Mustafa Lütfi el-Menfaluti Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Mustafâ Lutfî b. Muhammed Lutfî b. Muhammed Hasen Lutfî eİ-Menfelûtî (1876-1924) Mısırlı yazar ve şair.
1293 (1876) veya 1Z89 (1872) yılında Asyût’a bağlı Menfelût beldesinde doğdu. Babası Muhammed Lutfî, Menfelût şerl kadısı ve nakîbüleşrafı olup Hz. Hüseyin soyundan gelen Lutfî ailesine, annesi meşhur Türk ailelerinden Çorapçılar’a mensuptur. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledikten sonra Ezher’e girdi. Burada on yıl kadar süren öğrenimi sırasında başta dil ve edebiyat olmak üzere ahlâk, felsefe gibi derslere özel ilgi gösterdi. Arap nesir ve nazmının klasiklerini okuyup üslûbunu ve şiir yeteneğini geliştirdi. Dönemin Ez-her şeyhi Muhammed Abduh’un derslerine devam etti, onun reformist görüşlerini benimseyerek seçkin öğrencileri ve dostları arasında yer aldı. Abduh’un muhaliflerinden olan Hidiv Abbas Hilmi’yi eleştiren bir şiirinden dolayı altı ay hapis yattı. Abduh’un vefatından (1905) sonra Ezher’den ayrılarak Menfelûftaki evinde münzevi bir hayat yaşamaya başladı. 1907 yılında eZ-Mü’eyyed gazetesinde önce “el-Üsbûiyyât”, ardından “en-Nazarât” başlığı altında iki yıl devam eden içtimaî, ahlâkî ve siyasî yazılarıyla şöhreti yayılmaya başladı. Sa’d Zağiûl Paşa’nın yabancı işgaline ve emperyalizme karşı başlattığı kurtuluş mücadelesini hararetle savunup destekledi. Sa’d Zağlûl’un maarif ve adalet nazırlığı dönemlerinde nezâret kâtipliği ardından Cem-‘iyyet-i Teşrîiyye sekreterliği ve son olarak Meclis-i Nüvvâb sekreterliği görevlerini yürüttü. 12 Temmuz 1924 tarihinde Kahire’de vefat etti.
Akıcı ve lirik üslûbu ile deneme, roman ve hikâyede modern Arap edebiyatının önde gelen yazarlarından olan Menfelû-tî, Fransızca’yı iyi bilmemesine rağmen dostlarının yardımıyla Alphonse Karr, François Coppee, Edmund Rostand ve Bernardİn de Saint Pierre gibi ediplerin klasiklerinden yaptığı çevirilere Özgün üslûbunu yansıtmada ve onları kendi ifade kalıplarına dökmede üstün başarı gösterdi. Tercümelerine dönemindeki çeviri anlayışının bir neticesi olarak asıllarında bulunmayan bazı ilâveler yapmış olmakla birlikte bunların eserin bütünlüğünü zedelemeyecek mahiyette olduğu görülür. Hikâye ve romanlarında hazin tabloları dramatik ve lirik bir üslûpla dile getiren Menfelûtî mutsuz kadınlar, üstün şahsiyet, fazilet, ölüm ve kin gibi temaları işlemiştir. cİbretü ‘d-dehr adlı eserinde “daha fazla hazcılık” diye gördüğü Ba-tflılaşma’nın getirdiği alkolizm, kumar, serbest aşk ve intiharların aileyi nasıl çökerttiğini gözler önüne sermiş, yine Ba-tılılaşma’nın bir sonucu olarak ortaya çıkan feminizme karşı çıkmış, bununla birlikte eserlerinde müslüman kadının karşılaştığı problemleri dile getirmiş ve bütün sorunların çözümü için İslâm prensiplerine sarılmanın gereğini vurgulamıştır. Gustave le Bon’un etkisiyle tarihin bütün uygarlıklar İçin eşit biçimde geçerli olduğuna inanan Menfelûtî, kendi ülkesinin de bir gün yeniden dirileceğine olan inancı muhafaza etmenin Önemini belirtmiştir. Lord Cromer’in İslâm kültürünün gelişmeye elverişli olmadığı iddiasına karşı çıkarak aslında hıristiyan kültürünün İslâmiyet’ten alındığını, İslâm kültürünün gerilemesinde bu kültürün etkisinin bulunduğunu söylemiştir. Ebü’l-Alâ el-Maarri ile Ömer Hayyâm’ı İslâm kültürünün ideal tipleri olarak gören Menfelûtî, Maarrî’nin Risâletü’l-ğufrân’ma bir taklit yazmış ve onun vejetarizmi ile hakiki insanlık idealini savunmuş, bazılarını Arapça’ya çevirdiği Ömer Hayyâm’ın Rubâ’iyyât’ını da İslâm düşüncesinin kemal noktası kabul etmiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in sîretinin müslümanın gerçek ideali olduğunu söylemiş ve onun eski-yeni bütün felsefe ve hikmetlerin yerine ikame edilebileceğini vurgulamıştır. İslâm birliğinin hararetli savunucularından olan Menfelûtî, Gaspıralı İsmail Bey’i destekleyerek Trablusgarplı müslümanlan İtalyanlar’a karşı savaşa teşvik etmiş, Şark’ın Garp istilâsından kurtulup bağımsızlığına kavuşabilmesi için müslümanları tek vücut halinde savaş vermeye çağırmıştır. Siyasetle doğrudan ilgilenmemekle birlikte milliyetçi hareketleri desteklemiş, Mustafa Kâmil ve Sa’d Zağiûl gibi milliyetçiler için vefatlarından sonra sitayişkâr makaleler yazmıştır.