Felsefeciler

Musa İbn Meymun-Moşeh ben Moymon Hayatı, Felsefesi,

filozof/maimonides-2 Musa İbn Meymun

Kurtuba’da (Cordoba) doğdu, Kahire’de öldü. Gerçek adı Rabi Moşeh ben Moymon’dur. İslam dinine geçtikten sonra Ebu İmran Musa İbn Meymun b Abdullah ismini almıştır. İlk eğitimini Yahudi hahamlarından aldıktan sonra, İslam alimlerinden de İslam bilimlerini okudu. Fas’ta yaşadığı dönemde, hükümdar Muvahhidûn kontrolündeki Endülüs’te ve Fas’ta Musevilik ve Hıristiyanlık yasaklanma baskıları sonucunda İslam dinine girmek isteyince kendisinden şüphe duyuldu, yargılandı. Bir müslüman Arap aliminin yardımıyla kurtulup 1165 yılında Akka’ya, sonra Kudüs’e daha sonra da ölünceye kadar kaldığı Mısır’a yerleşti. Tabiblikteki şöhreti sebebiyle, Selahaddin-i Eyyubi’nin veziri’nin özel tabibliği görevinde bulundu.

Bazı Görüşleri

İbn-i Meymun’un felsefeye karşı alakası Kutsal Kitap’ı (Tevrat) araştırmakla  başlayıp, sonra bağımsız bir düşünce sistemi oluşturdu. Ona göre insanının gerçeği kavraması için önce Kutsal Kitap’ı (Tevrat) anlaması, onun işaret ettiği sorunları anlaması gerekir. Kutsal Kitap birtakım özel yorumlarla anlaşılmaz hale sokulmaktadır. Kutsal Kitap’ın muhteviyatını iyi anlayan bir kimsenin idrağı, onun dışında kalan ve insandaki akletme yeteneğinin ürünü olan gerçekleride kolayca kavrayabilir. Çünkü ilahi gerçekler  vahye dayanır. İnsan idrağını yaratan da Tanrı olduğuna göre ikisi arasında bir çelişki söz konusu değildir. Çelişme özle değil görünüşle ilgilidir. İbn Meymun düşüncesi, umumiyetle, Tanrı ve evren terimleri üzerinde kesifleşir, bilgi ve ahlak meselelerine bu iki varlık açısından bakar.

Tanrı birdir, önsüz-sonsuzdur, yalnız iradi, yalnız akıl, yaratıcıdır. Onun yaratışı yoktan var ediş şeklindedir. Tanrı, kimi düşünürün iddia ettiği gibi, insan  şeklinde değildir. O’nun insana benzeyen özellikleri ruhsaldır, gövdeyle, cismani alakalı değildir. Tanrı’nın özünü, kendi tümlüğü içinde, bilme imkanı yoktur. O sadece olumsuz özellikleriyle (sıfat-ı selbiye) tanınabilir. Bunlarda onda benzetme yoluyla bulunanlardır.

Evren ise bir bütündür, onda boşluk yoktur. Yer su ile su hava ile hava ateş ile ateşte beşinci nesne ile (esir) çevrilidir.Kendi yapısı gereği bir çok unsurdan müteşekkil evren, tek bir unsur yeteneği taşıyan bir bütündür. Evreni oluşturan bu unsurlar da canlı, cansız ve ruhlu olmak üzere belli kademelere ayrılır. Bu varlık kademelerinin zirvesinde ruhla mücehhez olan insan bulunur. İnsanda aklı hakimdir. Başlangıçta tek başına var olan Tanrı, evreni ve onu dolduran şeyleri, özgür iradesiyle yoktan yaratmıştır. Harereket ve arazdan olan zaman da yaratılmıştır. Evren yoktan yaratıldığı için sonludur, Tanrı onu istediği şekli verdiği gibi süresini de belirlemiştir. Evrenin yaratılışında Tanrı neden,evrenin kendisi ise neticedir. Bu sebebten yaratılış hadisesi zorunludur. Ancak bu zorunluluk da Tanrı’nın özü gereğidir. Özü açısından yaratıcı olan Tanrı, yaratış fiilini gerçekleştirmeden edemez. Çünkü yaratıcılık yaratmayı gerektirir.

Musa ibn Meymun

İbn Meymūn (d. Kurtuba, Endülüs 30 Mart 1135 – ö. Fustat, Mısır 13 Aralık 1204) (İbranice: משֶׁה בֶּן מַימוֹן, Mōšệ ben Mạymôn; Arapça: أَبُو عِمْرَانِ مُوسَى بْنُ عُبَيْدِ ﭐللهِ مَيْمُونُ ﭐلْقُرْطُبِيُّ ﭐلإسْرَائِيلِيّ,‎ Ebū ʿİmrān Mūsà ibn ʿUbeydullāh ibn Meymūn el-Ḳurṭubī el-İsrāʾīlī. Ayrıca Yunanca: Mωυσής Μαϊμονίδης, Mōusḗs Maimonídēs; bunun Latince çeviriyazısı Moses Maimonides ve Orta Çağ Latincesinde Rabbi Moyses Ægyptius) Musevî filozof, hahambaşı, yasa koyucu, Talmud bilgini ve vezaret tabibi. Musevî bilginler arasında İkinci Musa lakabı ya da rütbesiyle adının baş harflerinden oluşan RaMBaM (רמב”ם : Rạbbī Mōšệ ben Mạymôn) adıyla bilinir. Orta Çağ’ın tartışmasız en önemli Yahudi düşünürüdür.[5]

