Tarihi Şahsiyetler

Mustafa Kemal Atatürk Kimdir, Hayatı (Şahsi, Kişisel Dünyası, Ölümü) Hakkında Bilgi

Mustafa Kemal’in 1923′-te düzenlenen nüfus cüzdanında fiziksel özellikleri beyaz tenli, orta boylu, sarı saç­lı, sarı kaşlı, mavi gözlü, uzunca çeneli ve düzce burunlu olarak belirtilmişti. Zaten o çocukluğundan beri saçlarının sanlığı ve gözlerinin çekici maviliği sebebiyle Sarı Ke­mal ya da Sarı Paşa diye anılır olmuştu. Kendisini yakından tanıyanların etkisi al­tında kaldıkları özelliklerinden biri de ko­nuşma ve ikna yeteneği idi. Özel konuş­malarında karşısındakilere adlarıyla hitap eder, kendisine çok yakın saydıklarına Ru­meli şivesiyle “çucuk” diye seslenirdi. Top­luluk karşısında genelde “efendiler” de­meyi benimsemişti, fakat bununla yalnız erkekleri değil kadınları da kastediyordu.

Onun ilk bakışta dikkati çeken bir baş­ka özelliği de çok şık giyinmesiydi. Buna rağmen yemeye içmeye hiç düşkün değil­di. Saatlerce süren Çankaya sofrası genel­de önemli kararları almak için düzenlenen bir toplantı, bilgilenme için bir dershane, bir masa konferansı ya da bir sanat et­kinliğinin, her türlü müzik konserlerinin izleneceği bir dinlenme süreci, zaman za­man da bir içki meclisi demekti. Sabahları yalnızca bir kahve içiyor, arkasından gün­lük faaliyetine başlıyordu. Onun için yal­nızca geç saatlerde yediği akşam yemek­leri söz konusuydu. O aynı zamanda bir doğa âşığı olup canlı olan her şeyle ilgilenirdi. Hayvanlardan en çok atı ve köpeği, kuş/ardan kanaryayı, çiçeklerden karanfili tercih ederdi. Biniciliği sevdiğinden köşkte bir manej alanı yaptırmıştı, Çankaya sırt­larında atlı gezintiler yapardı. Yeşile karşı olan tutkusu yaşamı boyunca sürdü. Bir bozkır şehri olan Ankara’yı yeşertmeyi amaçlamış ve kurmakta olduğu çiftliğin bir ormana dönüşmesini istediğinden ona Orman Çiftliği adını vermişti. Aşırı sevgisi yüzünden herhangi bir ağacın kesilmesi­ne ya da yerinin değiştirilmesine her za­man tepki göstermişti.

Sanat dalları içinde en çok müziğe ilgi duyar, halk müziği ve alaturka denen ge­leneksel müzik kadar çok sesli Batı müzi­ğini de severdi. Daha Cumhuriyet’in ilk yı­lında başşehirde bir Mûsiki Muallim Mek­tebi sonradan konservatuvar açtırmış ve İstanbul’daki Muzıka-i Hümâyun’u [daha sonra Cumhurbaşkanlığı Armoni Muzikası] adıyla Ankara’ya getirtmiş, ayrıca bir Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti kurdurmuş-tu. Sevdiği şarkıların güftelerini not def­terlerine yazar ve bazı şarkılarla Rumeli türkülerinde sanatçılara eşlik ederdi. Çok sesli müziğin yaygınlaşmasına önem ver­diğinden İran Hükümdarı Rızâ Şah’ın An­kara’yı ziyaretinde sergilenen ilk Türk ope­rası Özsoy onun İsteği üzerine yazılıp bestelenmişti. Zevkleri arasında zeybek ve dans da büyük bir yer tutmaktaydı. Kumar biçiminde hiçbir oyuna eğilimli değildi.

İlgili Makaleler