Dünya Edebiyatı

Naif Resim Sanatı Nedir, Özellikleri, Temsilcileri, Hakkında Bilgi

NAİF RESİM

Bir dönem Avrupa’da, özellikle Almanya’da yaygın bir ekol olan naif resim, kültürel katkıların bulandırmadığı, daha doğrusu kaygılandırmadığı bir çeşit safyüreklilik diye tanımlanabilir.

Belli bir kültür düzeyine ulaşan sanatçı düşünmeden, tasarlamadan çalışamayacağına göre, safyürekliliğin çok ayrı koşullar içinde gerçekleşebileceğini düşünmek doğru olur. Duygulu, ama duygusuna kültürel kaygılar katılmamış, sanata yetenekli, ama bu yeteneğine klasik öğrenim karışmamış, salt içgüdüsünün itişiyle çalışana safyürekli ressam diyebiliriz. Yapmacıklı bir özenti ya da zorlama bir akım yaratma hevesiyle yayılmağa başlayan bu eğilimin kökünü, Batı’da, gerçekten safyürekli kişilerin çabalarında aramamız gerekir. Sözgelimi, gümrükçü Henri Rousseau, işkadını Seraphine Louis, postacı Vivin, ekmekçi Van Hyfte, fabrika işçisi Andre Bouquet, çoban, çiftlik uşağı Camille Bombois v.d. yüreklerinin saflığıyle resim yapmış, ilginç sonuçlar elde etmişlerdi.

Safyürekli ressamların yapıtlarında, üslûp bakımından, şaşılacak benzerlikler görülür. Naif ressamlar, klasik ya da akademik bir eğitim sisteminden geçmedikleri, düzenleme, biçimlendirme bilgisine yabancı oldukları, üstelik fikri yapıları bakımından entelektüel denemelere girişemedikleri için, doğayı tuvale aktarışlarında belli üslûp ve tekniklerde birleşirler. Ancak, bu tekdüzeliliği, çoğu defa karikatürsü bir niteliğe bürünen desenin duyarlılığı, renklerin tazeliği, tablo bütününden gelen, seyirciyi büyüleyen içlilik örter. Henri Rousseau’nun Meksika ormanı, Seraphine Louis’nin Çiçekler’i, Camille Bombois’nın görünümleri seyircide bu etkiyi uyandırır.

Türkiye’de gerçekten safyürek ressam aramak gerekirse bunu, kundura boyacılarının kutularını süsleyen sedef kakmacılarında, yük arabalarının yanlarını ve tekerleklerini resimleyenlerde, kahvehane, manav ve kasap gibi dükkânların duvarlarına asılı «levha»larda bulabiliriz.

Bile bile, bir fikir çabası sonucu sistem kurarak saf yürekliliği savunan ya da bunu eğilim biçiminde yaymağa çalışanları burada saymak gereksiz. Yalnız Fahir Ersoy ile Hüseyin Yüce gerçek birer naif olduklarını sanat çevrelerine kabul ettirdiler.

İlgili Makaleler