Tarihi Şahsiyetler

Mustafa Kemal Atatürk Kimdir, Hayatı (Milli Mücadele Yılları, Dönemi) Hakkında Bilgi

Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Ordu kıtaları müfettişi ola­rak Samsun’a hareketine kadar geçen sü­rede İstanbul’da bazı arayışlar içine girdi. İik olarak Rauf (Orbay), Fethi, Kâzım Karabekir, İsmail Canbulat ve Cafer Tayyar (Eğilmez) beylerin katıldığı toplantılarda Tevfık Paşa hükümeti yerine İzzet Paşa’-nın başkanlığında daha güçlü bir hüküme­tin kurulması için çalışma yapılması karar­laştırıldı. Bu amaçla bir yandan Mebuslar Meclisi’nin Tevfik Paşa kabinesine güven oyu vermemesine uğraşılırken Mustafa Ke­mal ile Kâzım Karabekir’in padişahla gö­rüşmeleri de gerekli görüldü. Mustafa Ke­mal’in Naci Bey (Eldeniz) aracılığı ile yap­tığı başvuru üzerine padişah fahrî yaveri­ni 15 Kasım’daki cuma selâmlığında ka­bul etti. Ancak bu görüşmede padişahın yaklaşımı hiç de cesaret verici olmadı. Me­buslar Meclisi de umulanın aksine Tevfik Paşa hükümetine güven oyu verdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal yeniden padişahla görüşmek istedi. Kendisine 22 Kasım için randevu verildi. Ziyaretinden bir gün ön­ce meclis hükümetin teklifi üzerine bir irâde-i seniyye ile kapatıldı. 22 Kasım’da Mus­tafa Kemal’i kabul eden Vahdeddin bazı şeylerden kuşkulandığını gösteren bir dav­ranışla ona, “Ordunun komutan ve subay­ları eminim ki seni çok severler, bana te­minat verir misin ki onlardan bana bir fe­nalık gelmeyecektir?” sorusunu yöneltti. Mustafa Kemal önce padişahın böyle bir harekete ilişkin bir şey duyup duymadığını anlamak istedi ve arkasından İstanbul’a yeni geldiğini belirterek, “Sizi temin ede­rim hiçbir fenalık beklemeyiniz” dedi. 20 Aralık’ta üçüncü defa Yıldız Sarayı’na çık­tı, fakat yine de padişahtan beklediği ce­vabı alamadı. Bunun üzerine arkadaşlarıy­la ülkeyi parçalanmaktan kurtarabilmek için bir millî mukavemet hareketi başlat­maya yöneldi. Çözümü Anadolu’da arama görüşü ağırlık kazanırken Mustafa Kemal, değişik çevrelerde girişimlerini sürdürerek İstanbul’daki müttefik devletler temsilci­leriyle de görüştü. Bunlar arasında İtalya yüksek komiseri Kont Carlo Sforza ile İn­giliz Muhibleri Cemiyeti’nin kurulmasında etkili olan rahip Robert Frew de bulun­maktaydı. Bu görüşmeler, ona Millî Müca-dele’ye girişildiğinde İtalyanlardan yarar­lanmada ve söz konusu cemiyetin etkin­liklerini kısıtlama yolunda gereken önlem­leri almada faydalı olmuştu.

İngilizler’in Samsun yöresinde baş gös­teren karışıklıkların önlenmesi için 21 Ni­san 1919’da verdikleri rapor Mustafa Ke­mal’in Anadolu’da görev alması için bir fırsat doğurdu. Damad Ferid Paşa hükü­meti oraya yetkili bir komutan gönder­meye karar verdiğinde Erkân-ı Harbiyye-i Umûmîyye’deki arkadaşları onun adını önerdiler. Kendisinin İttihatçı olduğu yo­lundaki kuşkuları Dahiliye Nâzın Mehmed Ali Bey ile Bahriye Nâzın Avni Paşa gider­diler. Bununla birlikte İngilizler’in düzen­lediği bir raporda (28 Şubat) İstanbul’dan sürülmeleri ya da görevden alınmaları is­tenenler listesinde Mustafa Kemal’in adı­nın da bulunduğunu dikkate alan Ferid Paşa bu konuda yüksek komiserlik tercü­manı Ryan’la görüşmeyi gerekli gördü. Onun Mustafa Kemal adının kendisine kuşkulu gelmediğini bildirmesi sadrazamı tatmin etti. Böylece Mustafa Kemal’in Do­kuzuncu Ordu kıtaları müfettişliğine tayi­nine ilişkin olarak hükümetçe hazırlanan kararname 30 Nisan 1919’da padişah ta­rafından onaylandı. Görevinde başarılı ola­bilmek için kendisine bazı yetkiler verilme­sini isteyen Mustafa Kemal’e bölgede iç asayişi sağlaması, cephane ve silâhları top­layıp güvence altına alması, silâhlandıkları söylenen şûraları dağıtması, bunları yeri­ne getirebilmek için de bölgesindeki ko­mutanlar ve sivil yöneticilerle ilişki kurma­sı izni verildi. Karargâhı için gerekli hazır­lıkları tamamladıktan sonra 14 Mayıs ak­şamı Sadrazam Damad Ferid, ertesi ak­şam da Yıldız Sarayı’nda padişah tarafın­dan kabul edildi. Boğaz’da demirlemiş olan İtilâf donanmasını gösteren padişah ona şimdiye kadar devlete ettiği hizmetlerin tarihe geçtiğini belirterek, “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabi­lir. Paşa, paşa, devleti kurtarabilirsin” de­di. 0 da, “Bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım” diyerek huzurdan ay­rıldı. Fakat gerçekte her ikisi de kurtuluşu değişik boyutlarda ve anlayışta değerlen­dirmekteydi. Padişahın Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderirken kendisine yeterin­ce para verdiği yolundaki iddialar hayli mübalağalı görünmektedir. Çünkü söz ko­nusu paranın miktarı 100.000 liradan baş­layarak 400.000 altına kadar çıkartılmak­tadır. Gerçekte ise o dö­nemde birçok vali ve komutana iç asayişte gerekli görülen yerlere sarfedilmek üze­re verilenlere benzer şekilde Mustafa Ke­mal’e de makbuz karşılığında 1000 lira, Dahiliye Nâzın Mehmed Ali Bey’in belirt­tiğine göre bunun dışında 25.000 lira da­ha verilmişti. Nitekim Mus­tafa Kemal, Samsun’a çıkışından on gün sonra sadârete gönderdiği telgrafta eş­kıyaların kovuşturul masında yararlığı gö­rülenlere dağıtılmak üzere aldığı 1000 li­radan 300’ünü Samsun mutasarrıflığına aktardığını belirterek yeni ödenek gön­derilmesini istemişti. Bu yoldaki istekleri görüşen kabine örtülü ödenekten söz ko­nusu yerlere para verilmesini, ayrıca Do­kuzuncu Ordu kıtaları müfettişi ile yanın­dakilere henüz verilmemiş olan ödenek ve yolluklarının ödenmesini kararlaştırmıştı.