En önemlileri 14 ciltlik bir Musevî Kanun’u külliyatı Mişna Tora ve önemli bir Orta Çağ felsefe metni olan Şaşkınlar Rehberi (Delāletü ‘l-Ḥāʾirīn/Mōrè filozof/mishna_tora Nəḇūḵīm) olan muhtelif eserler vermiştir. Belki Raşi (Haham Trekaeli Šəlōmôh ben Yiṣḥāq) hariç hiçbir diğer Talmud sonrası hahamı, Museviliğin terakkisinde onun kadar belirleyici olmamıştır. Bu tesir, şu halk deyişinde hâlâ işitilebilir: “Musa’dan [peygamber] Musa’ya [ibn Meymun], başka Musa zuhur etmemiş” (bknz. Tesniye, XXXIV, 10). Felsefe tarihine etkisi de eş derecede önemlidir. Spinoza dahil halefi birçok Musevî düşünür ve Akinolu Thomas gibi Hıristiyan düşünürler felsefesinden yararlanmıştır.

Hayatı

Hamursuz Bayramı arifesinde, İbn Rüşd’ün de doğum yeri olan Kurtuba’da doğdu. O dönemler, Batı dünyasının en önemli entelektüel merkezlerinden biri olan bu kentte ilk eğitimini riyazi, gökbilimci, Talmud şarihi, Efsārü ‘l-Ḫamse ve merasim kaideleri âlimi olan babası Haham Meymun ibn Yusuf’tan aldı. İbn Meymun, sağlam bir hahamlık eğitiminin yanında, zamanında İslam Altın Çağı Endülüs ve Mağrib’inde rahatça erişilen Yunan ve Arap bilimlerinin zenginliğinden de istifade etti. Kurtuba’nın 1148’de Fas’tan gelen ateşli Muvahhidûn’un eline düşmesinin neticesinde Musevilik ve Hıristiyanlık yasaklanınca, İber yarımadasında 12 sene kadar dolaştıktan sonra Meymun ailesi Fas şehrine yerleşti. Fakat Endülüs’te olduğu gibi Fas’ta da infaz devam ettiği için, aile ancak dostları şair ve İslam ilahiyatçısı Ebū ‘l-ʿArab ibn Me’īşe’nin iyi niyetli yardımlarıyla kaçabildi. 18 Nisan 1165’te Filistin’e gitmek üzere Fas’tan ayrıldılar. Akkâ’ya varıp Kudüs ve El-Halil’e hacca gittiler, yalnız Museviliğin Kutsal Topraklarda aldığı şekilden düşkırıklığına uğrayıp Mısır’da, Kahire’nin “iki sebt günü” güneyindeki Fustat kentine yerleştiler. Baba Meymun ibn Yusuf, 1166 yılında bu kentte öldü. Musa’nın sarraflık yaparak aileyi destekleyen erkek kardeşi Davud da Doğu Hint Adaları’na yaptığı bir seyahat esnasında boğularak öldü. Böylece ailenin mali kaynaklarıyla Davud’a teslim edilmiş olan ticari meval beraber yitti. Bir süre bu facianın tesirinden kurtulamayan Musa, ardından tıp alanındaki çalışmalarına geri dönerek Salahaddin Eyyubî’in veziri olan El-Ḳaḍī el-Fāẓıl’ın şahsî tabipliğine kadar yükseldi. El-Ḳıftī’nin aktardığında göre, “Askalân’da Frenklerin Kralı” Arslan Yürekli Rişar’ın teklif ettiği benzer bir makamı geri çevirdi. Meymun ailesini Fas’ta kurtardıktan yaklaşık 20 sene sonra, Ebū ‘l-ʿArab ibn Me’īşe, Mısır’da hür bir Musevî olarak yaşamını sürdüren Musa’yla tekrar karşılaşınca onu İslam’dan sapmakla suçlayıp yetkili mercilere şikâyet etti. Bundan da Meymun ailesinin Mısır’da Müslümanmış gibi yaşamak zorunda kaldıklarını anlıyoruz. Fakat suçlamaları merciler tarafından geri çevirildi ve İbn Meymun’a Mısır’daki bütün Musevî cemaatlerinin önderliği anlamına gelen Nāgîd makamı bahşedildi. İbn Meymun, son rahatsızlanmasına kadar hem tabip, hem de Nāgîd sıfatıyla faaldi. Vefatıyla Fustat’ta gerek Musevî gerek Müslümanların katılımıyla üç gün umumî yas tutuldu; Kudüs’te cenaze merasimi ve umumi oruç tutuldu; büyük hahamın naaşı Celile’nin Taberiyye kaziyesinde defnedildi.

Felsefesi

Museviliği Aristoteles felsefesiyle uyumlu hale getirmeye çalışmış olan İbn Meymun, metafiziğin en yüksek insanî faaliyet türü olduğunu, fakat bunun herkese açık olmadığını söylemiştir. Tanrı’nın ve dünyanın doğasına ilişkin sağlam ve gerçek bir kavrayışa, yalnızca felsefenin erişebileceğini öne süren İbn Meymun, Tanrı’nın varoluşunu tümüyle Aristoteles’in koyduğu ilkelere dayanarak kanıtlamıştır.

İlgili Makaleler