Mülemma Nedir, Türk Edebiyatında Mülemma Gazel Hakkında Bilgi
Mülemma’. Eski Fars ve Türk edebiyatlarında farklı dillerde söylenmiş mısralann oluşturduğu şiir.
Sözlükte “renk renk, alacalı olan” anlamındaki mülemma” kelimesi terim olarak özelikle Fars ve Türk edebiyatlarında Türkçe, Arapça ve Farsça söylenmiş beyit ve mısralann oluşturduğu şiirler hakkında kullanılır. Böyle şiir yazmaya telmî’ denilir. Şairlerin farklı dilde şiir söyleyebildiklerini ortaya koymak ve sanat göstermek için yazdıkları bu tür manzumeler zamanla usta şairlerce de itibar görmüştür. Mülemma’da mısralardan biri Türkçe ise diğeri Arapça veya Farsça yazılır: “Ben müb-telâ-yı hicran benden ırağ canan Ve’l-öm-rü keyfe mâ-kân mislü’r-riyâhi râih.” Üç ayrı dilin kullanıldığı mülemma’ örneklerine ise daha az rastlanır. Mülemma’ Fars edebiyatında bedîî sanatlardan biri olarak revaç bulmuştur. XIV. yüzyıl sonlarına kadar Farsça-Türkçe ve daha sonra Farsça-Arapça yazılmış örneklerde bir beytin iki mısraının farklı olması yanında bir şiirin beyitlerinin Türkçe, Arapça, Farsça olması da sıkça görülen bir uygulamadır.
Fars edebiyatında ilk mülemma” IV. (X.) yüzyılının ilk yarısında Şehîd-i Belhî’ye aittir. Aynı yüzyılın ikinci yarısında Ebû Ca’-fer Endâdî bu türde şiir yazmıştır. Ancak daha önce de Arap ve Fars edebiyatlarında bazı şairlerin her iki dilde şiir söyledikleri, bunlara “zü’1-lisâneyn dendiği bilinmektedir. Ebû Nü-vâs (ö. 198/813) Arapça şiirleri arasında Farsça şiir veya kelimelere de yer vermiştir. Bunlara genel olarak Ebû Nüvâs’ın Fârisiyyât’ı adı verilmiştir. Abbasîler döneminde Arap şairleri de Farsça kelime, tabir ve mısralara kendi şiirlerinde yer vermiştir. Câhiz bu usulü “sözü nefis ve güzel hale getirme” (telemmü1) olarak tarif etmiştir. Arap şairi Umânfnin Hârûnürreşîd’i öven şiirlerinde de mülemma’ örneğine rastlanır. Fars edebiyatının “zü’1-lisâneyn” şairleri arasında Bedîüzzaman Netanzîile Ebü’l-Fazl Hasan b. Ali el-Bahrevî ve Gadâir-i Râzfnin önemli yeri vardır. Daha sonra gelen birçok şair de bu türde şiir yazmıştır. Abdülvâsi-i Cebelî. Hâkânî-i Şirvânî, Sa’dî-i Şîrâzî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Hâfız-ı Şîrâzî bunlar arasında sayılabilir.