmaktan uzaktır. İslâmiyet’i ve Osmanlı kültürünü genellikle benimseyen Arnavut halkının yetiştirdiği Naîm Bey gibi aydınların fikir ve edebiyat alanında ortaya koydukları eserleri İslâm dışı çevrelere bağlama gayreti onların Osmanlı karşıtı düşüncelerinden kaynaklanmaktadır. Naîm Bey yazılarında ilâhî konulara din felsefesi açısından temas etmiş ve dini özellikle toplumdaki ahlâk kurallarının esas kaynağı olarak görmüştür. Vasa Paşa (Pashko Vasa) tarafından söylenen, “Arnavutun dini Arnavutçuluktur” sözünün Naîm Bey’e mal edilmesi de bu bakımdan yanlıştır.
Doğduğu köydeki Bektaşî Tekkesi’yle ilişkileri sayesinde Türk ve Fars edebiyatını tanıyan, özellikle hemşehrisi Nesîbî’nin şiirlerini, Dalip Fraşiri’nin el-Ha-dîka ve Şahin Fraşiri’nin Muhtarnâme’sini okuyarak Fars edebiyatı tesirinde kalan Naîm Bey küçük yaşlarda bu eserlerden etkilenip Arnavutça şiirler yazmıştır. Zosimea Lisesine girdikten sonra Homer ve Virgil’in eserlerinin yanı sıra Lamartin. Voltaire ve Hugo gibi Fransız yazarlarına ilgi duymaya başlamıştır. Naîm Bey yazdığı lirik, satirik ve didaktik şiirlerle XIX. yüzyıl Arnavut edebiyatında yeni çığır açmış bir şair olarak kabul edilmektedir. Yazdığı 30.000’i aşkın mısra ile ve bilhassa lirik ve vatanî şiirleriyle çağdaşlarının takdirini kazanmıştır. Nesirlerinde halkın Toska (Toske) denilen kesiminin konuştuğu dili edebî bir tarzda kullanmaya çalışan Naîm Bey, Arnavut edebiyatında kısa cümleli anlatım tarzının hâkim olmasını sağlamıştır.