Tarihi Şahsiyetler

Muhyiddin Çelebi -Fenarizade- Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Fenarîzade Muhyiddin Çelebi (ö. 954/1548) Osmanlı şeyhülislâmı.

İlk Osmanlı şeyhülislâmı Molla Fenarî’nin oğlu Yûsuf Bâli’nin torunu, Rumeli Kazaskeri Alâeddin Ali Fenârî’nin oğlu olup Bursa’da doğdu. Doğum tarihi hak­kında kesin bilgi olmamakla birlikte Sehî Bey onun Mehmed Şah Çelebi’nin kü­çük kardeşi olduğunu belirtir. Buna gö­re 883 (1478-79) yılından sonra doğ­muştur. Önce babasından, daha sonra Hatibzâde Muhyiddin ve Efdalzâde Hamîdüddin Efendiden ders okudu. Hatib-zâde’den mülâzemet aldı (901/1495-96). Fenârîzâde ailesine tanınan imtiyazdan faydalanarak Önce İstanbul’da yeni ta­mamlanmış olan Atik Ali Paşa Medresesi’ne müderris tayin edildi (902/ 1496-97). Ardından Bursa’da Sultan. 919’da da (1513) Sahn-i Semân Medresesi’ne müderris oldu.

Kadılık mesleğine geçerek 925’te (1519) Edirne, 926’da (1520) İstanbul kadılığına getirildi. 929da (1523) Anadolu. 930’da (1524) Rumeli kazaskeri oldu. On beş yıl kadar süren Rumeli ka­zaskerliği sırasında dönemin bazı önemli olaylarına karıştı. Veziriazam Pîrî Meh-med Paşa aleyhine, veziriazam olmak isteyen Hain Ahmed Paşa’nın tertibiyle, Mısır’dan vaktiyle sürülenlerden rüşvet alıp gitmelerine izin verdiği yolunda ya­pılan şikâyetleri teftişle görevlendirildi. Kaynakların belirttiğine göre Hain Ah­med Paşa taraftarı olan Muhyiddin Çelebi bu soruşturmada adaletsiz davran­mış ve teftişi Pîrî Mehmed Paşa’nın aley­hine sonuçlandırmıştı. PM Mehmed Paşa’nın hizmetinde bulunmuş olan Celâlzâde Mustafa Çelebi bu olay dolayısıyla, Muhyiddin Çelebi’nin zulüm ehline tâbi olarak “nakd-i adli zayi ettiğini” yazar. Ancak bu iktidar mücadelesinde Hain Ahmed Paşa’nın uzaklaştırılıp vezîriâ-zamlık makamına Makbul İbrahim Paşa­nın tayinini desteklediği anlaşılan Muh­yiddin Çelebi, daha sonra Molla Kâbız olayındaki yetersizliği sebebiyle İbrahim Paşa’nın ve padişahın gazabına ugradıysa da görevini sürdürdü. Fakat Molla Kâ-bız’ın iddialarını Anadolu kazaskeri Ka­diri Çelebi ile birlikte şer’î olarak reddetme hususunda yetersiz kalmaları Muh­yiddin Çelebinin prestijini çok sarstı. Devrin kaynaklarında her iki kazaskeri şer? meselelerdeki bilgisizliklerinden do­layı suçlayıcı ifadeler yer alır. Çelâlzâde, onun hasep nesep yoluyla ve bazı kim­selere dayanarak bu makama geldiği suçlamasında bile bulunur.

Muhyiddin Çelebi İbrahim Paşa’nın katlinden sonra yerine geçen Ayaş Paşa ile anlaşmazlığa düştü. Ayaş Paşa Kör­fez seferi sonrası Serez’de iken onu gün­lük 150 akçe ile emekliye ayırdı.(12 Ekim 1537) Daha sonra hacca giden Muhyid­din Çelebi’nin hac dönüşü emekti maaşı 200 akçeye yükseltildi. Bu arada Vezîri-âzam Ayaş Paşa’nın vefatı ile (1539) ye­niden nüfuzunu arttırmaya başladı. 949-da (1543) Abdülkâdir Hamîdî Çelebi’nin yerine şeyhülislâm oldu. İki yıl on ay bu makamda kaldıktan sonra yaşlılığı se­bebiyle ve kendi arzusuyla görevinden ayrıldı. 26 Zilkade 954″te(7 Ocak 1548) vefat etti ve Eyüpsultan’da Küçük Emîr Efendi’nin yanına defnedildi.

Muhyiddin Çelebi’nin şiirlerinde Muhyî mahlasını kullandığı divanı ile. Şey­hülislâm Çivizâde Muhyiddin Mehmed Efendi’nin mest üzerine mesh konusun­da ulemânın bilinen görüşlerine aykırı olarak verdiği fetvaya karşı Kanunî Sul­tan Süleyman’ın İsteği üzerine kaleme aldığı Risale ü cevâzi’l – mesh “ale’l-huffeyn adlı eseri dışında muhtelif kitaplara şerh ve haşiyeler yaz­dığı kaynaklarda belirtilmektedir. Ancak gerek bu kütüphanelerde gerekse kü­tüphane kataloglarında bazı yazmaların üstünde müellif olarak aynı aileden baş­ka âlimlerin adı geçtiğinden bu konuda kesin bir hükme varabilmek için esaslı bir çalışmaya ihtiyaç vardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi